‘İnsan İnsanın Yorgunudur’

‘İnsan İnsanın Yorgunudur’

Ve içimizdeki ölüler, her zaman çevremizdeki insanlardan daha fazladır.

İnsan, insanı yorar, insanın kendisini yormadığı kadar. İnsan, insanı bıktırır, tüketir, sömürür, bitirir.

“İnsana duyulan korku ile birlikte, ona olan sevgiyi, hürmeti, umudu ve evet, ona olan istenci de yitirdik. İnsana bakmak yoruyor artık. Bugün nihilizm bu değilse başka nedir ki? İnsan yorgunuyuz…” [1] diyor Nietzsche, “Ahlâkın Soykütüğü Üstüne” adlı yapıtında.

İnsanlar bugün birbirlerine hiçbir zaman bakmadıkları kadar çok bakıyorlar sosyal medyada. Belki bakıyorlar ama gerçekte görmüyorlar birbirlerini. Daha doğrusu görmek de istemiyorlar. Ve kendilerini de hiçbir zaman göstermedikleri kadar gösteriyorlar. Her şeylerini ortaya döküyorlar, giz kalmadı. Bu yüzden insan artık çok fazla insan yorgunudur. Bu çağın nihilizmi de budur Nietzsche’nin dediği gibi. İnsan yorgunu olmak, insandan umudunu kesmek midir aynı zamanda?

Fernando Pessoa ise,

“… her biri için tek gerçekliğin kendi ruhları olduğunu, geriye kalanın ise –dış dünya ve ötekiler– zihinsel hazımsızlığın düşlerdeki sonuçlarından farksız, estetikten yoksun bir karabasandan başka şey olmadığını bilmeyen insanlara duyulan, tiksintiyle iyice büyüyen küçümseme.” [2] diyor ve devam ediyor sonra:

“Biri yorgun, biri kaygılı iki parçaya bölünmüşüm ve bedenimin duyuları sayesinde, varlıkların gizemine dair fizikötesi bilgiye dokunabiliyorum.” [3] (Huzursuzluğun Kitabı)

Şimdi içinde yaşadığımız sosyal medya çağına uygun düşen sözler. Tek gerçekliğin kendileri olduğunu düşünüyor artık insanlar. Başka ruhlara öylesine ve etkilenmeden bakıyorlar çoğunlukla. Kendilerini öne çıkarmaya daha iyi göstermeye çalışıyorlar; ama estetikten giderek daha yoksun hale geliyorlar. Ve yoruluyorlar başkalarına bakmaktan, onlara yanıt vermekten; ama kendi yüzlerine bakmaktan, kendilerine hayran olmaktan asla yorulmuyorlar.

***

Cioran özel olarak sevdiğim yazarlardan birisidir. Hani o her okuyuşta farklı bir tat verenlerden. Fernando Pessoa gibi tıpkı. Her cümlesi bir kitap derinliğindeki ağır kitapları vardır.

“Öldürmediklerimizin cesetlerini gömeriz ruhlarımıza.” [4] (Çürümenin Kitabı)
Türkçede ise eski bir söz vardır. Eski romanlarda geçer: “Kalbim Karacaahmet Mezarlığı” denilir. Hayatımızda gerçekte değil ama düşüncemizde öldürdüğümüz insan sayısı çok fazladır aslında. Ve cesetlerini gömüp ruhumuza Cioran’ın dediği gibi, belki onları unutmaya çalışırız. Onlar kendilerini bazen mezarlarından çıkıp tekrar tekrar hatırlatsalar da. Sonunda bize huzur verirler. Onları tamamen unuturuz. Mekân, zaman ve  paylaşım bittiğinde unutulmanın sözsüz kesinliğine mahkûm ederiz onları. Yani içimizdeki ölüleri. Mezarları yosun bağlar, çimlenir, unutulur giderler. Belki biz de birilerinin ruhuna gömülüp unutulmuş gitmişizdir oralarda, kim bilir…

Ve içimizdeki ölüler, her zaman çevremizdeki insanlardan daha fazladır. Yıllar önce birisini unutmak istemiştim. Ve beynimde bir anda yaşayan ölüye dönüştü o kişi. O an bitmişti. O an unutmuştum. Bir anlık bir şeydir bu. Sizi etkileyen bir insan, bir anda bir ölüye dönüşebiliyor beyninizde ve ruhunuzda. O insanla artık yollarınız kesişmeyecektir rastlantılar dışında. Rastlantı olsa da, artık sizi etkilemekten çok uzak olacaktır. Yollar uzaklaşmıştır birbirinden.

“Hiçten fazla olduğumuzu kanıtlayan hiçbir şey yoktur.” [5]

Oysa hep hiçten daha fazla olduğumuzu sürekli kanıtlamakla geçer ömrümüz. Bunu sosyal medyada her dakika yapıyoruz. Hiçten fazla olduğumuzu ne kanıtlar: Yaptıklarımız mı, yediklerimiz mi, bildiklerimiz mi, gittiklerimiz mi… Gerçekte hiçbir şey bizim hiçten fazla olduğumuzu kanıtlayamaz. Ancak öyle olduğunu düşünerek kendimizi kandırmakla meşgul oluruz.

***

“İnsan insanın kurdudur (Homo homini lupus)” denilir. Ben de Nietzsche’nin “İnsan yorgunuyuz” sözünden esinlenerek şöyle diyeceğim: ‘İnsan, insanın yorgunudur.’ Belki de daha önce birileri söylemiştir bu sözü.

İnsan insanı yorar, insanın kendisini yormadığı kadar. İnsan insanı bıktırır, tüketir, sömürür, bitirir. Çoğu insan bir diğerinin kendisini sırtında taşımasını, zayıflıklarını, yetersizliklerini diğer kişinin kapatmasını ister. Bir bakmışsınız izin verirseniz sırtınıza binerler, hiç de inmeyi istemezler siz taşıdıkça. İnsanlara yardım etmek başka, onları kendi ağırlıklarından kurtararak sırtında taşımak başkadır.

Bu yüzden insan ilişkileri yorucudur ve yıpratıcıdır aynı zamanda.

Erol Anar


[1] Friedrich Nietzsche:  Ahlâkın Soykütüğü Üstüne, Çeviren: Ahmet İnam, Say Yayınları, 2015, Istanbul,  sayfa 34.

[2] Fernando Pessoa: Huzursuzluğun Kitabı, Can Yayınları, İstanbul, 2016,  sayfa 64.

[3] Pessoa, age, sayfa 59.

[4] Emil Michel Cioran: Gözyaşları ve Azizler, Jaguar Yayınları, 2015, sayfa 102.

[5] Emil Michel Cioran: Çürümenin Kitabı, Metis Yayıncılık, Istanbul,  2016, sayfa 54.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!