Nevrotik İdeoloji ve Birey

Nevrotik ideolojiler bireyi ezer, ona değer vermezler. Genelin içinde onu eritir, tektipleştirirler. Ya da kapitalizmin yaptığı gibi onun özgün değerlerini yok ederek bir robota dönüştürürler. Kapitalizm bireyin özgün ruhunu yok etmiş ve onu hastalıklı, nevrotik bir kişiliğe dönüştürmüştür.

Devamını okuyunuz...

Yanlış Hayatlar ve Yanılsamalar

Başkalarını yargılamaktan ve kendimize olmayan nitelikler bağışlamaktan başka bir şey yapmıyoruz. Hiç olmazsa başkalarını yargılarken kendimi de ayırmıyor, işin içine katıyorum. Kendime başkalarından daha yüksekte bir yer biçmiyorum asla. Kimseden yüksekte, ya da daha iyi değilim. Sadece kendim olmaya çalışıyorum eksiklerimle, çelişkilerimle ve yanlışlarımla, hatalarımla birlikte.

Devamını okuyunuz...

Prozac Toplumu (2): İdeoloji, Teknoloji ve Yabancılaşma

En ağır yabancılaşma, kişinin farkında bile olmadığı yabancılaşmadır. İnsan artık gezegenler ve yıldızlar kadar kendisine uzaktır. En kalın perdeleri çekmiş, en yüksek duvarları örmüştür kendi iç dünyasının üzerine. O artık yabncılaşmanın ta kendisidir.

Devamını okuyunuz...

İdeolojik Teknolojik Toplumsal Yabancılaşma (1): Prozac Toplumu

İçinde bulunduğumuz sosyal medya çağı ile ne kadar uyumlu bir söz, onu iyi açıklıyor. İnsanlar sosyal medyaya baktıklarında sanki aynaya bakmış gibiler. Yalnızca kendilerini görmek istiyorlar. Kendilerine hayranlar. Başkalarını ise kıskançlıkla, küçümsemeyle izliyorlar çoğu zaman. Şişmişiz şişebileceğimiz kadar, bundan sonrası patlama… Kendimize doğru bir patlama.

Devamını okuyunuz...

İktidar Psikolojisi ya da İktidar ve Psikoloji

Siyasal iktidar birey üzerinde otorite kurmak için onun doğal psikolojisini de bozmak zorundadır. İtaat eden birey artık kendisi değildir, o olması istenilen kişidir otoriteye uyum sağlamış, biat etmiş ve kendi kişiliğinden ödün vermiştir. Siyasal iktidar ve kitleler arasında bu anlamda sürekli bir psikolojik savaş vardır. İktidar psikoloji tekniklerini kitleler üzerinde kullanır. Yeri geldiğinde duygusal kendini acındıran ama kitleyi birleştirici söylemleri kullanır, yeri geldiğinde çok güçlüymüş gibi kitleyi böler, esip gürler. Çoğunlukla da içeride esip gürler, dışarıda boyun eğer ya da uyumlu davranır.

Devamını okuyunuz...

İnsan İlişkileri Yoruyor Postmodern Çağda

Oysa ikili ilişkilerimiz, birbirinden yararlanmak üzerine, diğerini kullanmak üzerine kurulursa uzun soluklu olamaz. Çünkü bu niyetimiz sonunda ortaya çıkar. Birisinin arkadaşımız olduğunu düşünüyoruz ama sadece ihtiyaç duyduğumuzda arıyoruz, kendimizin ihtiyacı olduğunda. O konuşmak istediğinde ise zaman yaratamıyoruz bir türlü buna. Konuşmamız, sohbetimiz ise sadece kendi içimizi dökme oluyor, karşı tarafın ne yaşadığı, ne düşündüğü neler yaptığı hiç önemli olmuyor.

Devamını okuyunuz...

Gerçekte Olduğun Kişi misin, Yoksa Göründüğün Kişi mi?

Çoğunluk hemen bu soruya, elbette gerçekte olduğum kişiyim.” diye yanıt verecektir. Ama şöyle bir düşünürsek, bu yanıt hiç de gerçekçi gelmeyecektir bize. Objektif düşündüğümüzde gerçekte olduğumuz kişiyi olmak için şimdiye dek ne çaba harcadık? Gerçekte olduğun kişiyi olmak, dünyanın en zor işidir. Bunun için günde 24 saat ve hayat boyunca çaba harcamalı, sorgulamalı, yüzleşmeli ve adım atmalıdır insan. O kadar kolay bir süreç değildir bu, bir anda olunacak.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!