“Balık mı Suda, Yoksa Su mu Balıktadır?”

 

“Balint, balığın mı suda yoksa suyun mu balıkta olduğunu soruyordu.” [1]  Sahi su mu balıktadır yoksa balık mı suda? Macar psikanalist Michael Balint bu soruyu sorar.

Balığı sudan çıkarırsak,su yerinde kalır. Öyleyse balık sudadır diyebilir miyiz? Ama suyu balıktan çıkarsak, aynı şekilde balık da yerinde kalır. O zaman su mu balıktadır?

Gerçekte ne su balıktadır, ne de balık sudadır. İkisi birbirinden bağımsız olarak, aynı zamanda ve aynı yerde birbirlerindedirler. Karşıtların, daha doğru bir deyişle belki farklıların birliği ve uyumu söz konusudur. İşte bu hayatın diyalektiğidir.

Ancak sorunun çözümü, yine de bu kadar kolay değildir felsefi açıdan. Bertrand Russell, “Felsefe Sorunları” kitabında bu konuyu çeşitli açılardan incelerken masa örneğini ele alır ve masanın gerçekten var olup olmadığını detaylı olarak inceler.

“Varolan bir şeyi tanıyorsam, bu tanıma bana onun varolduğu bilgisini verir. Fakat bunun tersi yani, belli bir türden bir şeyin varolduğunu biliyorsam, benim ya da bir başkasının onu tanıması gerektiği doğru değildir. Bir şeyi tanımaksızın üzerinde doğru yargıya vardığımda, olan şey şudur: o şeyi tanımından bilmiş olurum, yani belli bir genel ilke sonucunda, bu tanıma yanıt veren bir şeyin varlığı, tanıdığım başka bir şeyin varlığından çıkanmlanabilir.” [2]

Suya baktığımda balığı göremeyebilirim. Ama balığı gördüğümde eğer suyun dışında değilse, çoğu zaman suyu görebilirim. Peki ben görmediğim için balık yok mudur? Balık benim bilincimin dışında vardır. Balık, benim bilincimde nesnel gerçeğe uygun olarak yansıdığı oranda ise hakikat’tir.

İşte bu noktada insanların bakışları ve hayatı algılayışları değişkenlik gösterir. Kimi kişiler suda balık olmadığını iddia ederler, hatta balığı görseler de görmezlikten gelirler. Nesnel gerçekliğin inkârıdır bu. Öznel olanın, nesnellikten saptırılarak çarpıtılmasıdır. Ancak çarpıtılan nesnel gerçeklik değil, kişinin kendi hayatıdır. Çünkü eğer suda bir balığı görmüşsek, o bizden bagımsız olarak vardır ve onu inkâr etmemiz bu nesnel gerçekliği değiştirmeyecektir. Burada nesnel gerçeklikten çok aslında Hakikat’in çarpıtılması vardır. Çünkü kişi nesnel gerçekliğin bilincinde gerçekliğe uygun olarak yansımasına engel olmakta ya da onu bilinçli olarak reddetmektedir.

Yoksa gerçekte ne balık ne de şu mu vardır? Her şey bir yanılsamadan mı ibarettir?

Sahi suya siz suya baktığınızda, balığı görüyor musunuz?

 

Erol Anar

12 Haziran 2018

Paraná-Brezilya

[1] Judith Butler: İktidarın Psişik Yaşamı, Ayrıntı Yayınları, Birinci Basım: 2005, İstanbul, s. 150.

[2] Bertrand Russell: Felsefe Sorunları, Kabalcı Yayınevi, 1994, İstanbul, s. 42.

erol anar
error: Content is protected !!