Geceye Düşünceler

Geceye Düşünceler

Kendi düşüncelerinin tek doğru olmayabileceğini, hatta yanlış olabileceğini; doğrunun senin tekelinde olmadığını; birden fazla doğru, hakikat ve gerçek olabileceğini anladığın anda düşüncelerinin, ideolojinin, dünya görüşünün, içinde bulunduğun mahallenin tutsağı olmaktan kurtulursun.

Kim tarafından olursa olsun, sana dayatılan her şeyi reddetmediğin sürece, asla kendin ve özgür bir insan olamayacaksın. Ne birisine kendi düşüncemi dayatırım, ne de bana dayatılan herhangi bir düşünceyi zorla kabul ederim. İşte bu dengeyi kurabildiğinde, özgür olmaya başlayacaksın.

Düşüncelerini, inancını, ideolojini, dünya görüşünü senin gibi düşünmeyenlere dayatmaya ve senden farklı düşünenlere küfür, hakaret etmeye hakkın olmadığını anladığın an, biraz daha özgürleşeceksin.

Yoksa düşüncelerinin, birilerinin, kurumların kölesi olmaktan bir santim bile öteye gidemeyeceksin ne yazık ki. İki kölelik arasında gidip geleceksin, birisi karşı çıktığın zorunlu kölelik, diğeri ise ona karşı çıkarken kendi iradeni vererek girdiğin kurumların gönüllü köleliği. İki yol da seni aynı yere götürüyor ne yazık ki. Birinde özgürlüğü elinden alıyor toplum ve devlet zorla, diğerinde ise sen özgürlüğünü ve iradeni kendi ellerinle gönüllü olarak teslim ediyorsun. Zorunlu ya da gönüllü bütün kölelik biçimlerine karşı çıkmadıkça, önce özgür bir birey olmadıkça, hiçbir zaman bir santimetre ileriye gidemeyeceksin.

“Eğer içimde bir şey kenetlenir ve çözümlenmezse, ben onun tutsağı, kölesi haline gelirim, yani bir fanatik olurum. Ne olursa olsun, herhangi bir konuya duyduğum ilgi -eğer ondan kurtulamazsam-, beni kölesi yapar, artık o Bana ait değildir, Ben ona ait olurum.” diyor Stirner. (Max Stirner: Biricik ve Mülkiyeti, Kaos Yayınları, sayfa 178)

Sen düşüncelerinin kölesi olmuşsun ne yazık ki, kurumların, kişilerin kölesi… Ve en trajik olan da kendini özgür sanman. Zincirlerini görmüyorsun, bu zincirlerin çoğunu da gönüllü olarak kendin bağlamışsın ne yazık ki. Kendin ve hayatın üzerinde en küçük bir iraden kalmamış. Değil başkalarını zincirlerden kurtarmak; kendini, bedenini aşağıdan yukarıya saran ve seni hareketsiz bırakan zincirlerinden kurtarmaktan bile acizsin.

“Benim irademe kimse zincir vuramaz.” (Max Stirner: Biricik ve Mülkiyeti, sayfa 243)

Kimse bana emir veremez, hiçbir şey adına emir almam. Hiç kimseye özgür irademi teslim etmem. Hiçbir kurum ve kişi benim üzerimde, hiçbir şey adına iktidar kuramaz, yapabildiğim ölçüde bunu reddederim, direnirim. İşte böyle dediğin an, zincirlerinden kurtulmaya başlayacaksın.

Hiçbir şeyin, bu dünyadaki hiçbir şeyin – ne bir ideolojinin, ne de bir inancın, düşüncenin- mutlak olmadığını öğrendiğinde, gözlerin de görmeye başlayacak. Hiçbir şey mutlak değildir; mutlak doğru olarak inanılan düşünce bir dogmadır yalnızca. Mutlak olan her şey, bir diğeri üzerinde iktidar kurmaya götürür. Bu da özgürlüğü daha ilk anda boğar. Asıl trajik olan, özgürlüğü boğanların, bunu özgürlük adına yapmalarıdır.

Asıl devrimi, – denildiği gibi- önce kendinde yapmadığın sürece; başkalarını değiştirmeye çalışmadan önce kendini değiştirip, dönüştürmedikçe, tarihin tozlu ve karanlık yollarında kaybolmaktan kurtulamayacaksın ne yazık ki.

Erol Anar

Paraná, 26 Kasım 2021,20:48

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!