Sanat nedir? Sanat İnsanı Özgürleştiren Bir Hareket ve Değişimdir

Sanat nedir? Sanatın nasıl tanımlanabileceği yūzyıllardır tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor.
Sanat nedir? Sanatın nasıl tanımlanabileceği yūzyıllardır tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Dali,1931.

Sanat nedir? Bu soru ve sanatın nasıl tanımlanabileceği yüzyıllardır tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Sanat kapsamı içine giren ürünlerin kapsamı tarihsel olarak genişliyor. Bu da sanatın devrimci bir eylem, bir manifesto olduǧu yönündeki görüşleri güçlendiriyor. Sanat, insanı özgürleştiren bir hareket ve değişimdir.

Bu nedenle sanatın tarihselliği içinde etik, estetik ve içerik anlamında gelişimi, onun içinde bulunulan konjonktür ve toplumdan daha ileride olmasını beraberinde getirmiştir.

Bu yüzden sanat, içinde bulunduğu çağa, onun değerlerine, tabularına, kurallarına ve sınırlamalarına meydan okudukça gelişti.

Bir pisuvarı imzalayarak sergiye gönderen ve reddedilen, kutsal Mona Lisa’ya bıyık çizerek meydan okuyan, tabuları yıkan ve başarı kazanan Marcel Duchamp’ten, yaşarken yalnızca bir tablosunu satabilen Van Gogh’a kadar devrimci sanatsal eylemi tarihsel olarak haklılıǧını kanıtlamıştır.

Altamira mağarasındaki bizon resmi.
Altamira mağarasındaki bizon resmi. Sanat nedir sorusu hep gündemde kalacaktır. Mağara çizimlerinden bu yana “Sanat nedir?” sorusu gündemde kalmıştır.

Çünkü bu o an geçerli olan burjuva sanatının sınırlayıcı kurallarına, görünmez yasalarına bir başkaldırıdır aynı zamanda.

Sanat ve sonsuz değișim

“Sanat sürekli bir hareket ve deǧişim içindedir. Maǧaraları resimleriyle dekore eden pre-historik sanatçılardan yeni canlandırıcı yollar aramıştır. Bazen Giotto, Leonardo ve Picasso gibi yalnız dehaların önderliğinde keşfedilmemiş yollarda yürür.

Başka bir zaman bir grup sanatçı yeni sanatsal hareket yaratarak yeni artistik stil ve düşünceler keşfederler.”(Historia Ilustrada da Arte, 2013, Introdução)

Sanatın tarihi, sanat amacıyla çizilmiş olmasalar da pre-historik çağlarda mağara duvarlarına yapılmış hayvan figürlerine kadar uzanır.

Örneğin İspanya’daki Altamira mağarasındaki ‘bizon’ çiziminden, Fransa’daki Lascaux mağarasının duvarına çizilen ‘Kara İnek’e ve oradan Michelangelo tarafından Sistina Şapeli’ne yapılan fresk’e kadar sanatın tarihi bir akışkanlık izler. Ve bu nedenle aynı zamanda diyalektik bir gelişim ve bütünlüğü içerir.

Değişik halklar, uluslar  kendilerini değişik sanat biçimleriyle ifade etmişlerdi. Mezopotamya’dan eski Mısır’a, antik Yunan’dan rönesans Avrupası’na Çin’den Japonya’ya insanın sanat yolculuğu devam etmektedir.

Johannes Vermeer; “İnci Küpeli Kız”

Statükonun sanat aracılığıyla yıkılışı

Yazar Charles Bukowski, hayat ile sanat arasındaki farkı, sanatın daha katlanılabilir olmasıyla açıklıyor. Ayrıca şöyle der: “An intellectual says a simple thing in a hard way. An artist says a hard thing in a simple way. (Entelektūeller basit bir şeyi karmaşık söyler, sanatçı ise zor bir şeyi kolay)”*

Ondan esinlenirsek, aslında sanat, yaşadığımız hayatı daha katlanılabilir yapan bir eylemdir.

Çünkü kalıcı, yüzyıllara bin yıllara dayanmış, sanat yapıtlarına bakarak onlar gibi ölümsüz olmayı düşleriz.

