Burukluk – Emil Michel Cioran

Neredeyse bütün eserler taklit parıltılarıyla, ezbere ürpertiler ve yağmalanmış vecdlerle hazırlanmıştır.

Özü gereği sözü uzatan edebiyat, söz bolluğuyla, kelime kanseriyle geçinir.

Avrupa, destanın çiçek verebilmesi için henüz yeteri kadar yıkıntı arz etmiyor. Bununla birlikte her şey gösteriyor ki Truva’yı kıskanıyor ve taklit etmeye hazır; o kadar önemli temalar sağlayacak ki artık romanla şiir de yetmeyecek…

Eğer son bir kuruntuyu muhafaza etmeseydi, Ömer Hayyam’a, onun cevapsız hüzünlerine gönülden kefil olurdum; fakat şaraba hâlâ inanıyordu.

En iyi tarafımı, beni her şeyden uzak tutan o ışık parçasını, bazı buruk itlerle olan ender sohbetlerime borçluyumdur; kinizmlerindeki katılığın kurbanı olup artık hiçbir kötülük eğilimine bağlanamayan bazı teselli bulmamış itlerle olan sohbetlerime…

Temel bir yanılgı olmasından da evvel, hayat, ne ölümün ne de şiirin düzeltmeyi başarabildiği bir zevksizliktir.

Taocu bir metnin “büyük yatakhane” diye adlandırdığı bu evrende kâbus, zihin açıklığı için tek yoldur.

Karanlık ruhunuzda size berraklık musallat oluyorsa Edebiyat’la uğraşmayın. Arkanızda sadece anlaşılır iç çekişler, kendiniz olmayı reddedişinizin zavallı kırıntılarını bırakırsınız.

Zihnin ıstıraplarında bir ağırbaşlılık vardır ki beyhude yere kalbinkilerde de aranır.

Kuşkuculuk kaygının zarafetidir.

Modern olmak, Devasızlık içinde şunun bunun ucundan tutmaktır.

Müridin gülünç trajedisi: Düşüncemi toz duman ettim, bana onu sadece didilemeyi öğreten Moralistler’den daha ileri gitmek için…

 

Emil Michel Cioran

“Burukluk”, Metis Yayınları, s. 8.

erol anar
error: Content is protected !!