İttihat ve Terakki Anlayışı Günümüzde Hâlâ Geçerlidir

Derin devlet köklerini o zamanlardan alır. “Devlet içinde devlet” denilen bu çekirdek, önemini ve etkisini hiçbir dönemde kaybetmemiştir bugüne dek. Zamanın muktedirlerinin “Bin operasyon yaptık.” sözlerindeki gizli ve devletin kendi yasalarına bile aykırı operasyonları yapan, işte bu çekirdek devlettir. Bu, devletin gizli, vurucu gücüdür. Çünkü bu çekirdek kadro, resmi ideoloji sınırları içinde düşünmeyen herkesi “doğal düşman” olarak görür ve bazen de ortadan kaldırır.

Devamını okuyunuz...

“Muhalefetten” Devlet Memurluğuna Osmanlı-Türk Aydını (2)

Daha önce bir kitabımda da değinmiştim. Zamanın Ahmet Rıza’nın “Meşveret”inden daha etkili olan bir dergi vardı muhaliflerin çıkardığı. O da “Mizan” dergisiydi. Bu derginin başyazarı Mizancı Murat idi. Kendisi Dağıstan kökenli bir aileden gelmekteydi. Mizancı Murat o dönem Jön Türklerin önde gelen liderlerinden biriydi. Ama Abdülhamit, politikasını değiştirmiş; aracılar vasıtasıyla Jön Türklere payeler vererek satın alamaya çalışıyordu. Bu girişimler de sonuç veriyordu. Mizancı Murat, Padişah’ın çağrısı üzerine İstanbul’a döndü. Ve bir anda muhalifliği bırakarak ‘Devlet Şûrası’ üyesi oldu. Belki Abdülhamit bile şaşırmıştı kendine, bu yöntemi neden daha önce denemedi diye.

Devamını okuyunuz...

“Muhalefetten” Devlet Memurluğuna Osmanlı-Türk Aydını (1)

Ancak Osmanlı toplumunda daha bir burjuvazi bile Avrupaî anlamda oluşmamıştı. Bunun nüveleri son derece azdı. Ayrıca entelijansiya devletten bağımsız değildi, hatta devlete bağımlı memur bir konumda idi. Halkın değil, devletin çıkarlarını öne koyuyordu.

Devamını okuyunuz...

Grigori Zinoviev ve Bolşevik İktidar Savaşları

Bir zamanların cellatları olan Zinoviev ve Kamanev ve diğerleri, yaratılmasına katkıda bulundukları var güçleriyle destekledikleri Bolşevik şiddet makinesinin kurbanı oldular. Sonu her şey siyasal iktidar içindi. “Kazananlar” ve kaybedenler hep siyasal iktidarı elde tutmak için savaşmışlardı. Bu gücü ele geçiren diğerini gözünü kırpmadan yok etmişti. Eğer diğeri kazansaydı o da kendini yok edeni yok edecekti. Tarih bunun gibi binlerce gerçek hikâye ile doludur.

Devamını okuyunuz...

Bu Coğrafyada Özgür Düşünce Değil, Resmi İdeolojiler Savaşır

Ana sorun şudur: Türkiye’de hiçbir kesim sağdan sola kendi düşüncesinin eleştirilmesine hazır değil. Herkes düşünce ve ifade özgürlüğünü kendisi için isterken, yalnızca kendisini -kendi tarafını, mahallesini- mağdur gösterirken, iktidarı ya da mikro iktidarları eline aldığında en küçük düşünce farklılığını ezerek yok ediyor. Yani herkes kendi resmi ideolojisini ölçü alıyor. Herkesin kendi resmi ideolojisi var. Bunun nedenleri ise başka bir yazının konusu olabilir.
Son söz: Türkiye’de tartışma özgür düşünceler arasında değildir, resmi ideolojilerin savaşıdır.

Devamını okuyunuz...

Devrimciliğin ve Vicdanın İzi: Angelica Balabanoff

Burada tek parti diktatörlüğünün Jakoben, her türlü eleştiriye izin vermeyen baskıcı ve yok edici karakteri rol oynuyordu. Hegemonik ve dayatmacı bu yapılanma, özü gereği özgürlüklere düşmandı. En sonunda daha fazla dayanamadı ve Lenin’e giderek ülkeyi terk etmek için özel izin istedi ve aldığı izinle ülkeyi terk etti. son olarak Troçki onu vazgeçirmeye çalıştı kararından, çünkü beş dil biliyordu. Ve saygın uluslararası alanda tanınan bir sosyalistti Balabanoff.

Devamını okuyunuz...

Bir Devrimcinin Trajik Hayatı: Maria Spiridonova

Bir insan güzeli devrimci kadınının, “devrimci olduklarını iddia edenler” tarafından işkence altına alınması, hapislere, psikiyatri hastanelerine atılması, sürgün edilmesi ve idam edilerek öldürülmesi trajedisini simgeler o. Yaşadığı dönemde devrimden önce herkesin saygı duyduğu mücadeleci devrimci bir kadın idi. Bütün değerler siyasal iktidarı elde tutmak için harcanmıştı.

Devamını okuyunuz...

Volin: Son Nefesine Kadar Devrimci ve Özgürlükçü

Ama tüm bu kitaplardan farklı, içinde o devrimleri en nesnel bir biçimde bizzat içinden anlatan tek bir kitap dikkatimi çekti: Volin’in “Bilinmeyen Devrim” başlıklı kitabı. Bu kitabı okumayan, 1917 ve devrim üzerine hiçbir şey bilmiyor demektir. En azından ben kendimi böyle hissetmiştim bu kitabı koyunca. Bu kitabın özelliği yazarının bizzat hem entelektüel bir kimliği oluşu, hem de bir eylemci ve devrimci olarak Rus ve dünya tarihinde yaşadığı dönemde bir bırakmış olmasıdır.

Devamını okuyunuz...

Özgür Toplum Arayışları (2): Tarih Nedir?

Bence tarih kitaplarını üçe ayırmak gerekir: Birincisi propaganda kitapları -ki bunlar bir ulusu, ideolojiyi, inancı güzelleme, yüceltme ve hatasız gösterme (ya da hataları mazur gösterme) amacıyla yazılmış resmi tarih kitapları; ikincisi bağımsız tarihçilerin yazdığı ve aynı olaylara, olgulara değişik bakış açıları ve öznel yorumlarla baktığı kitaplar. Üçüncüsü ise kolektif, özgür ve nesnel gerçeklikle daha çok uyum sağlayan tarih kitapları.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!