Buna rağmen statükonun sanat aracılığıyla yıkılışı, aynı zamanda sanatın içinde bulunduğu çağdan etkilenmesi ve onu yorumlamasının da bir sonucudur.

Örneğin Fransız Devrimi’nin sanat ūzerindeki etkisi de büyük olmuştur. Devrim, o ünlü “Halka Yol Gösteren Özgürlük” tablosunun ressamı Delacroix ile sanat tarihinin en ulu yapıtlarından birisi olan ‘Madrid’de 3 Mayıs 1808’ adlı tablonun yaratıcısı Goya’yı etkilemiştir. Bununla birlikte onlardaki romantik coşkunluğu körūklemiştir.

Halka Yol Gösteren Özgürlük-Eugène Delacroix
                                                 Halka Yol Gösteren Özgürlük-Eugène Delacroix

Toplum ve Sanat

Toplum altüst olduğunda, sanat buna kayıtsız kalamaz.
Yıllar önce sanat tarihi bölümüne devam ederken, ders kitabı olarak okuduğumuz kitaplardan birisi Gombrich’in  ‘Sanatın Öyküsü’ başlıklı kitabıydı. Belki de bu konuda yazılmış en önemli ve derli toplu yapıtlardan birisi olmuştu.

Gombrich kitabına şöyle başlıyor: 

“Sanat diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır. Bir zamanlar bazı adamlar renkli toprakla bir mağaranın duvarına kabaca bizon resimleri çiziktiriyordu; bugün de bazıları boya satın alıp duvar ya da tahta perdeleri resimliyor ve daha birçok başka şeyler üretiyorlar.

Tüm bu etkinlikleri sanat diye tanımlamakta hiçbir sakınca yok, yeter ki bu sözcüğün yer ve zamana göre birbirinden değişik anlamlara gelebileceği unutulmasın ve günümüzde nerdeyse bir korkuluk veya tapınma aracı haline gelen ve büyük S ile başlayan Sanat’ın var olmadığının bilincinde olunulsun.”

Gombrich
Sanatın Öyküsü

Bununla birlikte burjuvazinin bir sınıf olarak ortaya çıktığından bu yana sanat yapıtı, alınıp satılabilen, tüketilen herhangi bir ürüne dönüşmüştür. Feodal dönemde de sanat yapıtı alınıp satılıyordu, ama daha sonra bu çok daha farklı boyutlara büründü.

Sonuç olarak aristokratlara özenen burjuvalar tıpkı onlar gibi portrelerini yaptırmışlar ve ellerindeki kapital ile sanatçıyı, kendi beğeni ve zevkleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmışlardır.

Çoğu sanatçı istemediği halde onlara boyun eğmek durumunda kalmıştır. Örneğin Van Gogh gibi boyun eğmeyenler ise hak ettiği değeri görmek bir yana dışlanmış ve aşağılanmışlardır.

Sonuç olarak sanat yapıtı kapitalizmin bu gün geldiği aşamada kūresel bir yatırım aracı, reklam sektörünün bir unsuru, hatta bir kara para aklama yönteminin bir aracına dönüştürülmüştür.

Bu kuşkusuz  büyük sanat yapıtlarının değerini dūşūrmez, ancak insanların sanat yapıtına yaklaşımını ve onların alışkanlıklarını doğrudan etkiliyor.

Picasso; Guernica, 1937.

Sanatın sıradanlaşması

Bu yüzden bu çağın başka bir özelliği daha vardı: sanatın sıradanlaşması, şey’leşmesi ve onun üzerindeki kutsal örtünün kaldırılması.

Böylelikle farklı olma istemi sanatta önceleri bir reddedilmeye, küçümsenmeye ve aşaǧılanmaya dönüşüyordu. Örneǧin Van Gogh, Gauguin ve birçok sanatçının yaşadıǧı gibi. Ancak günümüzde sanat anlamında farklılık sıradanlaşmıştır.

Gombrich’in New Yorker dergisinde yayınlanan bir karikatūrū ‘Sanatın Öyküsü’ kitabına alması da işte bunu vurgulamak içindir; karikatürde bir kadın, sakallı bir ressama şöyle diyor: ‘Niçin sen de herkes gibi, hiç kimseye uymamak zorundasın?’

