Kuzey Amerikan Edebiyatı Üzerine (1)

Kuzey Amerikan Edebiyatı Üzerine (1)

Beni en çok etkileyen edebiyatlardan birisidir Kuzey Amerikan Edebiyatı, Rus edebiyatıyla birlikte. Bu yazıda Kuzey Amerikan edebiyatı tarihçesinden çok, bir okur olarak bu edebiyat içinde beni etkileyen yazar ve kitaplar üzerinde duracağım. Yani tamamıyla Kuzey Amerikan edebiyatının tarihini irdeleyen bir yazıdan çok, bu edebiyatın benimle olan ilişkisini dile getireceğim. Benim kendi bireysel tarihimdeki önemli yazar ve kitaplardan söz edeceğim.

Rus edebiyatı büyük yazarlarından sonra gücünü yitirdi ve düşüşe geçti. Hâlâ Rus tarihinde “gümüş dönem” olarak bilinen Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev ve başka bazı büyük yazarlarıyla tanınır. (Altın dönem Puşkinlerin dönemidir.) Bunlar hâlâ ortaya çıktıkları dönem kadar değerliler ve güçlerinden hiçbir şey yitirmediler. Çarlıktan sonra Rusya’dan dünyayı bu yazarlar kadar sarsacak büyük yazarlar çıkmadı, belki çok az çıktı, bakış açısına göre.

Amerikan edebiyatı daha çok hayata, dış dünyaya ilişkin gözlemleri önplana çıkarır bireyin çelişkilerini sorgularken; Rus edebiyatı ise daha çok insanı, moral değerleri ve toplumu sorguluyordu. Bu sorgulamada Rus edebiyatı biraz da metafizik olarak insan ruhunun içine sızıyordu. Başta Gogol, Dostoyevski, Tolstoy olmak üzere.

Ancak Kuzey Amerikan edebiyatı çok çeşitlidir. Bir romancı olarak Dostoyevski, Tolstoy seviyesine ulaşmasa da, yine de çok büyük yazarlar yetiştirmiştir. Ve süreklilik vardır, sürekli yeni yazarlar çıkar; bir dönem biter, diğeri başlar.

Truman Capote, hiç unutulur mu o ünlü “Tiffany’de Kahvaltı.” Başka kitaplarını da okudum. Örneğin “Başka Sesler, Başka Odalar”. Daha sonra söz edeceğim ondan ve yapıtlarından.

Kuzey Amerikan edebiyatı o kadar geniş bir nehirdir ki, onu keşfetmek yılları alır. Öyle büyük bir nehir ki, girdiğiniz anda derinleşir su. Dikkatli yüzmezseniz boğulabilirsiniz. 4o yıldan fazladır okumama karşın, her gün yeni yazarları okuyorum, keşfediyorum, bilinenlerin dışında.

Mark Twain, Truman Capote, F. Scott Fitzgerald, O’Henry (Sidney Porter), Suzanne Collins, Henry Miller, William Faulkner, Arthur Miller, Slyvia Plath, Walt Whitman, Alice Walker, Toni Morison, Henry David Thoreau, Ernest Hemingway, Harper Lee, Margaret Fuller, Sherwood Anderson, Henry James, Emily Dickinson, John Steinbeck, Jack London,  Harold Robbins, J.D. Salinger, Edgar Allan Poe,   Margaret Mitchell,  Herman Melville, Jack Kerouac,  Upton Sinclair, Chuck Palahniuk, Allen Ginsberg, Kurt Vonnegut, Ray Bradbury, William S. Burroughs, Ayn Rand, Charles Bukowski ve daha birçok büyük yazar vardır. Tüm bu yazarları okudum ve çoğunu sevdim. Hâlâ da okurum zaman zaman.

Hayatım boyunca en çok okuduğum edebiyat Kuzey Amerikan Edebiyatı olsa da Rus edebiyatı ile birlikte. 40 yıl okuduktan sonra şunu fark ediyorum: Kuzey Amerikan edebiyatı çok büyük. Ve ne kadar okursanız okuyun, o kadar eksiğiniz vardır.

Biz ise Kuzey Amerikan edebiyatının klasikleriyle büyüdük. Mark Twainler, Jack Londonlar, John Steinbeckler, Ernest Hemingwayler, Herman Melviller, F. Scott Fitzgeraldlar, William Faulknerlar… bütün bu yazarlarla daha çocukken tanışma şansı buldum. Çünkü babam klasik romanları okumayı çok severdi. Evimizde bu ve benzeri yazarların bilinen klasiklerinin hemen hepsi vardı.

