Yakın Tarihe Bir Tanıklık: Bir Kontrgerilla Hikâyesi

Yakın Tarihe Bir Tanıklık: Bir Kontrgerilla Hikâyesi

1990’lı yıllarda, Kürt demek ve bu sorunla uğraşmak son derece tehlikeliydi. Bu sorun hâlâ çözülmüş değil, aynen devam ediyor. Ancak o zamanlar Kontrgerilla örgütü son derece faaldi. Gözaltında kayıplar, “faili meçhul” cinayetler, işkenceler son derece yoğundu.

Ankara’da o yıllarda morg önlerinde çok beklemiş, öldürüldükten sonra Ankara dışında bir tarlaya atılan siyasetçi ve insan hakları savunucusu insanların, cenazelerine sahip çıkmıştık. Ȍldürülen bu insanlar genellikle Kürt kökenliydiler. Sonraki yıllarda, Avukat Faik Candan, Avukat Yusuf Ekinci, Namık Erdoğan cinayetleriyle ilgili olarak, eski Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın itiraflarda bulunmuştu.

Özellikle insan hakları savunucuları, işadamları ve siyasetçiler hedef alınmıştı

Özellikle insan hakları savunucuları hedef alınmıştı, Kürt bölgesinde görev yapan birçok insan hakları savunucusu öldürülmüştü (Avukat Metin Can ve Dr. Hasan Kaya) gibi…

Vedat Aydın, benim de delege olarak bulunduğum o tarihi İnsan Hakları Derneği Genel Kurulu’nda ilk kez Kürtçe konuşma yapmış ve yer yerinden oynamıştı. Divanda bulunan “demokratların” hepsi bu konuşmaya tepki olarak divanı terk etmişlerdi. Sadece o gün Divan üyesi  olan Hediye Dikmen, Divan’da kalma cesaretini göstermiş ve böylece Kongre devam etmişti. Bir süre sonra Kontrgerilla, Vedat Aydın’ı öldürerek “intikam” almıştı.

Bu ölümler araştırılmıyor, üzeri örtülüyordu. İşte bu yüzden o yıllarda pek az insan Kürt sorunu ile ilgileniyordu. Düşük yoğunluklu savaş strateji ve taktikleri gündemdeydi.

Ayrıca İHD faaliyetlerinden dolayı, birçok kez DGM’lerde yargılanmış, cezalar almıştık.

Kürtlere ve insan hakları savunucularına yönelik Kontrgerilla cinayetleri henüz açığa çıkarılip gerçek sorumluları, bu gidişle de bu konu, yakın zamanda gündeme gelmeyecek gibi de görünüyor.

Çiller döneminin hesabı sorulmadı

Özellikle Çiller’in başbakanlığı döneminde, pekçok suikast ve “faili meçhul” cinayet gerçekleştirildi. Bu dönemin üzeri kapatıldı ve hesap sorulmadı. Çiller, Kürt sorununu şiddet politikalarıyla çözmek için her yolu denedi. Ancak yangını büyütmekten başka bir iş de yapmadı.

O yıllarda İHD Genel Merkezi’nde genellikle Akın Birdal, Nazmi Gür, Lütfi Demirkapı, Selahattin Esmer, Sedat Aslantaş ve ben vardık. Daha sonraları suikastler, İHD Genel Merkezi’ne kadar uzandı ve zamanın dernek başkanı olan Akın Birdal’ı vurdular.

O dönem Kars İnsan Hakları Derneği (İHD) başkanı olan avukat Yaşar Ertaş da, ölüm tehditleri nedeniyle Ankara’ya gelmek durumunda kalmıştı. Yine, şimdi BDP milletvekili olan Nazmi Gür de Van’dan ayrılmak durumunda kalmıştı. Kürt insan hakları savunucuları öldürülüyor ve onlara yaşam hakkı tanınmıyordu.

Kontrgerilla bizi gözetliyordu

Eski Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin konuyla ilgili olarak, daha sonraları şöyle bir itirafta bulunmuştu: “Ben kesinlikle Ayhan Çarkın’ın ifadelerini kabul etmiyorum. Kesinlikle Kürt işadamları bürokratlarına yönelik benim bildiğim bir ölüm listesi yoktur. Sadece şahsımda kimin getirdiğini bilmediğim, Kürt Ulusal Meclisi (KUM) üyelerine ilişkin bir liste bulunmaktaydı. Bu kapsamda yurtdışına giden PKK ile toplantı yapan kişileri belirtir bir liste vardı.”  (http://www.radikal.com.tr/politika/susurluku_agara_sorun-1066208)

O dönem Türk medyasında adı Kürt Ulusal Meclisi (KUM) üyesi olarak çıkan Yaşar Ertaş da hedef isimlerden birisiydi.

Bir gün İHD Genel Merkezi’nde, Ertaş ile çalışıyorduk. Ȍğleden sonra idi, dernekte bizden başka bir de sekreter arkadaş bulunuyordu.

Birden Ankara Kızılay’daki Yüksel Caddesi’ndeki İHD binasının karşısındaki kahvehanenin önüne park edilmiş ve içinde 3-4 kişi olan bir sivil otomobil dikkatimizi çekti. Bunlar İHD’yi gözetliyordu. Biz de onları izledik bir süre.

Kot takımlı birisi otomobilden çıktı, yine yukarıya bize doğru baktı, yeniden otomobile girdi. O zaman onların Ertaş’ı almaya geldiklerine emin olduk. Ben Ertaş’ı bırakıp gitmek istemedim. O beni korumak amacıyla, gitmemi istemişti.

Daha sonra tanıdığı olan zamanın Kars milletvekili Mahmut Alınak’ı arayarak, ondan yardım istedi.

Alınak ile o zamanlar birçok demokratik eyleme birlikte katılmıştık. Ben İHD adına gidiyordum, o ise milletvekili olarak çeşitli basın açıklamalarına, eylemlere. Hatta benim de bulunduğum Ankara Kızılay Yüksel Caddesi’ndeki bir protesto eyleminde, sivil polisler tarafından hedef alınarak feci şekilde dövülmüş, daha sonra posta ile kanlı elbiselerini Çiller’e göndermişti. İnsan haklarına duyarlı bir milletvekili idi.

Bir süre geçtikten sonra Alınak geldi ve Ertaş’ı alarak TBMM lojmanlarına götürmek üzere yola çıktı. Ben yukarıdan izlemeye devam ettim. Alınak ve Ertaş arabaya binip hareket eder etmez, bizi gözetleyen sivil taksi de hareket ederek onları takibe aldı. Benim de tanık olduğum gibi Mahmut Alınak o gün, Ertaş’ın hayatını kurtarmıştı.

Daha sonra Ertaş, yurtdışına çıkmak durumunda kaldı. Kılpayı öldürülmekten kurtulmuştu.

Erol Anar

One thought on “Yakın Tarihe Bir Tanıklık: Bir Kontrgerilla Hikâyesi

  1. Kaç kitabın yangınında ısındık, kaç gölgede ürperdi düşlerimiz,
    Perdelerin ardından dışarıyı gözetleyerek kaç sabaha uyandık
    Korkularımızı katık eden kaç sofraya oturduk.
    kaç gideni uğurladık yaşlı gözlerle ardından bakarak
    Bizde bir gün gideceğiz bizden öncekiler gibi.
    Bizden geriye bize kalan bu harabe dünyayi devretmekten utanarak.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!