Siesta, Van Gogh
“Siesta”, 1889, Vincent Van Gogh

Sanat nedir? Günümüzde her şey sanat mı?

Böylelikle günümüzde sanat anlamında ne yapılırsa yapılsın, insanları şaşırtmıyor artık. Ancak bu, yapılan her şeyin sanat olduğu anlamına gelmiyor elbette. Sanat tarihi de modernizmden postmodernist sanata birçok aşamadan geçmiştir.

Bu nedenle bir de buna çağın buluşu interneti ve bilgisayarda yapılan “dijital sanat” denemelerini katarsak iş iyice çetrefilleşir. Neyin sanat neyin sanat olmadığını bir kez daha düşünmeye başlarız.

Böylece postmodern sanat anlayışının yaygınlaşması ile giderek, etik, estetik ve içerik arasındaki diyalektik ilişki kayboldu, belirsizleşti. Etik, estetik ve içerik dikkate alınmadı, yalnızca geriye biçim kaldı. Böylece içerik yerini tarza, derinlik ise yüzeyselliğe bırakıyordu.

Özetle varoluş performans gerçeklikse taklit oluyor, kesinlik belirsizlik belirleyicilik şüphelilik, dışadönüklük ise benmerkezci bir yapıya bürünüyordu. Tasarımın yerini ise şans alıyordu.

Edvard Munch; “Çığlık”, 1893.

Sanat sadece bir oyun mu?

Pop-art’dan kavramsal sanata, eylemsel sanat’tan süreç sanatına performans sanatına, vücut sanatına, yeni ifadecilikten minimalizme, yeni kavramsalcılığa v.s. kadar çeşitli akımlar birbirini izledi.

Örneğin İtalyan sanatçı Manzoni, babasının konserve fabrikasında yaptırdığı ‘Sanatçının Dışkısı’ çalışmasını satışa çıkarmıştı. Manzoni, 90 adet imzaladığı konserve kutusuna kendi dışkısını koymuştu.

Böylece biçim de çok çeşitli varoluşlara yöneldi. Hatta ‘biçimsizleşti’, kendi hacminden bile yoksun kaldı. Sanat artık postmodern yaklaşımla bir “oyun” olarak görülmeye başlandı. Sanatın içinde oyun hep vardı, ancak bileşenlerden yalnızca birisiydi.

Ancak yalnızca oyundan ibaret olduğunda kendi varlık nedenini de yitiriyor ve anlamsızlığa yelken açıyordu. Özetle sanat yapıtında özgünlük – yaratıcılık aranmıyordu artık.

Sanatın tarihi insanın tarihidir

Bu yüzden sanatın tarihi, aynı zamanda insanın tarihidir. Sanat tarihini bilmeyen, insanlık tarihini de eksik anlayacaktır. Sanat tarihinde, binlerce yıl önce mağara duvarlarına çizilen hayvan figürlerinden günümüze kadar sanatın diyalektik gelişimi kendi içerisinde bir bütündür ve birbirinin üzerinde yükselmiştir.

Hatta tarihsel olarak baktığımızda sanatın, (özellikle plastik sanatların) büyük kitlelere ulaşamadığını, elit bir azınlığa seslendiğini saptayabiliriz. Böylece burjuva sanatı, sanat yapıtını bir meta düzeyine indirmiş ve bir yatırım, hatta kara para aklama aracına dönüştürmüştür.

Paul Gauguin, A Sesta, 1892.

Ama sanata ilgi duymayan, ondan biraz olsun anlamayan bir insan ne kadar bilgili, entelektüel, politik olursa olsun, dünyayı anlama ve yorumlamada yetersiz kalacağı gibi, ikili ilişkilerinde de incelik ve estetikten yoksun olacaktır.

Böylesi bir insan, iki tekerleği olmayan, motoru bozuk bir arabaya benzer; çok ses çıkarır, ama sesi estetikten yoksun ve rahatsız edicidir.

Çünkü sanat, insan yaşamına yalnızca estetik, etik getirmekle kalmaz, aynı zamanda ona derinlik ve anlam da katar.

