Sesli Düşünceler (II)

Çoğu büyük klasik romanın sırrı yalınlığındaki derinliğinde gizlidir.

1. İnsanların egolarının yatıştırıcısı değilim, tatmin edicisi hiç değil.

2. Başkalarının öğretmeni değilim. Kendi kendimin öğrencisi ve aynı zamanda öğretmeniyim. Avucumda sonsuz bilgiye sahip bir avuç harf var, öğrendiğim bir avuç bilgiyi onlardan öğrendim, hepsi bu kadar. Ölene kadar bu harfleri avucumda taşıyacağım.

3. Büyük iddialı, süslü kelimeler, imgeler yerine yalın, büyük iddialardan uzak ve derin kelimeleri sevenlerdenim. Çoğu büyük klasik romanın sırrı yalınlığındaki derinliğinde gizlidir.

4. Hiçbir şey vadetmeyenlerdenim ben ve vadedilenlere de inanmayanlardan. Vadedilmiş her şeyin arkasında bir kurtarıcılık ve büyüklük iddiası gizlidir.

5. Her şeye yanıt bulmak ve herkese yanıt vermek zorunda olmadığımı anladığım gün sırtımdan büyük bir yük kalkmıştı.

Kimseyi uyandırmak zorunda değilim ben, kendim hariç.

6. Ben düşüncelerimi özgürce ifade ederim. Ancak hiç kimseyi “uyandırmak” zorunda değilim ben, kendim hariç. Bir birey olarak böyle bir misyonum yok. Eğer ben uyandığımda benden etkilenerek uyanacak olanlar varsa, o da benim amacım değildir.

7. İnsanlar birbirlerini en çok sözcüklerle yaralarlar denildiği gibi. Ama eğer derinizin üstüne zaman içinde bir deri daha eklemişseniz, hiçbir sözcük artık sizi yaralayamayacaktır. Çünkü artık sözcükleri umursayan insanlardan değilsiniz. Ve asla kimse sizi yaralayamaz. Görünmeyen psikolojik bir zırhtır bu bizi insanların agresifliğinden koruyan.

8. Derler ki bazen gülüp geçeceksin sadece. Bence bu bile bir değer vermektir, bazen hiçbir şey düşünmeden geçeceksin; işte asıl umursamazlık budur.

9. Sokrates’in bir anekdotunu okumuştum bir yerlerde. Yırtık giysilerle dolaşan bir Atinalı gence, “Ey Atinalı genç! Yırtık giysilerinin arasından kibrin başını çıkarmış sırıtıyor.” diyordu.

En ince ruhlu görünen insan bile,  zaman zaman içinden başını çıkaran kibrine yenilir. Ve kabalığın içinde boğulur bazen. Şaşırtıcı olan ise kişinin kendi kabalığının farkına bile varmamasıdır.

10. İnançların, moral değerlerin, idollerin, geleneklerin, ideolojilerin ve her türlü statik düşüncenin karanlık dehlizlerinden kendini kurtarıp yukarıya çıkıp suyun yüzeyinde nefes alabildiğinde, işte o zaman sen ilk kez yukarıdaki  güneşe gülümseyen kendin olmaya başlayacaksın.

11. Şu hayatta öğrendiğim derslerden birisi de her olaya, olguya yorum yapmak zorunda olmadığımı anlamaktır. Buna halk literatüründe “her şeye maydonoz olmak” derler. Olaylar ve olgular hakkındaki düşüncelerimi her an insanlara göstermek ya da bir şeyleri kanıtlamak zorunda değilim. 

12. İnanmak isteyen bir insanı başka bir şeye ikna edemezsiniz. Bu çok zor bir süreçtir. O kendi yolunda, kendi bilinciyle o tercihi yapmaktadır ve siz ona dışarıdan bilinç aşılayamazsınız; bu yanlış bir yöntemdir bence. Hiç kimse kimseyi kurtaramaz, insanı sadece kendisi kurtarabilir denildiği gibi. Bir insanın ancak kendi istediği anda bir şeyden kurtulma şansı vardır.

13. Aslında hayatımız koridorlarda geçer çünkü açmaya cesaret edemediğimiz sınırsız sayıdaki kapıların önünde oyalanırız. Ve hep erteleriz düşlerimizi bu yüzden, oysa düşler kapıların ardındadır. Haddim olmayarak şöyle diyebilirim; lütfen koridorlarda ölmeyiniz.

14. Halkı seçimle seçemez ve seçimle değiştiremezsiniz. Bir devrim bile halkı değiştirmek için bazen yeterli olmayabilir, çünkü her şeyin olduğu gibi halkların da bir evrimsel süreci vardır. O süreç tamamlanmadığı sürece değişim sadece görüntüde olacaktır. Birçok devrimin başarıya ulaşamamasının nedenlerinden birisi de budur tarihte.

15. Herhangi bir insan topluluğu ne kadar kalabalıksa o kadar haklı olduğunu sanır. Le Bon’un dediği gibi, “kalabalık tahammülsüzdür.” Bu yüzden bazı kalabalıklar linç etmeye yakındır. Çünkü her şeyi yapmaya hakları olduğunu sanırlar.

16, Hayatta en çok önem verdiğim ve insanlarda olup olmadığına baktığım üç şey vardır: zarafet, nezaket ve estetik. Çağımızda maalesef bu üç şey çoğu insanda yoktur. Bunlar yoksa o kişiden bir beklentim olmaz ikili ilişkilerimde. Bir kabalığa karşı ise bazen yanıtım yanıt vermemek olur. Çünkü yanıt vermek bile onu ciddiye almak anlamına gelir. Agresiflik, üslûpsuzluk ve ukalalıktan da hoşlanmıyorum. Sırf kendisi gibi düşünmediği için insanlara hakaret, küfür edenleri sevmiyorum. Faşist, otoriter ruhlu, hasta kişilerdir bunlar. İtici geliyor bana bütün bunlar. Bütün bu davranış biçimleri bence zayıflığın belirtileridir.

Erol Anar

5 Temmuz 2023

Paraná-Brezilya

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!