Mark Twain

Kim Mark Twain okumamıştır ki, dünyanın neresinde olursa olsun, ya okumuş ya da duymuştur onun yapıtlarının adını. Daktiloyla yazılmış ilk kitabı yazan yazar odur edebiyat tarihinde, 1883 tarihli “Mississipi’de Hayat”. Onu daha çocukken okumaya başlamıştık. “Tom Sawyer’ın Maceraları”, “Huckleberry Finn’in Maceraları”, ve daha başkaları. Bir yerde okuduğuma göre Hemingway, Amerikan edebiyatını bu kitaba dayandırır. Ve “Mississippi’de Hayat” ve diğer yapıtları, dünya edebiyatına mal olmuşlardır ve biz bu kitapları çok sevmiştik.

Mark Twain bir çocuk olarak daha o zaman ilgimi çekmişti. Özellikle Tom Sawyer’ın Maceraları, Huckleberry Finn’in Maceraları… maceracı ruhlarımızı okşuyor ve uzaklara olan ilgimizi artırıyordu.

Twain’in “Huckleberry Finn’in Maceraları” romanı kimi edebiyatçılar tarafından Amerikan edebiyatının ilk büyük eseri olarak değerlendirilir.[1]

Gerçekten çok önemli bir yapıttır ve hayata dair yazarın keskin gözlemlerini ve bilgeliğini yansıtır.

“Bazı insanlar böyledir işte. Bilmedikleri şeye çamur atarlar.”[2]

“Aslına bakarsan şimdi de zenginim ben. Kendime sahibim.”[3]

“Babamdan öğrendiğim hiçbir şey yoksa da, onun gibilerle geçinmenin tek yolunun onlara ilişmemek olduğunu öğrenmiştim.”[4]

“Bırakın acımasız hayat  elinden geleni ardına koymasın; tek bildiğim şudur ki… benim için de bir yerlerde bir mezar vardır. Bu dünya nasıl dönerse dönsün, isterse her şeyimi alsın elimden -sevdiklerimi, mallarımı, her şeyimi ama bunu benden alamaz. Günün birinde o mezarın içine girecek ve her şeyi unutacağım, işte o vakit kırgın yüreğim huzura erecek.”[5]

Bu kitapta birçok yaşam dersi ve insan davranışlarına yönelik gözlemler vardır. William Faulkner, Twain’i “İlk gerçek Amerikan yazarıdır ve biz hepimiz onun sadece varisleriyiz” diyerek onurlandırmıştır.[6]

“Ben hem iyinin hem kötünün limanıyım,

ne pahasına olursa olsun izin veriyorum konuşmaya,

Denetlenmeyen doğa özgün enerjisiyle”

der Walt Whitman “Çimen Yaprakları” adlı yapıtında.[7]

Walt Whitman birçoklarınca “özgür şiirin babası” olarak nitelenir. Emerson’dan etkilenmiştir. Whitman’ın şiir tarzı daha çok düzyazıya kayar, yaşadığı zamana göre olağandışı imgeler kullanmıştır.

Üç Büyük Dev: William Faulkner, F.  Scott Fitzgerald ve Ernest Hemingway

Foucault, “Büyük Yabancı Dil Delilik ve Edebiyat Üzerine” adlı yapıtında şöyle diyor:
“Aslında benim kuşağımdan kişiler için büyük edebiyat Amerikan edebiyatıydı, Faulkner’dı. Bana öyle geliyor ki çağdaş edebiyata ancak kaynağına inemediğiniz bir yabancı edebiyat aracılığıyla ulaşmak edebiyatla aranıza bir tür mesafe koyuyor. Edebiyat, ‘büyük yabancı’dır.” diyor Foucault. [8]

William Faulkner

William Faulkner’ı ben de severim. Hatta tesadüfen, Faulkner’ın nasıl olduysa daha önce okumadığım birkaç kitabını da okudum son aylarda. “Köy”, “Abşalom Abşalom”, “Sartoris” okuduklarımdan bazıları.

Faulkner’ı ilk etkileyen ünlü yazar Sherwood Anderson’dır. Hatta onun eşini tanımaktadır ve Faulkner bir roman yazarsa, ona okutacağına söz verir.[9]

İşte Faulkner, “Askerin Ücreti” adlı kitabını Anderson’a okuması için götüren Faulkner, bayan Anderson’dan Sherwood Anderson’ın yanıtını almıştır. Sherwood Anderson şöyle demektedir: “Okumam şart koşulmazsa bastırırım bu kitabı.” İşte Faulkner’ın yazar oluşu böyle başlamıştır.