Tolstoy: Sanat Nedir? “Her şeyden öte, sanat bir haz değildir”

Öyleyse soralım sanat nedir? Ya da sanat ne için vardır?

Tolstoy, “Sanat nedir?” adlı kitabında şöyle yazıyor:

“Sanat, metafizikçilerin söylediği gibi; esrarengiz bir güzellik ideası ya da Tanrı’nın tecelli etmesi değildir. Sanat, estetik fizyologların söylediği gibi; insanın depoladığı enerjinin fazlasını açığa çıkardığı bir oyun da değildir.
O, insanın duygularının dışsal işaretler yoluyla ifade edilmesi de değildir. O, hoşa giden objelerin üretimi değildir. Her şeyden öte, sanat bir haz değildir.

Aksine, insanları aynı duygu etrafında birleştiren yaşam için, bireylerin ve insanlığın sağlık ve mutluluğuna doğru süren ilerleyişte, insanlar arasında vazgeçilmez bir birlik ve beraberlik vasıtasıdır.”

Tolstoy,
Sanat Nedir?

Daha önce yazdığım bir makalemde şunları söylemiştim:

“Bir süre önce basında da gündeme gelmişti: İngiliz Daily Telegraph gazetesi 500 önde gelen sanat insanına, “Sizce son 100 yılın en önemli, en etkili sanat yapıtı hangisidir?” diye sormuş. Ankete katılanların yüzde 67’si Marcel Duchamp’in (1887-1968) ‘Çeşme’sini birinci seçmişti. 1917’de, New York’ta sergilenen ‘Çeşme’, erkeklerin çiş yaptığı bir pisuar.

Ancak Duchamp, böylece “sanatçının bir nesneyi normal şartlarda bulunduğu yerden alıp, yeni bir adla yeni bir mekânda sergilemesiyle” dahi sanatın oluşabildiğini gösteriyordu. Her şey sanatın malzemesiydi.” (Anar, 2012)

Marcel Duchamp: Çeşme, 1917.

Günümüzde sanat yapıtı deyince ne anlaşılır?

Sanatın gökyüzünden yeryüzüne indirilmesine katkıda bulunan birçok sanatçı olmuştur. Bir zamanlar sanat çoğunlukla dinsel öykü ve mitlerin etrafında kendisini var ediyordu. Hatta bir anlamda gökyüzünde geziniyordu.

Ancak kendi çağlarında sanatta devrim yaparak yol açan birçok sanatçı, sanatın kutsallığından sıyrılmasına ve yeryüzüne inmesine, artık “basit, sıradan” insanların ve her şeyin öyküsünü anlatmasına katkıda bulunmuşlardı.

Çünkü eskilerde sanatın ne olduğu aşağı yukarı belliydi. Akademi kurallarına ve var olan geçerli sanat anlayışına uygun ürünler “sanat yapıtı” olarak niteleniyor, diğerleri dışlanıyordu. Ama günümüzde bu ölçüler çoktan tarihe karışmıştır. Ancak katı kurallarla neyin sanat olup olmadığını belirleyemeyiz.

Çünkü bunu yapacak olan tek ölçü tarihin kendisinden başka bir şey değildir. Geleceğe kalabilen yapıtlar sanat yapıtı olacaktır. Diğerleri evrenin sonsuzluğuna karışıp yitecektir.

Kapitalizm ve sanat

“Bununla birlikte bir resmin bizi bir (Platonik) ideanın kavranışına gerçek ve aktüel bir nesneden daha kolay ulaştırmasını mümkün kılan şey-öyle ki bu sayede resim ideaya gerçeklikten daha yakın hale gelir-genel olarak sanat eserinin daha önce bir öznenin içine işlemiş (ve ondan geçerek bize ulaşmış) obje olmasıdır.

Dolayısıyla insan bedeni için hayvani besin, yani zaten hazmedilmiş yeşillik neyse sanat eseri de insan ruhu için odur.” diyor. (Schopenhauer: 2013, 34)

Ayrıca postmodernizm, modernizme bir alternatif olamadı, bununla birlikte kendi sanat anlayışını da oluşturdu.

