Boş Laflar, Boş Sohbetler, Boş İnsanlar ve Boş Hayatlar

Boş Laflar, Boş Sohbetler, Boş İnsanlar ve Boş Hayatlar

Neden bahsettiğinin önemi yoktur, çünkü içerik ölüdür artık. Her şey bir imaja indirgenmiştir, sonsuzlukta sonsuza kadar asılı duracak bir imajdır bu.

Küçüklüğümden beri laf olsun diye konuşmayı sevmem. Sessiz kalmayı yeğlerim konuşacak bir şeyim yoksa. Çoğunlukla da dinlerim. Belki de bunun için bir yazar olmayı tercih ettim. Yazmak konuşmaktan daha ilgi çekici geldi bana, hiç olmazsa düşünme payı bırakıyor insana.

Ama o zamandan beri gözlemlerim, çoğu insan boş konuşur. Şundan bundan, havadan sudan, asla yapamayacakları şeylerden ve bazen de geçmişten konuşurlar. Ama çoğu boştur bu konuşmaların. Sadece konuşmak için konuşmak ve sessizliği öldürmektir amaç. Çünkü insanlar bir aradayken sessiz kalmaktan korkarlar.

Şöyle herhangi bir yerde insanların konuşmalarına kulak kabartın, bu konuşmaların, sohbetlerin çoğunun boş ve içerikten yoksun olduğunu göreceksiniz.

“İnsanlar hiçbir şeyden bahsetmiyor.”

‘Ah! Bir şeylerden bahsediyorlardır mutlak!

‘Hayır, hiçbir şeyden bahsetmiyorlar. Çoğunlukla, arabaların, elbiselerin ve yüzme havuzlarının isimlerini sayıyorlar ve ne kadar harika olduklarını söylüyorlar. Hiç kimse diğerlerinden farklı bir şey söylemiyor.” [1]

İnsanların bahsettikleri konular, idolleri ve tanrıları değişti postmodern çağda. Şimdi bu boş idollerin bütün hayat hikâyelerini ezbere biliyorlar da, kendileriyle ve kendi hayatlarındaki insanlarla ilgili çok fazla bir şey bilmiyorlar. Hatta kendileriyle ilgili bile. İşin kötü yanı bunu merak etmiyorlar da.

***

“Bununla birlikte, çağımız kullanılıp atılan kâğıt mendil çağı. Burnunu bir kişiye sil, buruşturup at, başka birini al, sil, buruştur, at. Herkes bir diğerinin eteğine siliyor.” [2]

İkili ilişkilerimizde insanlar eskiden birbirlerini kullandıklarını gizlemeye çalışırlardı. Şimdi gizlemeye gerek bile duymuyorlar. Birbirlerine ihtiyaçları olmadığında hemen siliyorlar o insanı hayatlarından.

Hele ki sanal dünyada kullan ve at ilişkileri yaygın.

‘İçinde bulunduğumuz çağ, ahlâki müphemliğin güçlü bir şekilde hissedildiği bir çağdır. Bu çağ bize daha önce hiç sahip olmadığımız bir seçim özgürlüğü sunar, ama öte yandan bizi daha önce hiç bu kadar ıstıraplı olmayan bir tereddüt durumuna sokar.’ [3] diyor Zigmund Bauman, “Postmodern Etik” adlı kitabında.

Aslında bu çağ bize çok fazla seçim özgürlüğü sunmuyor. Sunuyor gibi görünüyor. Ama sadece bize sunulanlar arasından tercih yapabiliyoruz. Gerçekte kendi seçimimizi yapamıyoruz; çünkü seçenekler arasında yok büyük olasılıkla. İşte bu tereddüt de bence buradan kaynaklanır. Sistem bizde önce arzu uyandırıyor, sonra da bunu kendi seçimimiz gibi göstererek bizi özgür olduğumuz yanılsamasına sokuyor.

***

“Kendimize telkin etmemiz gereken en önemli şey bizim önemli olmadığımızdı. Bilgiçlik taslamamalı ve kendimizi dünyanın diğer insanlarından üstün görmemeliydik.”[4]

İçinde bulunduğumuz sosyal medya çağının gerçeğini de açıklıyor bu sözler. Sosyal medya insanların egolarını, kendilerine olan hayranlıklarını artırdı. Herkes bir şey gösteriyor burada. Ve herkes her an kendisini bir şekilde kanıtlamaya çalışıyor: Ne kadar önemli birisi olduğunu…

Baudrillard bu durumu çok iyi ortaya koymuş aynen sosyal medya çağını özetliyor bir paragrafta: “Her kişi kendi görünümünü arıyor. Kendi varoluşunu ileri sürmek artık olanaklı olmadığından, ne var olmayı ne de bakılıyor olmayı dert etmeksizin boy göstermekten başka yapılacak bir şey kalmıyor geriye. Varım, buradayım değil; görülüyorum bir imajım; bak bana, bak!” [5]

Artık sadece birer imajdan ibaret silik gölgelere dönüşüyoruz. Gerçek ile sanal birbirine karışıyor, giderek sınırlar belirsizleşiyor.

Benim gerçekte ne olduğumun bir önemi yok, sanal dünyada istediğim gibi görünebilirim. İşte çağın gerçeği budur. Birey artık kendisi olma derdinde değildir. Birey artık nasıl görüldüğünün derdindedir. İçinde ne olduğunun önemi yok bu çağda, dışında ne olduğunun, nerede olduğunun, ne yaptığının, en önemlisi ise görülüp görülmediğinin önemi vardır birey için. Çünkü görülmüyorsan, yoksun anlamına geliyor bu çağda. Gerçek hayatında kaç kişinin ondan hoşlandığı değil de, sosyal medyadaki paylaşımından kaç kişinin hoşlandığıdır önemli olan artık birey için.

Neden bahsettiğinin önemi yoktur, çünkü içerik ölüdür artık. Her şey bir imaja indirgenmiştir, sonsuzlukta sonsuza kadar asılı duracak bir imajdır bu.

Erol Anar


[1] Ray Bradbury: Fahrenheit 451, İthaki Yayınları, sayfa 51.

[2] Bradbury, age, sayfa 58-59.

[3] Zygmunt Bauman: Postmodern Etik, Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım 2011, İstanbul, sayfa 33.

[4] Bradbury, age.

[5] Jean Baudrillard: Kötülüğün Şeffaflığı, Çev: Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları: 4. Basım, İstanbul, sayfa 27.

One thought on “Boş Laflar, Boş Sohbetler, Boş İnsanlar ve Boş Hayatlar

  1. Yüreğinize kaleminize sağlık kendi düşüncelerimi buluyorum yazılarınızda teşekkür ederim iyiki varsınız.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!