Sana Mektuplar: “Başın Öne Eğilmesin”

Sana Mektuplar: “Başın Öne Eğilmesin”

 

Başını öne eğme demiştim sevgilim, çünkü başının üstünde özgürlüğün vardır. Eğer başını öne eğersen özgürlüğün yere düşer ve tutsak olursun hayata. Çünkü bir kez eğilirse başın, dediğim gibi onu bir daha doğrultman çok zordur sevgilim.

 

Sevgili Uzaklar,

Dünyanın en önemli işi, kişinin başını yukarıda tutması ve kendi varlığından dolayı hiç kimseye, hiçbir şeye minnet duymamasıdır. Başın bir kez aşağıya eğilirse, onu yeniden yukarıya kaldırıp, yeniden gökyüzünü görebilmek dünyanın en zor işlerinden birisidir. Birisini ya da birilerini kendinin üzerine koyup itaat ettiğinde, altta ezilen sen olursun. Başı öne eğilen artık bulutları göremez, kendisinden aşağıda yaşar. Çünkü başın öne eğildi mi giderek ağırlaşır ve sanki bir ton ağırlığında olur, taşımakta ve yukarıya kaldırmakta zorlanırsın artık onu. İşte o noktada hayata teslim olursun. Başın hep asi ve dik olmalı ve onun üzerinde özgürlük rüzgârları esmelidir. Başını dik tutmak hayatın karşısında, bir erdemdir.  Tarihte sırf başını eğmemek, onu dik tutabilmek için ölümü göze alan insanlar olmuştur.

Buna “eyvallah etmemek” de derler. Kimseye eyvallahı olmayan insanların sayısı azdır, ama dünyayı güzelleştiren de onlardır. Bu tür insanların kimseye bir zararı yoktur, inatçı ve mücadeleci insanlardır. Tarihe baktığımızda az sayıda da olsa, bu tür insanları görebiliriz.

Eğer vazgeçtiğin şeyler, kazandıklarından, elde ettiklerinden daha fazlaysa hayata karşı galipsin demektir sevgilim.

Sabahattin Ali’nin “Başın Öne Eğilmesin” diye bir şiiri vardır. Bunun türküsü de ünlüdür. Başı öne eğilmesin diye hapiste yatan yazar, bu şiirini Karadeniz’in hırçın dalgalarını ve asi, özgür martı çığlıklarını dinleyerek Sinop hapishanesinde yazmıştır:

“Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma”

Başını öne eğme demiştim sevgilim, çünkü başının üstünde özgürlüğün vardır. Eğer başını öne eğersen özgürlüğün yere düşer ve tutsak olursun hayata. Çünkü bir kez eğilirse başın, dediğim gibi onu bir daha doğrultman çok zordur sevgilim.

***

Sevgili Uzaklar,

İnsanların ikili ilişkilerde çok dolaylı yolları tercih ettiklerine tanık oluyorum. İkili ilişkilerimiz içinde düz bir yoldan bir şeyi dürüstçe ortaya koymak yerine, onu binbir şekle sokarak, tanınmaz hale getirerek yan sokaklardan ima, iğneleme ve binbir türlü yolla ortaya koymaya çalışıyoruz. Kaçamak davranışlar gösteriyoruz dürüstçe davranmak yerine bu yüzden. Bazen kurdu oynuyoruz ikili ilişkilerimizde, bazense kuzuyu. Bazen de çobanı, ikili ilişkide bulunduğumuz kişi üzerinde iktidar kuruyoruz elimizdeki sopayla. Unutma aynı anda hem kurt, hem kuzu, hem de çoban olamazsın.

Oysa La Fontaine çoban rolüne giren ve öldürülen kurdun öyküsünü anlatırken, öyküyü şöyle sonlandırır: “Sahtekârlar her zaman,  bir yanlarıyla verirler yakayı ele,  kurt isen kal kurtluğunla,  en sağlamı budur, bana sorarsan.”

Her şeye cevap vermeyi, herkese tek tek laf yetiştirmeyi bırakıp; iğnelemek, ima etmek, laf sokmak yerine söylemek istediğin bir şeyi dolaysız dürüstçe ifade etmeyi öğrendiğinde, işte o an olgunlaşma yoluna girer hayatın. Ve sadece dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme ile bakarsın artık insanlara.

Sevgiyle kal…

 

Erol Anar

1-18 Eylül 2018

Paraná

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!