Sanat İnsanı Özgürleştiren Bir Hareket ve Değişimdir

“Kapitalizm, uzun sūre kuşkulu, saçma, karanlık  bir şeymiş gözüyle baktı sanata. ‘Para getirmiyordu’ sanat. Kapitalist öncesi toplum har vurup harman savurma, gösterişli eğlenceler düzenleme, sanatın desteklenmesi  eğilimindeydi.

Kapitalizm ise her şeyin titizlikle, başka bir sey görmezcesine, hesaplanması demekti. Kapitalist öncesi dönemde değişmeye yayılmaya elverişli bir özelliği vardı zenginliǧin, kapitalist zenginliğin ise durmadan birikmesi , yoǧunlaşması, durmadan kendini çoğaltması gerekiyordu. ” (Fischer, 1990: 43-44)

Kapitalizmin, “sanat nedir?” sorusuna sorusuna verdiği yanıt onu ticarileştirmek ve metalaştırmak olmuştur.

Kapitalizmle birlikte sanatçı bir anlamda “özgürleşmişti”, feodal dönemde olduğu gibi sipariş üzerine çalışmıyor ve kendi istediğini üretiyordu. Ancak bu “özgürleşme” bir yanılsamadan ibaretti, çünkü sanatçı artık pazarın istediği şekilde üretim yapmaya başlıyordu.

“Her şey güzeldir, pop her şeydir!”

Sanat, özellikle reklamlarda tüketime yardımcı bir obje olarak kullanılmakta ve tüketilmektedir.

“1980’lerden itibaren devletin, sanat ve kültür alanını giderek küresel şirketlere devrettiği bir evreye girilmiş olup, bilhassa Reagan ve Thatcher sonrası uygulamaya konulan politikalar gereği sanat ve kültür alanının nasıl yönetildiğinin irdelenmesi, günümüzde sanat ve estetik alanında ortaya çıkan krizin de değerlendirilmesi açısından son derece önemli görünüyor.” (Şahiner, 2015: Ütopya)

Andy Warhol, “Marilyn Diptych”, 1962.

Ancak kuşkusuz hiç kimse sanata sınır koyamaz. Ancak bu gün sanatın kapsam alanı o derece genişletilmiştir ki, neredeyse onun sınırları içine girmeyen hiçbir şey kalmamıştır. Ayrıca bu, sanatın sınırlarını genişletmek yerine onu daraltmaktadır ve bir özgürlük değil, daha çok bir yanılsamadan ibarettir.

Ne ve hangi amaçla yaparsanız yapın, ürettiğiniz herhangi bir şeye sanat diyebilirsiniz, size diğerlerinin dūşūnceleri de çok önemli ve belirleyici gelmeyebilir. Sanatın sınırlarının bu denli genişlemesi onu bir belirsizliğe de itmiştir.

Benzer şekilde Dadacıların, Duchamp’in ürettiği devrimci ve sanatın kutsallaştırılmasına karşı bir eylem değil, tam tersine özünde bir belirsizliği doğuran ve onda būyūyen bir eylemsizliktir. Çünkü sanat yapıtı ūretildiği dönemle konjonktürel, tarihsel ve etik bir bağlantı içindedir.

Bu yüzden iki yüz yıl önce devrimci bir sanat yapıtı olarak görülen bir yapıtın benzerini, bugün üretirseniz, bu anlamsız bir yinelemeden başka bir şey olmayacaktır .
Bu nedenle sanat, günümüzde egemenlerce sistem tarafından kullanılan ve sisteme yardımcı bir ek unsurdur, bir tüketim malzemesidir.

Andy Warhol, şöyle der: “Everything is beautiful, pop is everything.” (Her şey gūzeldir, pop her şeydir) **

Bu nedenle belki postmodern sanat anlayışını açıklamak için şöyle diyebiliriz Warhol’dan etkilenerek: Her şey sanattır, sanat her şeydir.

Sanat, bilimle çelişmez ama ondan etkilenir

Sonuç olarak sanat, bilgiyi de kullanarak özünde etik ve estetikle birlikte gerçeğe giden yolun araştırılmasıdır bence. Bu araştırma, bilimsel araştırmadan daha çok haz veren, daha kolay anlaşılan bir yöntemdir aynı zamanda. Sanat, bilimle çelişmez, ama ondan etkilenir.