“Sartoris’in yanısıra geldiğinde birdenbire, yazmanın çok güzel bir şey olduğunu keşfettim, demişti. Kişileri istediğiniz gibi gösterebiliyorsunuz. Tüm bu insanların bana ait olduğunu keşfedince, hepsini yeniden yaratmak istedim.” [10]

William Faulkner, F.  Scott Fitzgerald ve Ernest Hemingway ile birlikte sınıflandırılabilen bir yazardır Amerikan gerçekçiliği içinde. Bu üç yazar, Amerikan edebiyatını 1950’li yıllara kadar domine etti. Üçü de kendi çizgisinde ağırlıklı ve farklıydı. Üç yazar arasında da zaman zaman kıskançlıklar, çekemezlikler görüldü. Ama üçü de kuşkusuz kendi çizgisinde değerliydi ve bunu biliyorlardı. Bu üç yazardan  söz eden (özellikle F.  Scott Fitzgerald ve Ernest Hemingway) Woody Allen’ın “Midnight in Paris (2011)” adlı filmi izlenebilir. Benim hoşuma giden bir film oldu bu.

Faulkner’in kendine özgü bir dil ve kurgusu vardır. Kendisi Güneyli bir aileden geldiği için daha çok o dönemin yerel değerleriyle büyümüştür. Özellikle bazı kitaplarında babasından sözlerini nakleder. Ondan etkilenmiştir. “Ses ve Öfke” adlı yapıtında da babasının sözlerinden alıntı yapar birkaç kez. Faulkner’in birçok kitabını okudum, kitapları içinde bu kitap daha çarpıcı geldi bana. Kitabın içinde birçok derin söz de dikkat çekiyor.

Bazı kaynaklara göre, Faulkner 20. yüzyılın en büyük romancılarından birisi olarak gösteriliyor. Yapıtları genellikle Mississipi’de geçer ki hayatının büyük bölümünü burada geçirmiştir. Amerikan edebiyatının güney yakasını temsil eden yazarlardandır o.
Eleştirmen ve tercüman Valerie Miles’a göre, Faulkner’ın Latin Amerika kurgusu üzerindeki etkisi dikkate değerdir. [11]  Onun, Garcia Marquez, Juan Carlos Onetti  ve Carlos Fuentes’i etkilediğinden söz eder.

Ama örneğin Faulkner’in “Mektuplar”  adlı kitabı, diğer yapıtlarının kalitesinde değil. Günlük hayatla ilgili yazışmalarda en çok kullandığı kelime para. Para konusunu dönüp dolaşıp dile getiriyor. Neredeyse okur, para için yazdığını düşünecek. Yine Hemingway’le ilgili söylediği bir sözün yanlış yansıtıldığını yazıyor. Faulkner sosyal konularda da yardımda bulundu, burslar oluşturdu özellikle Afrikalı Amerikalı öğretmenlerin eğitimine yardımcı olmak ve yeni yazarları desteklemek amacıyla. William Faulkner, “Modern Amerikan romanına güçlü ve sanatsal açıdan eşsiz katkısı”  nedeniyle 1949’da Nobel Edebiyat Ödülü kazandı.

“… paradan başka bir şey istemeyen kimsenin kendisine güveni yok demektir.” [12]

“sana bütün umutların ve özlemlerin mezarını veriyorum.”[13]

“Her insan kendi erdemlerinin yargıcıdır.” [14]

“Babam derdi ki bizim zamanımızda bir insanın efendiliği kitaplarından anlaşılırdı; oysa bugün geri vermediği kitaplardan anlaşılıyor.” [15]

F. Scott Fitzgerald

Peki ya kim okumamış ya da en azından duymamıştır: ‘Muhteşem Gatsby’i. Fitzgerald’ın yakın dostu Hemingway’le daha sonra araları bozulmuştur.  İlginç bulduğum bir kitabı da “Benjamin Button’un Tuhaf Hikayesi”dir, değişik bir kitaptır. Amerikan edebiyatının ödüllü yazarlarından F. Scott Fitzgerald, “Benjamin Button’un Tuhaf Hikâyesi” adlı kitabıyla adını unutulmazlar arasına yazdırmıştır.

Benjamin Button, ama herkes bebek olarak doğarken, o gizemli bir şekilde yaşlı olarak doğar ve gençleşmeye başlar. Yaşlılıktan gençliğe doğru ilerlerken hayatın cilveleriyle karşılaşır. Sırasıyla savaşa katılır, iş hayatına atılır, aşık olur, evlenir ve çoluk çocuğa karışır. Daha sonra üniversiteye, ardından liseye gider. Anaokulundan sonra, iyice küçülür ve sonunda hemşirenin kollarına döner. Tersine bir gidiştir bu, her şey beklenmedik şekilde gelişir.

