Ne Mutlu HAKİKATİ, Yalnızca HAKİKATİ Arayanlara

Ne Mutlu HAKİKATİ, Yalnızca HAKİKATİ Arayanlara

Hakikati ne kadar çarpıtır ve gizlemeye çalışırsanız çalışın, onu sonsuza kadar gizleyemezsiniz.

Tarih bir ideolojiyi, partiyi, liderleri aklama yeri değil, bir yüzleşme ve hakikati ortaya çıkarma alanıdır. Hakikati ne kadar çarpıtır ve gizlemeye çalışırsanız çalışın, onu sonsuza kadar gizleyemezsiniz.

Özellikle son yıllarda “Özgür Toplum Arayışları” adlı kitabım için Sovyetler Birliği’nin kurulduğu yıllara ve sonrasına ilişkin birçok tarih ve araştırma kitabı okudum. Ama satır satır okuduğum bu kitapların çoğundan tatmin olamadım. Çünkü bunların çoğu Rus olmayan tarihçiler tarafından yazılmış olmasına karşın taraflı çalışmalardı, nesnel değillerdi. Hakikati aramak yerine, tarihi çarpıtarak bir ideolojiyi haklı çıkarma girişimleriydi. Ve bunları yazanların çoğu da zaten Marksist ya da bu ideolojiye sempati ile bakanlardan idiler. Rakamların, raporların, ekonomik, endüstriyel gelişmelerin arkasına gizlenerek Gulaglar’dan ve arka plandaki insan hakları ihlallerinden söz etmiyorlardı genellikle.

Özellikle ünlü tarihçiler Edward Hallet Carr’ın “Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi, 1917-1929”, “Bolşevik Devrimi 1.-2.-3. ciltler”, “1917 Öncesi ve Sonrası” kitapları… Hallet Carr, Lenin’e hayran olmakla bilinen bir tarihçi. Bu yüzden taraflı olmuş yazarken çoğunlukla. Sonradan özeleştiri yapmış görüşlerinde. Ama kitaplarında bunun yansıması yok.

Marksist tarihçi Eric J. Hobsbawm’ın kitaplarını da okudum. O da nesnel olamamış bu konuda. Zaten Marksist olduğu için ideolojik pencereden bakmış. Rakamlar, istatistikler, raporlar yığını kitapları. Ama rejimin yaptığı insan hakları ihlallerine ya değinmemiş ya da çok az değinmiş. Stalin’i, Lenin’i koruyor. Ama o da hayatının son yıllarında özellikle Stalin konusunda yanıldığını kabul etmiş ve özeleştiri yapmış. Onun da özellikle “20. Yüzyıl 1914-1991”, “Tarih Üzerine” ve başka kitaplarını okudum.

Yine Abraham Ascher’in “Kendi Belgeleriyle Rus Devriminde Menşevikler”, Alexander Rabinowitch’ın “Bolşevikler İktidara Geliyor”, Andrzej Walicki’nin “Rus Düşünce Tarihi Aydınlanmadan Marksizme” kitaplarını da okudum.

Yine Stalinist olmakla suçlanan yazar Anna Louise Strong’un “Stalin Dönemi” başlıklı iktidar propagandası ve aklamasından başka bir şey olmayan kitabını da okudum.

Bizzat içinde yaşayarak dönem eleştirisi yapan Emma Goldman ile Alexander Berkman kitapları daha nesnel geldi bana. Çünkü iktidardan bağımsızlar ve ne bir partiyi, ne devleti koruma kaygısı içindeler. Tamamen Sovyet resmi bolşevik ideolojisinden bağımsız değerlendirme yapmışlar bu yüzden.  Özellikle Goldman’ın “Rus Devriminin Çöküş Nedenleri”, “Living My Life”, Alexander Berkman’ın “The Bolshevik Myth” kitapları bu konuda önemli.

Moshe Lewin’den “The Soviet Century”, Murray Bookchin’den “1905’ten 1917’ye Rus Devrimleri”, “Devrimci Halk Hareketleri Tarihi 1905’ten 1917’ye Rus Devrimleri”, 1905’ten 1917’ye Rus Devrimleri, Paul Avrich’den “Kronstad 1921” vb… bu süreçte okuduğum kitaplardan bazıları yine…

Görüldüğü gibi bu yazarların çoğu yabancı, yani Rus olmayan yazarlardan oluşuyor.

Yine taraflı kitaplardan Troçkist yazar Tony Cliff’in “Lenin biyografisi 3 cilt” ve “Rusya’da Devlet Kapitalizmi” kitaplarını okudum. Bu kitaplar da bir tarafı suçlarken, diğer tarafın işlediği suçlara değinmiyor; tamamen sübjektif kitaplar.

Önce Bolşevik hükümeti emrinde bazı görevlerde bulunan sonra onlardan koparak Avrupa’ya giden Victor Serge’nin “İçerdekiler” ve “Year One of the Russian Revolution”,  kitaplarını da okudum bu çerçevede.

Bütün bu kitaplardan daha farklı olması anlamında okuduğum en nesnel ve hakikati arayan ve bizzat yaşarak yerinde bunu yapan, gözlemleyen Volin’in kitapları bana bu tarihçilerin çoğundan daha gerçekçi geldi. Özellikle Volin’in “Nineteen-Seventeen, The Russian Revolution Betradted, Liberitarian Book Club, New York, 1954” ve “The unknown revolution, 1917-1921” kitapları.

Türkçe olarak da yayınlanan Volin’in “Bilinmeyen Devrim” kitabı (Bilinmeyen Devrim, Ayrıntı Yayınları, Ağır Kitaplar, Birinci Basım: Kasım 2017, İstanbul) eğer önyargısız bir şekilde okunursa bu konudaki en kapsamlı ve hakikati yansıtan bir yapıt olarak bakış açınızı tamamen değiştirebilir olaylara ve olgulara. Çünkü o bir ideolojiyi, lideri ya da partiyi korumayı değil, yalnızca hakikati arıyordu. Kitap oldukça hacimli tam 672 sayfa, çok kapsamlı ve tatmin edici bir çalışma bence bu konuda.

(https://www.amazon.com.br/Bilinmeyen-Devrim-Volin/dp/6053142336)

Yine başka bu konularda birçok dilde kitaplar okudum, hepsinden burada söz etmeyeceğim. Ama şunu söyleyeyim: Tarih bir ideolojiyi, partiyi, liderleri aklama yeri değil, bir yüzleşme ve hakikati ortaya çıkarma alanıdır. Hakikati ne kadar çarpıtır ve gizlemeye çalışırsanız çalışın, onu sonsuza kadar gizleyemezsiniz. Çünkü hakikat daima ortaya çıkar ve kurduğunuz sanal gerçekliği bir rüzgâr gibi dağıtır geçer. Denildiği gibi hakikat hep ortaya çıkma eğilimi taşır.

Ne mutlu HAKİKATİ, yalnızca HAKİKATİ arayanlara…

Erol Anar

7 Mart 2020

Paraná-Brezilya

One thought on “Ne Mutlu HAKİKATİ, Yalnızca HAKİKATİ Arayanlara

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!