Günümüzde teknolojinin sunduğu olanakları da kullanmaya başlar. Bir “photoshopart”, “dijital art”tan söz edilmesinin nedeni de budur.

“Sanat insanı parçalanmış bir durumdan birleşmiş bir būtūne dönüştürebilir.”

Bu nedenle Fischer, insanlar arasındaki bireyselleşmenin sonunda sanata geçmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtirken, aynı zamanda, bu geçişin yeni bir sınıfın -insan kişiliğinin evriminde büyük payı olan deniz ticaretiyle uğraşanların sınıfının- büyük payı olduğunu vurgular. 

“Sanat insanı parçalanmış bir durumdan birleşmiş bir būtūne dönüştürebilir. İnsanın gerçekleri anlamasını sağlar, onları dayanılır bir biçime sokmasında insana yardımcı olmakla kalmaz, gerçekleri daha insanca, insanlığa daha layık kılma kararlılığını da artırır.” (Fischer: 1990: 41)

Kapitalizm ve Sanat

En önemlisi kapitalizm, -sonuçta her şeyi olduğu gibi- sanatı da metaya çevirdi. Artık sanat yapıtı, pazar kurallarına uygun olarak alınıp satılan bir metadan başka bir şey değildi. Bu nedenle Ortaçağda aristokrasinin himayesinde olarak ona hizmet eden, sanatçı artık, piyasa kurallarına göre burjuvaziye hizmet ediyor ve yaptığı yapıtın her rengini her çizgisini buna göre hesap ediyordu.

Büyük ve görkemli aristokratların saraylarından burjuvaların modern evlerine ve pazara giren bir meta idi artık sanat yapıtı.

Bunksy; Trolleys, 1986.

“Sanat eserlerinin metaya dönüşmesi ve bu şekilde alımlanması gibi, tüketim toplumunda metanın kendisi de imgeye, temsile ve gösteriye dönüşmüştür. Kullanım değerinin  yerini ambalaj ve tanıtım almıştır. Sanatın metalaşmasının sonu, metanın estetize edilmesidir.

Metanın baştan çıkarıcı ölümcül şarkısı, vaktiyle burjuva sanatının barındırdığı  mutluluk vaadini yerinden etmiştir; tüketici Odysseus, tatmine ulaşacağını umarak kendini sevinçle meta denizinin sularına bırakır, ama aradığını bulamaz.” (Adorno, 2011: 38)

En önemlisi palette dolar yeşili , yeni bir renk olarak yerini alıyordu.

Fakat tarihsel olarak baktığımızda, toplumun yalnızca küçük bir kesiminin sanata ilgi duyduğunu ve sanatsal aktiviteleri izlediğini görūyoruz. Bazı popüler sanat dalları dışında elbette. Örneğin çoğunluğu ücretsiz olan resim , heykel sergilerine giden kesim, belki de  toplumun yüzde 1’ini geçmez. Ayrıca bunun dışında sanat aktivitelerinin çoğu ücretlidir.

Ortalama gūnde 8 saat çalışan insanların çoğu ise, sanatsal aktivite yerine futbol maçını ya da sosyal medyada zaman geçirmeyi yeğler.

Jean Baudrillard’ın çalışması

Ve sanatın özgūnlūğūnū ve yaratıcılığını yitirdiğini söyleyenler varken, Jean Baudrillard’ın yayınlandığı dönemde ses getiren ve tartışılan “Sanat Dūnyasının Kurduğu Komplo” başlıklı çalışması, sanattan söz etmenin tūkenme noktasına gelmiş bir illūzyondan söz etmek anlamına geldiğine vurgu yapar.

