Sesli Düşünceler

Sesli Düşünceler

Türkiye toplumunun başlıca sıkıntısının kökenleri aslında tarihsel bence. Bu coğrafyadaki halklardan tarihsel anlamda birey ortaya çıkmamış ve toplum bir cemaat toplumu olarak örgütlenmiştir. Türk, Kürt, Laz, Çerkes, bütün hepsi aynı durumda.

Legal ya da illegal partiler, hareketler de -ister sağ, ister sol, ya da islâmcı kanatta olsun- özgür bireyin önünü kesmiş tarihsel olarak, bugün de aynı durumdadır. Sağdan sola legal ya da illegal bütün siyasal partiler de cemaat şeklinde örgütlenmişlerdir, yalnızca retorikleri farklıdır.

Cumhuriyet de bireyi oluşturamamıştır ve devletçilik, toplum mühendisliği ile devlete ve kendi değerlerine bağlı bir cemaat toplumu oluşturmuştur. Bu cemaat, dinsel cemaatlerden biraz daha farklıdır. Kendine özgü bir Türk tipi “laiklik” anlayışıyla oluşturulmuştur bu toplum. Ancak kentlerle sınırlı kalmış ve kırsal kesimde tutunamamıştır günümüze dek.

Bu anlamda HDP de diğerlerinden farklı değildir. Evet HDP üzerindeki bütün baskılara karşıyım, Demirtaş hapisten çıkmalı, HDP kendisini üzerinde bir baskı olmadan ifade edebilmeli, demokratik hakları gasp edilmemeli, bu hakları savunuyorum. Ama bu HDP’yi eleştirmeyeceğim anlamına gelmemeli. Bir parti sürekli demokrasiden bahsettiği için otomatik demokrat oluyor anlamına gelmez. Zaten son seçimlerde milletvekili adaylarını belirlemeyi delegelere bırakmamış, hepsi merkezden belirlenmişlerdi. Zaten adayları delegeler belirleseydi bile, yine orada özgür birey oluşumundan söz edilemezdi bence. Eleştirilemeyecek liderlerin olduğu hiçbir yapıda düşünce ve ifade özgürlüğü ve demokrasi yoktur. Çünkü Türk toplumunda olduğu gibi, Kürt toplumunda da birey yoktur henüz; cemaat toplumu egemendir.

Çünkü toplumda birey yoktur ki, -Kürt, Türk, Çerkes, Laz…- partilerde olsun. CHP, MHP, AKP, IP ve diğerleri de farklı değildir. İllegal partiler de aynı durumdadır. Legal ya da illegal, sağcı ya da solcu, ulusalcı ya da dinci hepsi katı merkeziyetçi, lider kültü üzerine kurulmuştur her şeyiyle. Sağ ve İslâmcı kanat ise tamamen tarikatlar, dinsel cemaatler üzerinden beslendiği için, onun tarihsel olarak birey diye bir derdi olmamıştır. “FETÖCÜ” olarak adlandırılan kesimden diğer bütün dinsel tarikatlara, cemaatlare kadar hepsinde birey yoktur, kul vardır. Bunlar özünde dini kullanan çıkar örgütleridir. Birey oluşumuna izin verilmez.

Gelelim Irak Kürdistan özerk bölgesi yönetimine bakarsak, orası da iki aşiret ve onların partileri tarafından paylaşılmış bir bölgedir. Cemaatler egemendir, birey yoktur. Vatandaşları, Polonya sınırında Avrupa’ya geçmek için bekliyor. Orada demokratik bir yönetim olsa, neden gitsinler bırakıp? Bir Kürt şair özgürlük olmadığını söylüyordu röportajında.

Daha doğrusu birey oluşumu, Orta Doğu ve Orta Asya, Kafkasya halklarında yoktur. Araplar, İranlılar, Türkler, Azeriler, Kürtler, Çeçenler, Çerkesler vs.. hepsinde aynı sorun vardır. Baktığımız zaman hangi Türki cumhuriyette Avrupa tipi bir burjuva demokrasisi vardır, görebilir miyiz tek bir tane?

