Rousseau ve “Toplum Sözleşmesi” Üzerine

Rousseau ve “Toplum Sözleşmesi” Üzerine

Rousseau’nun düşünceleri çağından ileriydi

Birey sindirilmiş, onun özündeki kendini gerçekleştirme potansiyeli yok edilmiştir

Özgür düşünce tarihini en çok etkileyen kitaplardan birisidir bu Jean-Jacques Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi” ya da “Toplumsal Sözleşme” kitabı. Tabii ki yine onun “İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı” başlıklı kitabı gibi. Anarşizme de Marksizme de ilham kaynağı olmuştur, onların eleştirileriyle birlikte.

Kitapta halkın kendi kendisini yönetmesine yönelik bir arayış vardır:

“Özgürlüğünden vazgeçmek, insan olma niteliğinde, insanlık haklarından, hatta ödevlerinden vazgeçmek demektir. “[i]

Özgürlük kavramını ilk kez kapsamlı olarak inceleyen düşünürlerdendir Rousseau.

“Özgür Toplum Arayışları” adlı kitabımda (henüz yayınlanmadı) her iki kitabı da özgür toplum arayışları çerçevesinde daha geniş olarak inceledim. Ama burada daha özet ve daha kısa söz edeceğim bu kitaptan.

Rousseau’nun düşünceleri çağından ileriydi, bu yüzden, Ansiklopedistlerden bile tepki aldığı oluyordu, onlardan farklıydı. “Toplum Sözleşmesi’nde  toplumsal bir sözleşmenin olanaklarını araştırıyor ve ele aldığı konuları diğerlerinden daha radikal olarak analiz edebiliyordu. Bazı anarşist filozoflar ona eleştirel yaklaşmakla birlikte, Rousseau, özgürlük düşüncesini kendi anladığı biçimde tartışmıştır. Bu her ne kadar tam olarak anarşizmin özgürlük anlayışı ile örtüşmese de. Buna rağmen o, günümüze kadar uzanan etkileri olan bir düşünürdür.

Rousseau, insan türünde iki eşitsizlik görür, bunlardan ilki doğa tarafından oluşan doğal, fiziki eşitsizlik ve insanlar arasındaki uzlaşmaya dayanan politik eşitsizlik. [ii]

Rousseau, anarşiyi şöyle tanımlar: “Devlet eriyip yok olduğunda, hükümetin kötüye kullanılması ne biçimde olursa olsun buna, genel olarak anarşi adı verilir.” [iii]

İnsan toplumları neden, kendi kendilerini yönetmezler de, kendilerini yönetecek kişilere, resmi kurumlara ihtiyaç duyarlar? Nedenlerin en önemlisi bence, insan toplumlarına tarihsel olarak verilen, içselleştirilen anlayıştır: Devlete ve yöneticilere ihtiyaç vardır, çünkü onlar olmazsa kişinin güvenliği tehlikeye girer, kaos olur ve bunu organize edecek kurum ve kişilere ihtiyaç vardır. Birey sindirilmiş, onun özündeki kendini gerçekleştirme potansiyeli yok edilmiştir. Birey, bireyden başka her şeye benzemektedir artık. O dönüştürülmüş, içindeki potansiyel eritilmiştir. Zavallılaştırılan birey bu noktada iktidara, devlete sığınır. Devletin ve iktidarın varlığını kendi güvenliğinin temeli olarak görmeye başlar.

Burada temsili demokrasinin yetersizliğine de vurgu yapar yazar:

“Ne olursa olsun, bir ulus kendine temsilciler seçer seçmez, özgürlüğünü de, varlığını da yitirmiş olur.”  [iv]

Burada ulusun temsilcilerinin elitleşmesi ve ayrıcalıklı bir sınıf haline gelmesi kaçınılmazdır. Bu kendini “sosyalist” olarak niteleyen toplumlar için de aynı şekilde bir gerçekliktir.

Yazar efendi ve köle ilişkisinde köleliğin karşılıklı olduğuna, aslında efendinin bir köle kadar köle ruhlu olduğuna dikkat çeker:

“Kimisi kendini başkalarının efendisi sanırken, onlardan daha az köle değildir.”

“Ortaya bir efendi çıkar çıkmaz, egemen varlık diye bir şey kalmaz, politik bütün de artık yok olup gider.” [v]

Özgürlüğü başat ve vazgeçilmez olarak görür yazar.

“Özgürlüğünden vazgeçmek insan olma niteliğinden, insanlık haklarından, hatta ödevlerinden vazgeçmek demektir.”

Rousseau ve kitapları hâlâ önemini koruyor.

Erol Anar

“Özgür Toplum Arayışları” adlı henüz yayınlamadığım kitabımdan… Copyright © 2020 erol anar

https://www.kitapyurdu.com/kitap/toplum-sozlesmesi-ciltsiz/88699.html


[i] Jean-Jacques Rousseau: Toplum Sözleşmesi,  Türkiye Iş Bankası Yayınları, s. 161.

[ii] Jean-Jacques Rousseau: İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı, Say Yayınları, s. 27.

[iii] Rousseau, Toplum Sözleşmesi, s. 138.

[iv] Age, sayfa 143.

[v] Age, sayfa 41.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!