Bu hikaye Lao Tzu’nun mitsel doğuş hikâyesinden esinlenmiş olabilir. Bu efsaneye göre  Lao Tzu’nun annesi ışıktan gebe kalmış, 80 yıl sonra ak sakallı bir çocuk doğurmuştur. Fitzgerald, bu efsaneden etkilenmiş olabilir bu hikâyesini yazarken.

İronik bir bakış açısıyla ve eleştirel bir şekilde yazılmış öykü Fitzgerald’ı Amerikan edebiyatı tarihinin önemli bir yerine getiren yapıtlarından birisi oluyordu. Tender is the Night (Geceler Güzeldir), The Beautiful and Damned (Güzel ve Lanetli) ve başka unutulmaz yapıtları da vardı.

Fitzgerald, “Muhteşem Gatsby” adlı yapıtına güveniyor ve bir mektubunda bu yapıtının Amerikan romanlarının en iyisi olacağını belirtiyordu.  En iyisi oldu mu bilmiyorum, ama bu romanın Amerikan romanı tarihinde özel bir yeri olduğu ve çok ünlü olduğu açık. Tabii kitaplarının filme çekilmesi, Holywood ile çalışması da onun popüler olmasına yardım etti.

“Muhteşem Gatsby” için İngiliz yazar T. S. Eliot şöyle diyor:

“Amerikan romanının Henry James’den sonra attığı en büyük adım.” [16]

Fitzgeral da bu kitabını kendisinin başyapıtı olarak görüyordu.

Ernest Hemingway

Ernest Hemingway’in ise maceralı hayatı kitaplarına da yansıdı. Bir anlamda Jack London’un macera dolu hayatına benzer onunkisi. Ve hayatına da kendisi nokta koyar intihar ederek. Jack London’ın da intihar ettiği anlatılır birçok kaynakta. Faulkner’dan sonra Hemingway de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Ernest Hemingway, o Kuzey Amerikan edebiyatının devlerinden, düayen yazarlardan birisidir. Yalnızca yazdıklarıyla değil, yaşamı ile de ilginçtir ve trajik bir şekilde yaşamını noktalamıştır. Bir Kuzey Amerikalı arkadaşıma edebiyat ile olan ilgisini sorduğumda bana şöyle yanıt vermişti:

“Her Amerikalı gibi ben de Hemingway okuyarak büyüdüm.”

Hemingway kitaplarının çoğunu daha ilk gençlikte okumuştum. Özellikle Çanlar Kimin İçin Çalıyor, Yaşlı Adam ve Deniz, Ya Hep Ya Hiç, Silahlara Veda, Güneş de Doğar, Paris Bir Şenliktir, İhtiyar Balıkçı… gibi kitaplarını sevmiştim, öyle hatırlıyorum. Yeniden karıştırdım kitaplarını.

Kitaplarında derin sözler, tespitler vardır onun. Dili de oldukça yalındır.

“İnsanın kaybedecek bir şeyi olmayınca, yaşam o kadar güç değildir.”

“Ne demek istiyorsun?”

“Hiç. Bir zamanlar öylesine büyük görünen engellerin, şimdi ne kadar küçük olduklarını düşünüyordum.”[17]

Faulkner’ın “Mektuplar” adlı kitabında Hemingway’le ilgili bir konu geçer.

“Hemingway, Dos Passos ve ben şimdi eski tüfekleriz; genç yazarlara karşı yerimizi muhafaza için canımızı dişimize takarak savaşıyor olmalıyız. Ne ki buna değer lanet olası bildiğim hiçbir genç yazar yok.”[18]

“11 Mayıs 1947 tarihinde, New York Herald Tribune, Faulkner’ın bir kitabının Marvin Black tarafından basılması sebebiyle onun Mississippi Üniversitesi’nde verdiği demeci alıntıladı. Buna göre, Faulkner, Hemingway’e ‘korkak’ demişti. Hemingway cevap yazmaya başladı ama sonuçlandırmadı.”

