Özgür Olmaya Giden Yol, Kendi Olmaktan Geçer

Özgür Olmaya Giden Yol, Kendi Olmaktan Geçer

Onlar sanki hakikati bulmuş, ondan eminmiş gibi yaşarlar.

İnsanlara gerçek anlamda seçme hakkı tanımayan, kendisini zorla dayatan her düşünce yanlıştır.

Kuzey Amerikalı şair Edward Estlin Cummings şöyle diyor:

“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez.”

Devlet, resmi ideoloji, sistem herkesi birbirine benzetmeye çalışır. Devlete, hükümete, hatta sisteme muhalif olduğunu  iddia eden legal ya da illegal partiler, dernekler, kurumlar da aynı şeyi yaparlar. Çünkü onlar da örgütlenmeden hiyerarşiye kadar devleti ve kapitalist sistemi taklit ederler.

Çünkü kendisi olan insan, kendisi olmaya yaklaşan insan boyun eğmez, sorgular, araştırır ve gerçeği arar. Onu kolay kolay kandıramazsınız, korkutamazsınız da. Kimse istemez böyle bir insanı, ne sistem, ne devlet, ne de sisteme karşı olduğunu söyleyen muhalif yapılar. Onlar boyun eğen, sorgulamayan, kolaylıkla itaat eden insanları tercih ederler.

Hayatımız sanki mişli geçmiş zamanda yaşanan mışlı hayatçıklardan ibaret…

“Düşünme biçimin, hakikatin doğrultusunda olsaydı, çoktan kendi kendinin efendisi olurdun.” [1] Kendi kendinin efendisi olamayan insan, başkalarının kölesi olmaya mahkûmdur, Sistem bireylerdeki özgün kişiliği parçalamak, onları tek tek tornadan çıkmış gibi birbirine benzetmek üzerine kuruludur ve böyle çalışır.

Aslında insanlar hakikatle yüzleşmekten özenle kaçınırlar. Şöyle biraz sorgulayın hakikatlerini, inandıklarını çok rahatsız olurlar bundan ve hiç hoşlanmazlar. Onlar sanki hakikati bulmuş, ondan eminmiş gibi yaşarlar. Ama hiç sorgulamazlar. Çünkü en küçük bir sorgulamada hakikatleri eski bir virane bina gibi üstlerine çökecektir.

“Neye inanırsan inan, seni mutlu etmiyorsa yanlıştır.” diyor Charles Bukowski.

Ben de diyorum ki, insanlara gerçek anlamda seçme hakkı tanımayan, kendisini zorla dayatan her düşünce ve inanç yanlıştır. Çünkü o düşünce, ideoloji, inanç, din vs… doğru olsaydı, zaten kendisini zorla dayatmazdı.

İşte bu nedenle toplumun yüzde doksanından fazlası kendisinden en uzak noktada olmaya çalışır. Kendisine yaklaştıkça, tehlikeye de yaklaştığını ve sahte güvenliğini tehlikeye attığını düşünür. Kişi kendinden ne kadar uzak noktada ise, o kadar güvende olduğunu hisseder. Aslında hiç kimse hiçbir zaman güvende değildir.

***

“Eline geçen hiç bir fırsatı kaçırma, yalnız kendini kaptırmamaya bak! Hayatta en önemli şey, özgür olmak…” [2]

Özgür olmak için kişinin kendisi olması gerekir. Bunun için de hem içsel hem dışsal koşulların uygunluğu ve kombinasyonu zorunludur. Öyle değilse kişi kendisini tam olarak özgür hissedemez. Özgür olmak, kişinin kendisi olmasıdır.

“Yaşamak, kendisi olabilmeyi ve yaşama etkin bir biçimde katılabilmeyi tanımlar. Bu, insanın kendi sorumluluğunu, bir başka deyişle, yaşamına anlam katma sorumluluğunu içerir. Sorumluluğunu üstlenen kişi özgürdür. Özgür insan daha az korkar, onun için sevebilir!” [3]

Peki kendisi olabilmek nedir? Bu kolay bir süreç midir? Kendisi olmayı kişinin kendisi mi engeller yoksa dışsal nedenler midir buna yol açan? Böyle birçok soru sorabiliriz.

İnsana toplumsal yaşam içerisinde, gerek sistem, gerek devlet, yakın çevresi sürekli olarak ne ya da kim olması gerektiğini hatırlatır. Kişi kendisi olmaya çabaladığında onu uyarır, düzeltir. Özgür olmak istediğinde de. Çünkü sistem tutsaklık üzerine kurulmuştur.

Ailede başlayan tutsaklık toplumsal yaşamın her alanında sürer. Kişi kendi sorumluluğunu almaktan kaçınır, özgür olmaktan da. Özgür olmaktansa, kendi bireysel çıkarlarını öne koyarak “güvenli” bir yaşamı tercih eder. Ona sunulan başkalarına benzemesi, kendisi olmadan buna alışarak yaşamasıdır. Böyle bir yaşam “mış gibi yapmak” üzerine kuruludur. Sevmiş gibi yaparak biriyle beraber olmak, sanki kendisiymiş gibi davranmak, sürekli başkalarına kendini kanıtlamaya çalışmak, yarışmak, aslında nefret ettiği bir işten zevk alıyormuş gibi davranmak, itaat etmek…

Hayatımız sanki mişli geçmiş zamanda yaşanan mışlı hayatçıklardan ibaret…

Erol Anar


[1] Wilhelm Reich: Dinle Küçük Adam, Payel Yayınları, Çeviren: Şems A. Yeğin, sayfa 44.

[2] Turgenyev: İlk Aşk, Varlık Yayınları, Aralık 1971, sayfa 40.

[3] Engin Geçtan: İnsan Olmak, Remzi Kitabevi, 13. Basım, sayfa 201.

One thought on “Özgür Olmaya Giden Yol, Kendi Olmaktan Geçer

  1. Erol bey yazılarınız oldukça öğreticidir bunun için teşekkürler.Ancak anladığım kadarıyla hiyarerşiyi de ret ediyorsunuz. Hiyarerşisiz nasıl örgütleneceksiniz sisteme karşı?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!