Tek Tip İnsan Yetiştirme Fabrikaları: Okullar

Tek Tip İnsan Yetiştirme Fabrikaları: Okullar

Türkiye’de ders kitapları her zaman resmi ideoloji çerçevesinde hazırlanmıştır. Ancak son özellikle AKP iktidarı döneminde ders kitaplarında “din” vurgusu arttırılmış ve “dine uygun” bilimsel olmayan kitaplar hazırlanmıştır. “Milli coğrafya”, “milli tarih” ile birlikte dinsel söylemler ve konular ders kitaplarının içine yedirilmiştir. Böylece “Türk-İslâm sentezi” ders kitaplarının ana ideolojik çatısına dönüştürülmüştür.

AKP, parti-devlet’e dönüştükçe, bu durumun yansımaları her yerde olduğu gibi ders kitaplarında da görülüyor. Böylece siyasal ideolojik konular da ders kitaplarının ana malzemesi oluyor. AKP’nin ideolojik propaganda aracına dönüşmüş durumda bu. Örneğin felsefe gibi dersler ya kaldırılırken ya da ders sayısı azaltılırken, kitaplarda da tek partinin propaganda izleri görülüyor.

Burada amaç, daha çocuğu okuldan itibaren ideolojik bir kuşatmaya tabi tutarak, onu Türk-İslâm sentezi çerçevesinde şekillendirmektir. Tornadan çıkmış gibi tek tip biçimlenmiş bu insanlar, yarın siyasal iktidarın yaslanacağı ana kesim olacaktır. Onun için eğitimin çok önemli olduğu tespit edilmiş ve bu biçimlendirmeye önem verilmiştir. Solcu, demokrat, ateist, laikliğe önem veren eğitim emekçilerinin önemli bir bölümüne ise işten el çektirilmiştir. Yani devlet, kendi oluşturduğu sanal gül bahçesindeki “dikenleri” temizlemiş, temizlemektedir kendi anlayışına göre. Bu kıyım tarikatlara yönelik değil, tam tersine çağdaş düşünceleri insanlara yöneliktir. Fırsat bu diyerek böyle bir uygulamanın önü açıldı. FETÖ’den çok hedef alınan solcu, demokrat, laik insanlar oldu. Tescilli FETÖCÜ’ler hâlâ en yüksek yerlerdeler ve medyada el üstünde.

Bu yönde ders kitaplarının “AKP broşürlerini aratmadığı” eleştirileri yapılıyor yandaş olmayan az sayıdaki medya tarafından.

Aslında Foucault’nun dediği gibi kışlalar, okullar, hapishaneler birbirine benzer. Buralarda insanlar sisteme uygun hale getirilir, beyinleri yıkanır. Ancak bu totaliter ülkelerde daha doğrudan yöntemlerle gerçekleştirilir. Ama bu ayrı bir konudur, ayrıca işlemek gerekir.

Peki bu politika tutar mı?

Ders kitaplarını, müfredatları ne kadar “düzeltirseniz” düzeltin kendi siyasal anlayışınıza göre, internetin olduğu bir dünyada hiçbir şeyi yasaklayamazsınız. Kitapları yasaklamanız da boştur, o kitaplar internette sonsuza dek gezinir özgürce. İnsanları hapsetmek de insanların internette yorum yapmasını, düşüncesini özgürce dile getirmesini engellemiyor. Ama kitap okuyan, talep eden sayısını azaltırsanız o zaman kitaba internette ulaşılabilir olmasının önemi de kalmaz fazla. Bunun içinde cehaleti kutsamanız gerekir.

Ancak bu sorgulayan insanlar için geçerlidir elbette. Beyni yıkanmış, ideolojik görüşü daha küçük yaştan kemikleştirilmiş insanlar için bu politika tutar elbette. Gelecekte din eksenli, tarikat odaklı, bilime ve laikliğe düşman, düşünen, eleştiren insanı “hain” olarak gören bir kuşak yetişecektir. Şimdiden yetiştirilmiştir bu kuşak. Ancak yine de yüzde yüz başarılı olmaları beklenemez. Çünkü çocuk okuldan sonra internete giriyor, orada önünde bir dünya var, hâlâ yasaklanamayan bir dünya. Orada okulda öğretilenin tersi şeyler okuyor, görüyor. Tabi bir de şu yönü var: Kaç çocuk ya da ergen sorguluyor? Okuldan sonra internette bilgi mi araştırıyor, yoksa zaten yanlı medyayı okuyarak sağa sola küfürler mi yağdırıyor? Ya da oyun mu oynuyor bilgisayarda yalnızca?

Cehalete yatırım yapan bir iktidar, kitabı da en büyük düşmanı olarak görür. Bilimi, laikliği, çağdaşlığı, her şeyi… Okuma oranı arttıkça korkuları da aratacaktır. Çünkü okuyan insan özgür düşünceye ulaşır ve sorgular. İşte bu noktada korkuyu da şöyle anlatıyor bir örnek:

“Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halk… Biz de de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar bazıyor. Ben açıkçası korkuyorum.”[i]

Bunu diyen bir rektör. Başka söze gerek yok.

Bunun içinde bu cehaleti örgütlü olarak yayn tarikatlar el üstünde tutuluyor. Bunların kitleleri iktidarın kendi kitlesine dönüştürülüyor. İstemeyenler ise oyundan çıkarılıyor.

Siz bin yıl öncede kalsanız da, sene 2019. En iyi ders kitabı internetin kendisidir, araştırmasını, öğrenmesini bilene. Onun için siyasal iktidarların çaresiz kaldıkları ve denetleyemedikleri tek yer internettir. Ellerinden gelseydi, böyle olacağını bilseler internetin icat edilmesini bile engellerlerdi. Çoğu kişi interneti boş zaman geçirecek bir şey olarak kullansa da, internet özgürlüktür. Her türlü bilgiye özgürce ulaşabileceğimiz tek yerdir hemen hemen.

Sonuçta her şey iktidar tarafından uzun vadeli olarak düşünülmüş ve eğitim de bu politikanın ana eksenini oluşturmaktadır. Bu iktidarın önceki egemen resmi ideolojiden tek farkı, onun dini temel almasıdır. Yoksa resmi ideolojinin diğer politikalarına karşı değildir, tek tipçidir her alanda.

Erol Anar

[i] Rektör yardımcısı Bülent Arı: “Cahil halk ülkeyi ayakta tutacak”, Hürriyet Gazetesi, 22.03.2016, http://www.hurriyet.com.tr

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!