Hayır hepsinde tek adamların, otokratların totaliter yönetimi egemendir ve burjuva tipi demokrasiden çok uzaktırlar ve cemaat tipi toplumlara sahiptirler. Araplar da aynı şekilde, büyük aşiretlerin ve cemaatlerin egemen olduğu totaliter tek adam yönetimleri yaygındır.

Ben toplumlara baktığımda şunu görüyorum: Nerede birey oluşmamışsa, cemaat toplumu egemense orada Avrupa tipi burjuva demokrasisi yoktur. Orada düşünce ve ifade özgürlüğü de yoktur, kişisel ve siyasal haklar sorunu vardır. Orada yarı feodal unsurların da yer aldığı çarpık bir kapitalizmin otoriter biçimleri egemendir, sistem ne olursa olsun.

Bireyin oluşmadığı bir toplumdan ne sosyalist bir toplum çıkar, ne de ileri bir kapitalist bir toplum. Ben böyle düşünüyorum. Her şey özgür bireyde düğümleniyor. Aydınlar da birey olamamış, onlar da cemaatlerin (sol ya da sağ) bir parçası olarak işlevlerini yerine getirmiştir. Çoğunluğu da devletçidir.

Daha önce yayınlanan bir yazımda şöyle yazmıştım:

“Bunun nedenlerinden birisi de, özgür bir bireyin ortaya çıkmamış olmamasıdır. Hiçbir hareket özgür bireyi istemez. Çünkü özgür birey sorgular, o kolay kolay baş eğmez, asidir. İşte cemaatçi kültür (soldan sağa) bu özgür bireyin doğumuna izin vermez. Birey özgürleşmeye başladığı an kendi içinde onu boğar ve bir vidaya, bir emir erine dönüştürür. Bireye kendi başına hiçbir değer ifade etmediği hissettirilir, söylenir. Birey ise, kendi karakterinden vazgeçer bir makineye dönüşür, topluluğunun herhangi bir parçası olur. Kendisini değersiz ve güçsüz hisseder ait olduğu topluluk dışında. Artık onun tek görevi içinde olduğu mahallenin resmi ideolojisini savunmaktır.” (Erol Anar: Bu Coğrafyada Özgür Düşünce Değil, Resmi İdeolojiler Savaşır, 12 Ekim 2020, erolanar.org)

Bu toplumların hiçbirisinin bir 1789 devrimi olmamıştır. Daha kişisel ve siyasal haklar sorunu vardır hepsinde. Yıl 2021… (Avrupa’daki birey de özgür değildir tam olarak, çünkü eşitlik yoktur. Ama yine de cemaat toplumlarından her anlamda ileridirler. Hiç olmazsa bireysel düşünce ve ifade özgürlüğü vardır. Bu konuda da ayrıca bir yazı yazmayı düşünüyorum. Oradaki bireye eleştirel yaklaşan.)

Sosyolojik açıdan yaklaşırsak: Sorun cemiyet ve cemaat toplumları arasındaki çelişkilerdir.

Yani sorun ne ekonomik, ne de asıl olarak sınıfsal bence. Ekonomik ve siyasal bütün krizlerin temeli buna dayanmaktadır bence. Dünyada para birimleri en güçlü olan zengin uluslar, birey oluşumunu tarihsel olarak gerçekleştirmiş olanlardır genelde. Oraların esas sorunu ise birey değil, kağıt üzerinde değil, gerçek anlamda eşitlik sorunudur. Cemaat toplumlarından, bu toplumlara doğru bir mülteci akışı vardır. Sorun sosyolojik ve tarihsel bir sorundur.

Erol Anar

Paraná, 23 Kasım 2021, 20:00.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!