Bir Yanılsama Aynasıdır Tarih: Herkes İstediği Gibi Görür

Bir Yanılsama Aynasıdır Tarih: Herkes İstediği Gibi Görür

Tarihsel gerçekliğe gözlerini kapayan, onunla yüzleşmeyen insanlar, kendi yanılsama üzerine kurulu sahte dünyalarında kalmaya mahkûmdurlar. Zaten bunların çoğu da, o yanılsama dünyasında mutludur işin ilginç yanı.

Her birey dünyada tek ve eşsiz bir kişiliktir. İnsan olmasının anlamını da bu teklik ve eşsizlikte bulur. Her insanın kendine özgü bir öyküsü vardır bu yüzden. Bireye ve topluma özgürlük getirebilecek tek örgütlenme, bireyin özgür iradesini ve özgünlüğünü tanıyan, ona saygı gösteren ve gönüllü olarak, ruhuyla katıldığı, hiyerarşik ve yukarıdan aşağı olmayan, şeflerin amirlerin olmadığı, yatay, özgür bir örgütlenme biçimidir. Değilse düşmanını taklit eden, hiyerarşik, yukarıdan aşağıya hiçbir örgütlenme özgürlük getiremez. Olsa olsa bireyin elinde kalan bir avuç özgürlüğünü de o elinden alır. Tarihe ve şimdiki zamana bakarsak bunun örneklerini bolca görebiliriz. Tabi görmek istersek, görmek istemezsek yapacak hiçbir şey yoktur; kendimizi kandırıp yaşamaya “mış gibi yapmaya” devam eder, hayat serüvenimizi tamamlarız.

Böyle yapılar birey gönüllü olarak ona katılsa bile, bir süre sonra zorunluluğa dönüşür; amir-memur ilişkisine döner ister istemez. Gönüllülük ortadan kalkar. Çünkü ceza, disiplin, hiyerarşi bütün özgürlüğü öldürmeye yeterlidir. Özgürlüğü öldürerek, özgürlük getiremezsiniz. Çünkü ne adına olursa olsun özgürlük ertelenemez, dayatılamaz, dayatıldığında o kölelik olur, özgürlük değil. 

Tarihte bunun örnekleri bolca vardır, isteyen görür.

***

Beni asıl şaşırtan şey, diyelim ki aynı şartlarda, aynı ortamda ve aynı şekilde iktidarı ellerine alsalar, her şeyi aynen tekrar edecek, yapacak çok sayıda insan olduğu gerçeğidir. Burada Einstein’ın sözü aklıma geliyor: “Aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuç almayı uman kişiye aptal denir.”

Aslında bu aptallığın ötesinde, bir fanatizmden, bir dinden farklı bir şey değil. Tarihe baktığımızda çoğu zaman görmek istediklerimizi görür, görmek istemediklerimizi görmeyiz. İnanmak istediklerimize inanır, inanmak istemediklerimize, “manipülasyon, yalan, çarpıtma” diye karşı çıkarız. Ya da tarihin belli noktalarına baktığımızda, o noktayı diğerlerinden daha önemli bulur ve kendi düşüncelerimize kaynak yaparız.

Tarihi değerlendirmede, inanmak istediğimiz noktalara vurgu yapar, onun dışında ise bir reddetme, dışarı atma politikası izleriz genellikle. Sanırız ki biz reddedince, tarih değişecektir. Değişen hiçbir şey yoktur özünde. Çünkü gerçeklik değişmez, o hep oradadır biz görmek istemesek de.

Tarihe bakışta yaptığımız temel yanlışlardan birisi de kişi ve kurumları, (hangilerini önemsiyorsak) kültleştirmek, sütten çıkmış ak kaşığa döndürmektir. Peki bu kişi ve kurumların yaptıkları hatalar ne olacak? Orada da işin kolayına kaçar, her şeyi içinde bulunulan koşullar, dış dünyanın saldırısı, emperyalizm, savaş vs… ile açıklarız kendimizce. Bu politika halen hem kapitalist, hem de “sosyalist” ülkelerde izlenmektedir. Yapılan her iyi şeyi inandığımız lider ve kurumlar yapmıştır. Yapılan her kötü şey ise , dış mihraklı saldırıların sonucudur. Yani iyileri kendi lider ve kurumlarımıza mal ederiz, kötü olayları, olguları ise tamamen dış kaynaklara, güçlere. Bu değişmez bir politikadır. Örneğin bugün Trump de aynı politikayı izlemektedir, Maduro da. Trump, ülkesindeki bütün kötü olay ve olguların kaynağını göçmenler ve dış kaynaklı kişi ve olgulara mal etmektedir. Maduro da büyük ölçüde kendi beceriksiz yönetiminin sonuçlarını tamamen dış saldırılara ve güçlere fatura etmektedir. Bu noktada ise yapılan şey bireyleri taraf olmaya ve kendi yanlışlarına alet etmeye çalışmaktır: “Ya benim yanımdasın, ya da düşmanımın.”

Aslında her zaman bir üçüncü yol vardır. İki yanlış arasında taraf olmak durumunda değildir insan. Bu manipülasyon politikasıdır, kendi yanlışlarını başkalarını suçlayarak örtme…

Bu yüzden ben tarihi, lunaparklardaki o insanları ve şeyleri eciş bücüş gösteren aynalara benzetirim. Bu aynalar gerçeği bükerler. İşte tarihe baktığımızda gerçeği bu haliyle görürüz biz. Çünkü aslında gerçeği görmek ve onunla yüzleşmek istemeyiz. Onun için bu kadar çeşitli ve birbiriyle çelişen tarih anlayışı vardır ortalıkta. Herkes kendi tarihini yazmıştır.

Biz onu nasıl görürsek görelim, ne kadar manipülasyon yaparsak yapalım, tarihsel gerçeklik oradadır ve yerinden bir milimetre bile oynamamıştır.

Tarihsel gerçekliğe gözlerini kapayan, onunla yüzleşmeyen insanlar, kendi yanılsama üzerine kurulu sahte dünyalarında kalmaya mahkûmdurlar. Zaten bunların çoğu da, o yanılsama dünyasında mutludur işin ilginç yanı.

Erol Anar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!