Kırılgan İlişkilere Dair Notlar

Kırılgan İlişkilere Dair Notlar

Birbirleriyle ilgilenmektense sosyal medya sokaklarında kaybolmayı tercih etmektedir çoğu insan. Bu da zaten var olan yabancılaşmayı derinleştirmektedir.

En kötü insanlar, sizin hakkınızdaki kötü düşüncelerini giderken kusan, içlerinden zehir akıtan insanlardır. Bunlar içi ve dışı farklı olan, duruma göre davranan, nabza göre şerbet veren boş kişiliklerdir. Kendilerini başkalarına saldırarak var etmeye çalışırlar, bir uçurum gibi derin olan aşağılık komplekslerinden ve bir dağ kadar yüksek kibirlerinden ötürü. Bunlar içlerindeki zehri zaman içinde biriktirir ve giderken de hepsini boşaltırlar. Birisinin gerçek kişiliğini size artık ihtiyacı olmadığında görürsünüz denildiği gibi. Oysa sessizce çekilmeyi, gitmeyi bilmeli insan. En iyisi ciddiye almamaktır böylesi kişilikleri, çünkü sizin üzerinden var olmaya, kendilerini tanımlamaya çalışırlar.

Montaigne ünlü “Denemeler”inin bir yerinde şöyle der: “Bir başkasının yaşamını yargılarken, bu yaşamı nasıl sürdürmüş ona bakarım; kendi yaşamımla ilgili başlıca kaygılarımdan biriyse, onun iyi geçmesidir, yani dingin ve gürültüsüz bir şekilde.”[1]

İlişkiler kırılgandır, yıllarca emek verip inşa ettiğiniz bir ilişki, en küçük bir hatada, eksiklikte bakmışsınız bir cam gibi çatlamış. Bir ilişkide artık onun sürdürülebilirliği konusunda şüpheniz varsa, o ilişkinin artık ne yapsanız eski haline dönmeyeceğini biliyorsanız, kendi yolunuza gitmeniz ve o ilişkiyi bitirmeniz en hayırlısı olur bence.

Yargılamanın başlıca nedenlerinden birisi de, yargılayan kişinin kibridir. O kibir onun kendisini  olduğundan çok daha fazla büyüklükte görmesine neden olur. Böylece başkalarını yargılayarak, kendince onları küçülterek kendisinin büyüdüğü yanılsamasına ulaşır. Böylesi bir kişilik yalnızca bir ciladan, imajdan ibarettir ve içi boştur.

***

Seneca’nın dediği gibi, “Ancak gösterişsiz ve kibirsiz bilge olunabilir.”[2]

Bilge olabilmek için, başkalarını küçültmeye çalışmaktan, kibirden ve bildiğini sanma yanılsamasından kaçınmak gerekir. Eleştirmek ise yargılamaktan farklı bir şeydir.

“Herkesin kendine kapandığı bir dünyada, mantıksal olarak, narsisistik yaralar ortaya çıkmaktadır. Karşısındakini kullanarak sürekli kişisel tatmin arayışı günümüzde bireyler arasındaki ilişkilerin parçasıdır.”[3]

İnsanlar belki gerçek hayatlarında kendilerine kapandılar. Ama sosyal medyada tam tersine “yabancılara” daha önce hiç tanımadıkları insanlara da açıldılar, tanıdıklarıyla ilişki yürüttükleri gibi. Sanal ilişkiler ise daha çok kullanma ve kişisel tatmin arayışı üzerinde şekillendi. Gerçek dünyadaki ilişkilerden çok daha fazla. Çünkü gerçek hayatta her istediğiniz kişiyi atamıyor, silemiyorsunuz. Komşunuzu, işyerindeki arkadaşınızı ya da başka tanıdığınız kişileri. Ama sanal dünyada her istediğiniz kişiyi silip atabilirsiniz. Çünkü herkesin alternatifi var, hatta sınırsız sayıda neredeyse. Sanal dünyada kimse vazgeçilmez değil bu anlamda. Buna “fast food ilişkiler” diyenler de var. Ya da “ kâğıt mendil ilişkileri.”

***

Peki birlikte ortak bir hayatı yaşamak yeterli midir?

“Birlikte olmak her şeyi paylaşmak anlamına artık gelmemektedir.” [4]

Artık birlikte olmak çoğu insan için, sadece toplumsal bir imaj oluşturmaktan ibarettir. Evlenir çocuk sahibi olurlar, bir erkek ya da kadınla birlikte yaşarlar. Ama çoğu mutsuzdur, anlamsızdır birliktelikleri. Çünkü hayatlarının içi boşalmıştır. Bir amaçları yoktur. Yaşayıp, zamanını doldurup gitmek… Akışına bırakırlar. Bu anlamda birliktelik, paylaşmak anlamına gelmiyor. İnsanlar paylaşmak istediklerinde, içlerini dökmek istediklerinde bunu yanlarındaki kişiye değil de, daha uzaktaki kişilere ve sanal ortamda yapmayı tercih ediyorlar artık.

Hele sosyal medya çağında ilişkinin özneleri arasındaki yabancılaşma daha da derinleşmiş. Mutlu ve sanki her şey yolundaymış gibi bir görüntü vermek sosyal medyada yeterli oluyor çoğu çifte. Tatil, restoran, yolculuk fotoğraflarını gösterip, partnerleriyle birlikte çekindikleri fotoğraflarda yüzlerine yayılan sahte gülümsemeleri gösteriyorlar başkalarına. Ve sonra akıllı telefonlarından kafalarını kaldırıp birbirlerinin yüzlerine bile bakmıyorlar.

Postmodern çağda ilişkilerin özneleri giderek diğerinden kopmuş ve kendi bireysel özerklik alanına sığınmıştır. Arada bir bağ vardır elbette, hâlâ belki birliktedirler, ama bağlar çok zayıflamıştır. Birbirleriyle ilgilenmektense sosyal medya sokaklarında kaybolmayı tercih etmektedir çoğu insan. Bu da zaten var olan yabancılaşmayı derinleştirmektedir.

Erol Anar


[1] Montaigne: Denemeler, Çeviren: Engin Sunar, Say Yayınları, İstanbul, s. 104, epub.

[2] Seneca, Lucillus’a Ahlâki Mektuplar, C.III, son, akt. Montaigne, Denemeler.

[3] Pascale Chapaux-Morelli Pascal Couderc:  “İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyon”, Çeviren Işık Ergüden, İletişim Yayınları, 1. Baskı: 2011, İstanbul,  sayfa 49.

[4] Pascale Chapaux-Morelli Pascal Couderc,  age, sayfa 23.

One thought on “Kırılgan İlişkilere Dair Notlar

  1. Gunluk yasantimizda yasadigimiz iliskilerideki kirilganligin nedenlerini de sanal dunyadaki arkadaslik iliskilerini de cok guzel gozlemleyip ,yalin bir dille anlatmissin…Aslinda sadece sanal dunyada degil,gercek dunyada da hic kimse vazgecilmez degil.Hatta feodal iliskilerin baskisi bile iliskilerin surdurulmesine yetmiyor artik.Toplumu icten ice bencillik oyle bir sardi ki artik hastalikli bir hal aldi ortaligi…Giderek hem gercek hemde sanal dunyada yalnizlasiyoruz…Selamlar,sevgiler..

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!