Artık herkes birbirini tanıyordu. Çok ilginç ve renkli bir grup olmuştuk. Şöyle bir baktım. Dört kıtadan beş insandık ve üç farklı dilde anlaşıyorduk. Biraz Kanada’nın soğuğundan, Avrupa’daki ırkçılıktan, Brezilya’daki renkli hayattan söz ettik. Her biri bir umudu taşıyordu.