Faulkner ise böyle demediğini söyleyerek şöyle yazar:

“Tam olarak şöyle dedim: Bence, biz tamamen başarısızız (Dickens, Dostoyevski, Balzac, Thackery gibi yazarlarla kıyaslandığımızda). En büyük hatayı Wolfe yaptı çünkü o en cesur olandı: Zevksizliğin, beceriksizliğin, tiksindiriliciliğin, sıkıntının mahkumu olma riskini üstlendi: Bu durum çalışmalarını vurdu, kazandı veya kaybetti ve bu torpidolara lanet okudu. Ondan sonra gelen Dos Passos cesareti biçime kurban etti. Ondan sonra gelen Hemingway ise bütün bu olanlardan kaçacak kadar cesarete sahip değildi. Zevksizlik nazik bir üslup, sıkıntı.”[19]

James Nagel’e göre Hemingway bu yapıtıyla “Amerikan yazınının doğasını değiştirmiştir.”[20]

Adı bile yeter diyerek okuduğunuz kitaplar vardır ve sizi yanıltmazlar asla. İşte bu o kitaplardan. Sadece adı bile yeter dediğiniz kitaplar vardır. İşte “The Sun Also Rises (Güneş de Doğar)” böyle kitaplardandır. “Güneş de Doğar”, daha ilk gençlikte 13 yaşımda okumuştum ve sevmiştim. Yıllar sonra kitabı karıştırdığımda aynı duygulara sahibim. Sadece adı bile yeter, ama adının ötesinde değerli bir kitap.

” Herkes kötü olabilir” dedim. “Ellerine bir fırsat geçmeye görsün.”[21]

” Hayatım su gibi akıp gidiyor. bir anını bile istediğim gibi yaşayamıyorum.” [22]

“Eh! İnsanlar böyledir işte. Canı cehenneme insanların!”[23]

Faulkner (1949), Hemingway (1954) yıllarında Nobel Edebiyat Ödülü kazandılar. Bu üçlüden Fitzgerald bu ödülü kazanamadı ama, bu onun diğerlerinden daha küçük olduğunu göstermez. Diğer ikisinin Nobel kazanması onların daha değerli olduğu anlamına gelmez. Nobel ölçü değildir, kuşkusuz bu iki yazar bu ödülü kazanmasalar yine aynı değerde olacaklardı.

William Faulkner, Ernest Hemingway ve F. Scott Fitzgerald Amerikan edebiyatının üç devidir, hâlâ bu edebiyatın üzerinde gölgeleri vardır ve etkilidirler.

Sürecek…

Erol Anar


[1] (Kaynak Vikipedi: Mark Twain maddesi)

[2]  Mark Twain: “Huckleberry Finn’in Maceraları”, Çeviren: Bülent O. Doğan, Türkiye İş Bankası Yayınları,İstanbul,  pdf, sayfa 8.

[3] Age, sayfa 41.

[4] Age, sayfa 98.

[5] Age, sayfa 96.

[6] Age.

[7] Walt Whitman “Çimen Yapraklar”, Çeviren: Memet Fuat, Broy Yayinlari, sayfa 9.

[8] Michel Foucault: Büyük Yabancı Dil, Delilik ve Edebiyat Üzerine, Metis Yayınları, Birinci Basım: Ekim 2015, sayfa 9.

[9] William Faulkner: Sartoris, Can Yayınları, Türkçesi: Gulten Yener, 1985, İstanbul.

[10] Faulkner, age, sayfa 6.

[11] Kan, Elianna (April 9, 2015). “The Forest of Letters: An Interview with Valerie Miles”. The Paris Review. Retrieved April 16, 2015.

[12] William Faulkner: “Ses ve Öfke”,  YKY Yayınları, Çeviren: Rasih Güran, Birinci Baskı: Kasım 2004, İstanbul, sayfa 199.

[13] Faulkner, age, sayfa 68.

[14] Faulkner, age, sayfa 156.

[15] Faulkner, age, sayfa 72.

[16] F. Scott Fitzgerald: “Muhteşem Gatsby”, Çeviren: Müge Günay Güran, Pinhan Yayınları, Birinci Basım: Ağustos 2013, İstanbul, sayfa 5.

[17] Ernest Hemingway: “Silahlara Veda”, Sayfa 123 – Bilgi Yayınevi, 2017. 11. basım, Türkçesi: Mehmet Harmancı

[18] Faulkner: Mektuplar, Hece Yayınları, Birinci Basım: Aralık 2013, İstanbul  sayfa 97.

[19] Faulkner, age, sayfa 141-142.

[20] Nagel (1996), The Cambridge Companion to Hemingway, pp. 87.

[21] Ernest Hemingway: “Güneş de Doğar”, Bilgi Yayınevi, Birinci Basım: 1986, Ankara. sayfa 180.

[22] Hemingway, age, sayfa 11.

[23] Hemingway, age, sayfa 31.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!