İnsanın Makineleşmesinde Yeni Bir Evre

Bu amaç da, kişi hâlâ bilinçli iken zihninin ölümsüz bir robot bedenine aktarılması olacak. Beynin tamamını tersine mühendislik ile oluşturabilirsek transistörlerden oluşan bir kopyası aracılığıyla düşünce işlemlerini tekrar edemememiz için bir neden yok. Bu şekilde sonsuza kadar yaşamak için ölmeniz gerekmez.

Devamını okuyunuz...

Van Gogh: “İnsan Doğayı Gerçekten Sevince Her Yerde Güzellik Bulur”

Mektuplar’a baktığımızda entelektüel yanı olan bir Van Gogh ile karşılaşırız. Sanattan, edebiyattan söz eder. Birçok ressamın yapıtlarını değerlendirir. Birçok yazara ve onların yapıtlarına ilişkin düşüncelerini açıklar. Görürüz ki okudukça Mektuplar’ı, karşımızdaki hiç de köylü bir ressam değildir.
Gel git ruh halleri, bitmek tükenmek bilmeyen coşkusu ve sanat aşkına da tanıklık ederiz bu Mektuplar’da. Gauguin ile yaşadıkları da bir biçimde Mektuplar’a yansımıştır. Gauguin henüz Arles’teyken, hastanede olan Van Gogh’u ziyaret etmemiştir.

Devamını okuyunuz...

Anna Freud’u Nereden Biliyorsunuz?

Bu toplumda eğer herhangi bir alanda bir süre araştırma yaparsınız, o alanda uzman ve otorite olarak tanınan birisi ile rahatlıkla tartışabilirsiniz. Özellikle o alandaki dünyadaki yeni tartışmaları izlemeniz, o kişiyle tartışmanızda size üstünlük kazandıracaktır. Çünkü otorite olarak bilinen insanların çoğu kendi alanlarındaki gelişme ve yenilikleri takip etmiyorlar.

Devamını okuyunuz...

İnsan Değil Canlı, Dünya Değil Evren Merkezli Olmak

İnsanlığın bir geleceği varsa, dünyada değil orada uzak gezegenlerden birisinde olacak bu. Şimdiden bilim insanları bu araştırmayı yapıyorlar. Geçenlerde ikinci kez sürekli ve tekrar eden radyo sinyalleri geldi Evren’in çok uzak bir bölgesinden. Bu da Evren’de insan başka canlılar olduğunun bir delili. Zaten bu kadar büyük bir evrende ve daha sonsuz sayıdaki Evrenlerde insanın tek akıllı canlı türü olması çok mantıksız bir düşüncedir.

Devamını okuyunuz...

Avrupa Anıları (3)

Bu kez tren değil, otobüs ile gitmeye karar vermiştim. Otobüsle gitme kararı almamın nedeni, karayoluyla giderek yol üstündeki ülkeleri de görmekti böylece. İstanbul Topkapı’dan, Hollanda’ya Bosfor Turizm Seyahat firmasının otobüsleri kalkıyordu. Otobüs, Bulgaristan, Macaristan, Avusturya ve Almanya üzerinden son durak olan Hollanda’ya ulaşıyordu.

Devamını okuyunuz...

Varoluşumuzun Yükü ve Acısı

İnsanın zaten kendisi ve varoluşunun acısı bu kadar fazla iken, nasıl bir başkasının yükünü de taşıyabilir? İşte bence bu insanı içinde bulunduğu koşullarda güçlü olmaya iten bir durum. Güçlü olmaya ihtiyacınız varsa, bunu yapabilirsiniz bence. İnsan başka insanların yükünü de bir yere kadar taşıyabiliyor bu nedenle, en azından bunu deniyor. Ama en iyisi insanlara yardım etmek, ama onları sırtında taşımadan, onların kendi ayaklarının üzerinde durmasına destek olmaktır bence.

Devamını okuyunuz...

Tek Başına Kalmayı Göze Alamayan Gerçeğe Ulaşamaz

Onun için çelişkiler, sanki çelişki değil de, hayatımızın doğrularıymış gibi davranırız. Sorgulamaya kalkarsak aslında dünya görüşümüz ile davranışlarımızın ne derece çelişkiler içinde olduğunu görürüz ve bu hiç de hoşumuza gitmeyecektir. Hatta dünya görüşümüzün bile yarım yamalak ve yerine oturmayan bir görüş olduğunu keşfedebiliriz biraz sorgularsak. İşte onun çoğu insan bu sorgulamadan, vebadan kaçar gibi kaçar. Gözlerini kapatıp yoluna devam eder, sanki her şey yolundaymış gibi. Sorgulamaktan kaçamadığımız ve köşeye sıkıştığımız zaman ise, en ucuz ve kaba, genel bazı açıklamalar getiririz kendimizce ve hemen sorundan aceleyle uzaklaşırız, sanki her şeyi çözümlemişiz gibi.

Devamını okuyunuz...

Sanata Dair Notlar (II)

Resim sanatında bugüne değin pek çok şey denendi. Ready-made yapıtlardan ve diğer postmodern akımlara resim sanatı tuvalin dışında arayışlara girdi. Biçim değiştirdi. Estetik duygusu ve etik bir kenara bırakıldı. Postmodern sanatın içinde “oyun” kavramı öne çıkarıldı. Aynı şekilde postmodern felsefedeki Wittgenstein’dan alarak Lyotard’ın geliştirdiği “dil oyunları” görsel sanatlar içinde sanatı bir “dil oyunu” bir biçim oyunu olarak algılanmaya götürdü. Sanat yapıtı, daha çok birebir üretilmiş sanat yapıtı olmaktan çok onu “bozan”, bir yapıya büründü. 

Devamını okuyunuz...

Porto Alegre Notları (1)

İspanyolca da çalışmıştım biraz gelmeden önce. İspanyolca ve Portekizce birbirine çok yakın iki dil, ama yine de biraz farklılıklar; buna rağmen basit bir şekilde konuşacak kadar İspanyolcayı kıvırmıştım. Özellikle bir kitap ve sözlük alarak, orada konuşmak için çalışmıştım evde bir süre gitmeden önce.  Ve böylece birçok sivil toplum örgütünden insanlarla tanıştım Brezilya, Uruguay, Arjantin Kolombiya, Meksika ve birçok ülkeden insanlarla sohbet edebilme olanağı buldum, biraz İspanyolca biraz da Portekizce. İngilizce ise dediğim gibi yaygın olarak kullanılmıyordu. Eğer İngilizcenize güvenerek Latin Amerika’ya gelirseniz hata edersiniz.

Devamını okuyunuz...

Sana Mektuplar: Özgür Bir Adaya Uzanan Yolculuktur Düş Kurmak

“Hep bir adam olsun isterdim, tek ben olayım orada isterdim.” demiştin bir gün. Ben de bir ada düşlemiştim hayatım boyunca uzaklarda, çok uzaklarda olmalıydı bu ada. Aynen Ursula K.  Le Guin’in “Her Yerden Çok Uzakta’ adlı beğendiğim kitabı gibi. Her yerden ve herkesten çok uzakta olmalıydı bu ada. Hatta görünmez olmalıydı ki o adanın var olduğunu benden ve senden başka kimse bilmesin, göremesin.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!