Dikili Festivali Anıları

Bizimkiler yani devrimciler, o zamanlar Eskişehir cezaevinde kalıyorlardı, kardeşim ve arkadaşları. Buraya ziyarete gide gele  Anadolu Üniversitesi’nden devrimci çocuklarla tanışmıştık. Bunlar cezaevlerine gelip giden ailelere o zamanlar yardım ediyorlar, onları evlerine götürüyoruz misafirliğe götürüyorlardı. İyi çocuklardı. Bunlar da bir grup olarak gelmişler Festival’e. Eskişehir Anadolu üniversitesi devrimci öğrencileri 25-30 kişilik bir gruptu.  Bunların çoğu beni tanıyordu. Sahilde akşam bunlarla takılmaya başladık, ateş yakıyor, saz ve gitar eşliğinde devrimci şarkılar söylüyorlar, şarap içiyorlardı.  5 litrelik baba şarap galonu elden ele geziniyordu şarkı söylerken.  

Devamını okuyunuz...

Tek Tip İnsan Yetiştirme Fabrikaları: Okullar

Burada amaç, daha çocuğu okuldan itibaren ideolojik bir kuşatmaya tabi tutarak, onu Türk-İslâm sentezi çerçevesinde şekillendirmektir. Tornadan çıkmış gibi tek tip biçimlenmiş bu insanlar, yarın siyasal iktidarın yaslanacağı ana kesim olacaktır. Onun için eğitimin çok önemli olduğu tespit edilmiş ve bu biçimlendirmeye önem verilmiştir. Solcu, demokrat, ateist, laikliğe önem veren eğitim emekçilerinin önemli bir bölümüne ise işten el çektirilmiştir. Yani devlet, kendi oluşturduğu sanal gül bahçesindeki “dikenleri” temizlemiş, temizlemektedir kendi anlayışına göre. Bu kıyım tarikatlara yönelik değil, tam tersine çağdaş düşünceleri insanlara yöneliktir.

Devamını okuyunuz...

“Gözlerin Arkasındaki Gözler”

Aslında çoğu insanın böyle bir sorunu da olduğunu sanmıyorum. Bu insanlar yaşamlarının ne olduğunun, hatta çoğu zaman yaşadıklarının bile farkına varmıyorlar. Yaşamları dünü aynen taklit etmekle geçiyor ve tatminsizliklerle. Hep daha fazlasını istiyorlar sahip olduklarının. Durum böyle olunca yaşamlarını sorgulamıyorlar, dolayısıyla yaşmalarıyla ilgili kesin bir karara varmak ya da varmamak sorunları da yok. Kendilerine göre onlar her şeyi iyi biliyorlar, yaşamın sırrını çözmüşler ve bir makine gibi sorgulamadan yaşamaya devam ediyorlar bu yüzden. Yaşamlarının kendileri tarafından yönlendirilmediğinin de hiç farkında değiller.

Devamını okuyunuz...

Kuzey Amerika Notları (5)

Arkadaşlar ile grup olarak yolculuk etmek zevklidir. Ama ben yalnız yolculuk etmeyi de seviyorum. Yalnızlık bir anlamda, yolculuk ederken özgürlük anlamına geliyor. Her şeye, başkasına sormadan kendin karar verebilirsin. Bazen bir kafeteryada, bazen bir parkta oturup gelip geçenlere bakarak hayat üzerine düşüncelere dalarsın.  Konuşacak birisi yoktur yanında, bu yüzden yalnızca düşünürsün, okursun, izlersin. Ben hayat üzerine, daha çok yolculuklarda düşünürüm. Belki herkes öyle yapar, bilmiyorum.

Devamını okuyunuz...

Her şey Doğadaydı, Sırtını Döndüğün Yerde…

Ama bunu öğrendiğinde çok geçtir insan için belki de. Doğa yasalarıyla uyumsuz olan insanlık, giderek kendini insan yapan özelliklerinden de uzaklaşmakta, kendini olduğu gibi doğayı ve her şeyi bozmaktadır. Hırsla, büyük bir tatminsizlikle, saldırdığı doğayı tahrip ettiğinden kazandığı tek şeyin yabancılaşma, huzursuzluk, tatminsizlik olduğunu da bir gün anlayacaktır. Ama o gün çok geç olacaktır. Bu da işte yine doğa ile uyum içinde yaşayan ama soykırıma uğrayan Kuzay Amerika Yerlilerin dediği şeydir tam olarak:
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Devamını okuyunuz...

Beni Etkileyen Kitap ve Yazarlar (3)

Bizim evde okumayı herkes severdi. Bu yüzden bazı kitapları iki üç kez okuya okuya eskitirdik. Bazı kitaplarımızın kapakları kopmuş, hatta bazı sayfaları da eksilmişti zamanla. Buna rağmen onları bile okurduk her fırsatta özellikle sevdiğimiz kitapları…
Şiir deyince ise, kitaplarını okuduklarımız Türk edebiyatından özellikle Nazım Hikmet, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Orhan Veli Kanık, Cahit Sıtkı Tarancı ve başkalarının da kitapları vardı evimizde.
Tabi burada Türk edebiyatından okuduğum kitapların hepsini saymamın imkânı yok, yalnızca ilk düşünüşte aklıma gelenleri yazdım, devam edeceğim de yazmaya.

Devamını okuyunuz...

Bir Yanılsama Aynasıdır Tarih: Herkes İstediği Gibi Görür

Bu yüzden ben tarihi, lunaparklardaki o insanları ve şeyleri eciş bücüş gösteren aynalara benzetirim. Bu aynalar gerçeği bükerler. İşte tarihe baktığımızda gerçeği bu haliyle görürüz biz. Çünkü aslında gerçeği görmek ve onunla yüzleşmek istemeyiz.
Biz onu nasıl görürsek görelim, ne kadar manipülasyon yaparsak yapalım, tarihsel gerçeklik oradadır ve yerinden bir milimetre bile oynamamıştır.
Tarihsel gerçekliğe gözlerini kapayan, onunla yüzleşmeyen insanlar, kendi yanılsama üzerine kurulu sahte dünyalarında kalmaya mahkûmdurlar. Zaten bunların çoğu da, o yanılsama dünyasında mutludur işin ilginç yanı.

Devamını okuyunuz...

Avrupa Anıları (4)

Gezmeye devam ediyordum. Kent içinde tramvay ile yolculuk ediyordum. Amsterdam’ın en eğlenceli meydanı olan Leidseplein’e gidiyordum bazen. Burada sokak canlıydı. Müzik, sokak sanatçılarının gösterileri eski tarihi meydanda neşeli bir atmosfer yaratıyordu. Kafeterya ve restoranların dışarıdaki masaları turistler tarafından dolduruluyordu.  Buralar sanatçıların takıldığı canlı, bohem mekânlarıyla ünlüydüler.

Devamını okuyunuz...

1 36 37 38 39 40 74
erol anar
error: Content is protected !!