Örneğin Baudrillard, çağdaş sanatın ikiyüzlülüğünün özetle zaten beş para etmez bir şeyken beş para etmeyen anlamsız, saçmasapan bir şey olmayı kendine hak olarak görmek, beş para etmeyen bir şey olmaya çalışmak ve yüzeysel terimler kullanarak yüzeysel bir şey olduğunu iddia etmekten ibaret olduğunu söyler. (Baudrillard: 2014)

Bu yüzden Baudrillard, Hopper ve Bacon’u sevdiğini söylerken Andy Warhol’a ise hiçbir zaman bir sanatçı gibi yaklaşmadığını özellikle belirtirek şöyle der: 

Başka bir deyişle sanat dūnyası önce devrimci bir eyleme -ready made- sahip çıkmış ve bu karşı bakış açısı doğrultusunda biçimler ūretilmiş, ancak geriye kalan ne varsa her şeye ticari ve estetik bir değer yūklenmiştir.” (Baudrillard: 2014)

Örneğin Baudrillard’ın belirttiği gibi, örneğin Duchamp’in o zaman yaptığı devrimci bir eylemken, daha sonra Warhol ile birlikte metalaştırılmış ve ticari bir anlam yūklenmiştir.


Bir sanat eseri ticari bir meta mıdır?


Kuşkusuz her şey ticari bir metaya dönūşmūştūr. Kapitalizm, sanat yapıtını tūketilen ve kaçınılmaz olarak da bu sūreçte tūkenen bir meta olarak ele almıştır. Çūnkū tūketilen her şey sonludur. Duchamp’in burjuva sanat değerlerine karşı ūrettigi ready made yapıtlar bile sonuçta kapitalizm tarafından tūketilmeye, aşınmaya başlar.

Ve sistemin özelliklerinden birisi de, kendi değerlerine karşı olan bir şeyi bile kendi çıkarları doğrultusunda kullanma çabasıdır.

Sanatın krizi ya da krizin sanatı

Sanat bir kriz içindedir, özellikle de son yıllarda. Özellikle sanat yapıtının bir metaya dönūştūrūlmesi ve teknolojik alandaki gelişmeler sanattaki krizi tetikledi. Sanatın krizi aynı zamanda sistemin ve daha geniş anlamıyla insanlığın, uygarlığın da krizidir. Yıllar önce Özgūr Ünivesite Forumu dergisinde yayınlanan makalemin başlığı da buydu: “Sanatın krizi insanlığın krizidir”

Örneğin Alan Badiou, sanatı bir sonluluk yaratımı olarak görūr. Ona göre, sanat sonludur çūnkū  birincisi kendini mekânda sonlu bir nesnellik olarak teşhir eder, ikincisi bir tamamlanmışlık ilkesine tabidir ve ūçūncūsū kadir olduğu mūkemmeliyetin tūmūnū kullandığını gösterir.

Badiou ise şöyle der: 

“Dadaizmden situasyonizme yūzyılın avangardları, çağdaş sanatın gerçekleştirdiği işlemlerin içeriğine uygun birer isim olamamış, çağdaş sanata eşlik eden birtakım deneylerden ibaret kalmış, dūğūmlemeden ziyade temsil etme rolū oynamışlardır. Bu avangardlar, bir ara şema —didaktik-romantik şema— arayışından, umutsuz ve istikrarsız bir arayıştan başka bir şey olamadılar. Sanata son verme arzularıyla, sanatın yabancılaşmışlığını ve sahicilikten yoksunluğunu ifşa etmeleriyle, pekala didaktiktiler.” (Badiou, 2010: 18,21,22)

Sanat insanı özgürleştiren bir hareket ve değişimdir, ama aynı zamanda insanın sınırsız ve limitsiz düşünüp yaratabilmesinin de önünü de açan bir eylemdir.

Postmodern sanat

Postmodern sanatın kökleri Dadaizme de dayandırılır. Ancak Dadaizm, bir ara dönem ekolüdür bence. Ne modernizme, ne de postmodernizme aittir. Dadaizm, bir isyandır. Dadaizmden bu yana sanatı yıkarak sanat yapma arayışı özünde burjuva değerlerine karşı devrimci bir isyandır.

Bu üretilmiş yapıtlar, iddiaları öyle olmasa da birer devrimci sanat yapıtı oldular. Çünkü tabuları, kuralları, şablonları büyük bir cesaretle yıkmayı başardılar ve bu anlamda işlevlerini yerine getirdiler.

