Bir Yanılsama Aynasıdır Tarih: Herkes İstediği Gibi Görür

Bu yüzden ben tarihi, lunaparklardaki o insanları ve şeyleri eciş bücüş gösteren aynalara benzetirim. Bu aynalar gerçeği bükerler. İşte tarihe baktığımızda gerçeği bu haliyle görürüz biz. Çünkü aslında gerçeği görmek ve onunla yüzleşmek istemeyiz.
Biz onu nasıl görürsek görelim, ne kadar manipülasyon yaparsak yapalım, tarihsel gerçeklik oradadır ve yerinden bir milimetre bile oynamamıştır.
Tarihsel gerçekliğe gözlerini kapayan, onunla yüzleşmeyen insanlar, kendi yanılsama üzerine kurulu sahte dünyalarında kalmaya mahkûmdurlar. Zaten bunların çoğu da, o yanılsama dünyasında mutludur işin ilginç yanı.

Devamını okuyunuz...

Avrupa Anıları (4)

Gezmeye devam ediyordum. Kent içinde tramvay ile yolculuk ediyordum. Amsterdam’ın en eğlenceli meydanı olan Leidseplein’e gidiyordum bazen. Burada sokak canlıydı. Müzik, sokak sanatçılarının gösterileri eski tarihi meydanda neşeli bir atmosfer yaratıyordu. Kafeterya ve restoranların dışarıdaki masaları turistler tarafından dolduruluyordu.  Buralar sanatçıların takıldığı canlı, bohem mekânlarıyla ünlüydüler.

Devamını okuyunuz...

Sisli Bir Ormandır Geçmiş

Geçmiş bugüne dönüştürülemez belki ama, bazı insanlar için bugünün yerini alabilir. Nasıl mı? Eğer geçmişte yaşarsanız sürekli, şimdi’yi kaçırırsınız, doğrusu şimdi çok da umrunuzda olmaz; onu sadece temel ihtiyaçlarınızı karşılamak için kullanırsınız. Artık geçmiş, şimdinin yerini alır sizin için büyük oranda ve bir yanılsama dünyasında yaşar, giderek gerçekten uzaklaşmaya başlarsınız.

Geçmişe gitmek tehlikelidir. Bazen geçmiş ormanında ortalığı göz gözü görmez bir sis basabilir, ve siste şimdi’ye dönüş yolunu bulamayabiliriz.

Devamını okuyunuz...

Hayatımız Tamamlanmamış Bir Senaryodur

Kimi zaman bir masal kahramanı oluyorum senaryomda, kimi zaman ise aşkı için bütün gözünü kırpmadan hayatını verebilecek tepeden tırnağa aşkla dolu gözü kara bir insan.

Bazen ise, içimden yükselen olumsuzlukları görebilmek için, bir an için de olsa olumsuz davranışlar yapan birisi oluveriyorum. İçimdeki iyi ve kötüyü ayrıştırmayı deniyorum böylece. Biliyorum ki, içimizdeki kötü hep orada kalacak, önemli olan onu denetim altına almak sevgilim.

Devamını okuyunuz...

Abhazya ve Adigey Notları (5)

Öğle vakti sahil kenarında bir pizza yedik. Genellikle aileler vardı plaj kıyısında. Oturduğumuz restoran ise tam plajın kıyısında idi. Restoranın  ikinci katına çıktık ve dışarıda taraçada denizi gören bir masaya oturduk, birer de buz gibi bira içtik orada sakince. Soçi’yi çok beğenmiştik, çok güzel, yeşil ve mimarisi ve planlı yerleşimiyle oldukça güzel ve görmeye değer bir kentti.
O gün hava güneşliydi ve denizin rengi ise masmavi idi. Uzak maviliklerde top top bulutlar denizin mavisi ile bütünleşiyordu. Martılar uçuyordu bir o yana bir bu yana.

Devamını okuyunuz...

Kavramlar, Olgular, İdeolojiler: Neye ve Kime Göre?

Burada özgürlük kavramına getirilecek yorum veya tanım, ona tamamen ne açıdan baktığınıza göre değişebiliyor. İdeolojik olarak baktığınızda özgürlük kavramı ikincil bir kavrama dönüşebiliyor ve “zorunluluklara” kurban edilebiliyor. Ya da ertelenebiliyor. Ya da özgürlük olmadan sanki özgürlük varmış gibi düşünmeye çalışmak ya da davranmak, liberalizmin yaklaşımı gibi iki yüzlü ve sahte bir yaklaşım olmaktan öteye gitmiyor. Olmayan özgürlüğü, sanki varmış gibi algılamaya götürüyor

Devamını okuyunuz...

Kendini Kanıtlama Hastalığı

Herkes ve her şey bizden kendimizi yeniden ve bir kez daha kanıtlamamızı istiyor. Biteviye kendimizi kanıtlamakla geçiyor ömrümüz. Aşkta bile bu durum değişmiyor. Sevgilimiz sonsuz sevgimize tüm yüreğiyle inansa dahi onu yeniden kanıtlamamızı bekliyor. Bu işyerinde, okulda ve hayatın çoğu alanında böylece sürüp gidiyor.

Devamını okuyunuz...

İnsan Boğuluyor Her şeyde ve Kendinde…

Bizi en çok hayal kırıklığına uğratanlar insanlardır genellikle. Belki  biz de bazı durumlarda başakalarını hayal kırıklığına uğratmışızdır. Ancak Dostoyevski’nin o dönem için dediği, “Sevebileceğim bir insan verin bana! ” sözü, günümüzde ve belki de yakın gelecekte şuna dönüşebilir: “bir insan gösterin bana.” Artık sevemeyeceğim bile bir insan göremeyebilirim çevremde. İnsanlar o kadar yabancılaşmışlardır ki sistemin içinde, insanı ilişkiler birer metaya, birer şey’e dönüşerek anlamını yitirmiş, içi boşalmıştır.

Devamını okuyunuz...

Abhazya ve Adigey Notları (4)

Odaya yerleşmiştik ki, çocukluk arkadaşımız Şamil’in büyük kardeşi Doğan Huaj Acar ağabey geldi. Bize, “hoş geldiniz” dedi, elinde bir şişe Pepsi vardı,ikram etti. Kendisi birkaç aydır Adiğey’de kalıyordu. Bize orası ile ilgili bilgiler verdi ve anılarını anlattı. Özellikle şu cümleyi birkaç kez tekrarlamıştı:
“Dünyanın her yerinde iki kere iki dörttür, bu bölgede ise beş. Bunu hiç unutmayın.”

Devamını okuyunuz...

Gerçek, Simülasyon ve Sanal Hayatlar

Ve bence bu simülasyon o kadar güçlüdür ki, artık gerçek hayattan kopmuş, sanal hayat için yaşıyoruz. Örneğin bir restorana, konsere, dışarıda yemeğe gittiğimizde onun tadını çıkarmak yerine, hemen sosyal medyadaki sayfalarımıza orada o an orada olduğumuz ile ilgili mesaj ve fotoğraf atıyoruz. Daha doğrusu bu bizim herkes tarafından kıskanılan bir yaşama -nasıl içi boş,  sahte, ama mutluymuş gibi görünen bir yaşama- sahip olduğumuzun göstergesi oluyor. yani göstergeler çağı; göstergeler gerçeğin yerini almış durumda.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!