Bunun üzerine Fuat tekrar barın arkasına geçer, içmeye başlar. Bir yandan da adamı süzmektedir. Adamın küfür etmesi içine oturmuştur. Gerçi kendisi adama yanıt vermiş altta kalmamıştır, ama yine de bu olaya canı sıkılmıştır. Adam hayatının hatasını yapmıştır, Fuat’a uymaması gerektiğini sonradan iyi öğrenecektir. Adam, balığını bayat ekmekle yiyerek rakısını içmektedir. Başka şeyler düşünmektedir, muhtemelen Fuat ile yaşadığı tartışmayı çoktan unutmuştur. Fuat ise tam tersine, adama bakarak içmeyi sürdürmektedir.
Derin uzayda sürekli bir hareket, oluş ve yok oluş var. Bir belgeselde, bir kitapta uzay yolculuğuna çıktığımda içimdeki evrenin, beynimdeki düşüncelerin de genişlediğini hissediyorum. Bu muazzam büyüklük karşısında bir hiç olduğumu anlarken, aynı zamanda var olmaktan, yasamaktan da aldığım zevk ve küçük mutluluklar da giderek artıyor.
İşte burada başkalarının benim hakkımdaki düşünceleri önemini yitirdiği için, kendimi kanıtlama eylemine de gerek kalmıyor. Bu noktada kendime daha çok yaklaşabiliyorum. Gerçek ve hakikate de. Bu noktada sular daha da derinleşiyor. Ve suyun altında nefesini tutarak daha fazla kalabiliyor, daha derinlerindeki manzarayı görebiliyorsun.
Doğduğum mahallenin arkasındaki ırmağın adı bile “Tersakan” idi. Kurallara, hiyerarşiye, yasalara, otoritelere uymamaya çalıştım elimden geldiğince hep. Bu yüzden birçok kez de yargılandım. Bu terslikten dolayı bir partiye, siyasal örgüte de girmedim. Çünkü disiplin ve emir altına girmek bana uymuyordu.
Bütün düşüncelerimi tek başıma, kendi kendime ve yıllar içinde okuyarak, araştırarak, sorgulayarak oluşturdum. Geldiğim noktadaki düşüncelerim size uymayabilir. Bana göre “doğru, gerçek” size göre “doğru ve gerçek” olmayabilir. Ya da tam tersi. Sizin “gerçek ve doğru”nuz bana uymayabilir. Bu nedenle kimseyi kendi inandıklarıma ikna etme çabasına girmiyorum. Herkes istediğine özgürce inansın.
İnsan yapayalnızlığında tıpkı bir ordu gibi çoğalabilir ve bundan aldığı güçle topluma, sisteme her şeye karşı ayakta durabilecek güce erişebilir.
Eğer insan kendi gerçeğini, hakikatini arıyorsa bunun verdiği güçle ayakta durmayı başarıyor ve yalnız yürümekten mutsuz da olmuyor. Aksine bundan mutluluk duyuyor. Ben de yalnız yürümekten mutluyum.
O kadar çok iktidar biçimi vardır ki hayatımızın içinde her yer ve her ilişkide buna alışmışızdır ve farkına bile varmayız. Bunlar mikro iktidarlardır. İktidarın farkına bile varmayız çoğu zaman, ona tabii olduğumuzun. Özgürmüşüz gibi yaparız. Örneğin sosyal medyaya bir bakalım. Buradaki özgürlüğümüz büyük sosyal medya şirketlerinin izin verdiği yere kadardır. Evet, birçok devlet ve siyasal iktidardan daha fazla özgür bir alan olarak görülür. Ama özünde öyle değildir. Bizim her paylaşımımızı yapay zekâ aracılığıyla denetler ve gerektiğinde paylaşımı bloke ederler.
Tek bir kitap, hatta tek bir cümle, hatta özgürlük gibi bir kelime bile yeri gelir, sizin kafanızda bir ömür boyu oluşturduğunuz paradigmayı iflas ettirmeye yeter. Bu aslında uzun bir sürecin bir anda ve bir noktada patlamasıdır.
Toplumsal tiranlığın önemli bir özelliği de, düşüncesini zorbalıkla dayattığı gibi, kendi düşünce ve inancının dışında hiçbir düşünce ve inanca yaşam hakkı tanımamasıdır. Bu da toplumun tektipleşmesine, onun üzerinde dogmatik, inanç, tabu, gelenek ve düşüncelerin egemen olmasına neden olur. Ve hoşgörüsüzlük toplumun tüm kesimlerine yayılır.