Robert Smithson, ‘Spiral Jetty’yi 2005 yılının nisan ayının ortalarında inşa etti. 1970 yılında yaratıldı. (Vikipedi)

Bu yüzden bence ‘umutsuz istikrarsız’ bir arayıştan çok, bir dönemin isyanını simgeleyen konjonktürel sanatsal eylemler oldular.

Sanatın sonu mu?

Veya sanatın sonunun geldiğini artık insanları şaşırtacak bir şey yapmanın imkânsız olduğunu savunanlar da vardır. Kuşkusuz sanatın sonu en en azından şimdilik gelmemiştir. Sanat, yalnızca kabuk değiştirerek yeni arayışlarla yoluna devam etmektedir. Ancak etkisi eskisi gibi midir o tartışılabilir.

Örneğin postmodernist anlayışın sanat alanındaki yansıması da yeni arayışlara, yeni bakış açılarının oluşmasına neden oldu. Ancak bu sanata yeni bir soluk aldırmadığı gibi, onun krizini tetikleyen etkenlerden birisi oldu. Çūnkū postmodern sanat 1960’lı yıllardan itibaren etkili olmaya başladığında özünde modernizme de, onun sanat anlayışına da bir alternatif değildi ve olamadı da.

Sanatı tanımlamak

Sanat nedir sorusunu sorarak onu tanımlamaya çalışmak günümüzde hiç de kolay değildir. Çünkü neredeyse her şey sanattır veya hiçbir şey sanat değildir .

Bir yazımda kapitalizmi paranın sevgi ūzerindeki iktidarı olarak tanımlamıştım, kapitalizm aynı zamanda paranın sanat ūzerindeki iktidarıdır. Sanat nedir sorusuna verilecek yanıtlar değişebilir. Ama sanatın çağının ilerisinde olduğu da bir gerçektir.

Veya sanat nedir sorusu her zaman gündemde kalacak, ama sanatın tanımlanmasından öte onun işlevi de içinde bulunulan konjonktüre göre değişebilmektedir.

Sonuç olarak gūnūmūzde sanatın ne olduğunu tanımlamadan önce, onun ne olmadığını tanımlamak gerekir.

Erol Anar 

Referanslar


*”Charles Bukowski Quotes”, www.brainyquote.com


**https://pt.wikiquote.org/wiki/Andy_Warhol


“Historia Ilustrada da Arte”, Publifolha, 2013, São Paulo, Introdução.


N. Hodge, “The History of Art, Painting from Giotto to the Present Day”, Arcturus, 2008, London.


Adorno,Theodor: “Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi”, İletişim Yayınları, 6. Baskı, 2011, İstanbul.


Schopenhauer, Arthur: “Gūzelin Metafiziǧi”, Say Yayınları, 2013, İstanbul.


Fischer, Ernst: “Sanatın Gerekliliǧi”, İmge Kitabevi Yayınları, 6. Baskı, Ocak 1990, Ankara.


Tolstoy,Leo: “Sanat Nedir?”, Şule Yayınları, 2008, İstanbul.


Gombrich, E. H: “Sanatın Öykūsū”, Remzi Kitabevi, 2007, Istanbul.


Şahiner, Rıfat: “Çağdaş Sanatta Temsiliyet Krizi: Çağdaş Kuramlar ve Güncel Tartışmalar”, www.e-skop.com, Ütopya, 2015, İstanbul.


Jean Baudrillard: “Sanat Komplosu”, 5. Baskı, İletişim Yayınları, 2014,


Badiou, Alan: “Başka Bir Estetik Sanatçılar İçin Kūçūk Bir Kılavuz”, Metis Yayınları, 2. Basım 2013, İstanbul.


Anar, Erol: “Mona Lisa’nın Bıyıǧı”, www.t24.com.tr, 2012.

https://www.nadirkitap.com/sanat-nedir-hasan-ali-yucel-klasikleri-lev-nikolayevic-tolstoy-kitap30911410.html?srsltid=AfmBOoo3Rk3RB_08Swg1GtWTXtxqz1OjJiInCqqRWh1t7NHZRlbue1Ar

Share this content:

Seja o primeiro a comentar

Faça um comentário

Seu e-mail não será publicado.


*