Sosyal Medya Sahnesinden Notlar

Hata yapmayan, her şeyi en iyi bilen, en devrimci, en ahlâklı, en fedakâr… olumlu değerlerin en’lerin hepsini kendimize yüklüyoruz sosyal medyada.

Sosyal medyadaki halimiz şuna benziyor: Kalabalık bir salondayız ve her konuştuğumuzda bütün gözler bizim üzerimize dönüyor. Bunu bildiğimiz için rol yapıyor, kendimizi gerçek hayatta olduğumuz kendimiz olarak değil de, olmak istediğimiz ideal birisi olarak sunmaya çalışıyoruz. Örneğin gerçek hayatta bir şirkette çalışan bir kişiyiz. Kapitalizme uygun bir yaşama biçimimiz var. Ama sosyal medyada keskin bir devrimci rolünü oynuyoruz, keskin yorumlar yapıyoruz. Bu bir imajdan öteye gitmiyor tabi ki.

Ya da gerçek hayatımızda insanlara karşı tahammülsüz, anlayışsız bir insanız. Sosyal medyada bir melek oluyor, herkese gül gönderiyor ve son derece anlayışlı, empati yapan bir insan rolüne giriyoruz. Çünkü kişilerin çoğu, gerçek hayatta olamadığını, yapamadığını sosyal medyada yapmaya çalışıyor.

Hata yapmayan, her şeyi en iyi bilen, en devrimci, en ahlâklı, en fedakâr… olumlu değerlerin en’lerin hepsini kendimize yüklüyoruz sosyal medyada. Gerçek hayatta olamadığımız kendimizi, sosyal medyada oynuyoruz. Sosyal medya bu nedenle sürekli bir tiyatro oyunu sahnesini andırıyor, hep oynadığımız, yalnız kalamadığımız ve sürekli başkalarının gözlerinin bizim üzerimizde, bizim gözlerimizin de başkalarının üzerinde olduğu bir sahne. Ama şu bir gerçek ki, gerçek hayattaki kendimizden çok daha iyi rol yapıyoruz sosyal medyada.

Ama bir gün ölüp sahne kapanınca, arkamızdan bütün sosyal medya hesapları da kapanacak, ne mükemmel oyunculuğumuz kalacak, ne tiyatro, ne de sahne. Kimse de bizi hatırlamayacak. Her şey uçucu sosyal medya ortamında.

 

Erol Anar

20 Haziran 2018

Paraná – Brezilya

erol anar
error: Content is protected !!