Sana Mektuplar: İnsanı Öldüren İşte Bu Ukalalığıdır

İki tür yazar var bence: Geçmişte okuyup da değerli bulduğumuz ve yıllar geçtikçe şarap gibi daha da değerli hale gelenler ile önceden değerli bulduğumuz ama şimdi bize hiçbir şey ifade etmeyen yazarlar.

Bazı yazarların yapıtlarını yeniden okuduğumuzda sığ buluruz ve ‘ben bunu nasıl sevmişim’ diye sorarız kendimize. Bazı kitaplarda ise daha önce keşfetmediğimiz hazineler keşfederiz, görmediklerimizi görürüz. Bu tür kitapları her okuduğumuzda yeni şeyler görürüz. Örneğin benim için bir örnek vvermek gerekirse daflarca okuduğum kitaplar vardır hayatımın çeşitli dönemlerinde ve bu kitaplarda her saferinde yeni şeyler keşfetmişimdir kendi açımdan.

Devamını okuyunuz...

‘Gözetleyenlerin Gözetlenmesi’nden Kendi Kendini Gözetlemeye

İşte bu Foucault’nun iktidarın dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya yayıldığı tezinin de doğrulanmasıdır bence. Bu şekilde iktidar bizzat insan bedeninden içeriden dışarıya doğru yayılacaktır. İktidar odakları daha beyinden başlayarak insanı denetleyecek, yönlendirecektir. Çünkü artık her birey beynine ya da vücuduna yerleştirilecek bir çiple kendi kendini denetleyecek, kendi kendisinin polisi olacaktır.

Devamını okuyunuz...

Geleceğin Toplumu: Sınıfların Farklılığından Türlerin Farklılığına

Harari yine aynı konuşmasında, bugüne kadar bilgisayar hesaplarının, bankaların, internetin hacklendiğini, ama kimsenin insan bedenini hacklemediğini ve bunun çok yakında mümkün olacağını söylüyor ve artık insan beyninin içinin görülebileceğini söylüyor.

Bu aslında Michel Foucault’nun iktidar üzerine görüşleriyle uyuşuyor. Yani dışarıdan gözetleme bitmiş, artık içeriden gözetlemeye başlanmış. İktidarın bedenlerden geçen bir şey olduğuna işaret etmişti Foucault.  Bu anlamda o zaman iktidar dışarıdan içeriye doğru değil, içeriden dışarıya doğru yayılıyor tezini öne sürmüştü. Bu tezin bir anlamda gerçekleşmesi olarak bakabiliriz bu duruma. Çünkü artık birey direkt olarak kendi beyninden kontrol altına alınabilecek ve kendi kendisini kontrol edecek. Yani iktidar direkt bir bedenden, bireyin bedeninden yayılacak dışarıya doğru. Bu da işte post-insan denilen dönemde postmodernin de ötesi bir durum. Postmodern terimi bile bunu açıklamakta yetersiz kalıyor, belki post-postmodern denilebilir. Böyle niteleyenler de var.

Devamını okuyunuz...

Geleceğin Toplumu: Hiçlik, Gerçeklik ve Hipergerçeklik

Bazı bilim insanları yakın gelecekte, düşünce gücüyle cisimleri hareket ettirebileceğimizi söylüyorlar, bunu yaptığımızda nesnel gerçeklik anlayışımız da tümden değişecek. Görünmezliğe de bilimsel olarak erişebiliriz. Görünmez olmayı başardığımızda, yine nesnel gerçeklik tepetaklak olacak ve başka bir gerçekliğe ulaşmış olacağız. Ya da bir duvar ya da kapı -yani katı cisimlerden- doğrudan geçmeyi başardığımızda yine gerçeklik değişmiş olacak. Gerçeklik ve hipergerçeklik arasındaki ilişkiye bu dizideki diğer yazılarımda da değineceğim. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Gerçeklik statik ve değişmez değildir, o değişkendir, içinde bulunduğu ortama, koşullara ve an’a göre değişebilir.

Devamını okuyunuz...

Geleceğin Toplumu: Varlık, Hiçlik ve Gerçeklik

Çünkü bugün bildiğimiz bir bilginin yanlış olabileceğini bize söyleyen tek şey bilimdir. Ne ideolojiler, ne de dinler bunu yapabilir. Ama bilim bunu kanıtlamışsa, kolaylıkla yapar. Çünkü bilim gerçekliğin arayışıdır. Bilim, dün doğru olarak bilinen bir bilginin, aslında yanlış olduğunu hiçbir komplekse kapılmadan açıklar. Fakat ideoloji, din ve inançlar bu noktada bunu kabul etmekte sıkıntı çeker ve  gerçeği dışarı atabilirler. Bu nedenle ideolojiler de, tıpkı dinler ve inançlar gibi skolastik, dogmatik bir yapıya dönüşebiliyor.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!