Ben tabi o zaman enerji ve düşüncelerle doluyum. Yazmaya henüz başlamamıştım. Karikatür, müzik ve resimle uğraşıyordum. Cezaevlerine ziyarete gidip geliyordum. Ve sürekli bir şeyler yapma, etkinlikler düzenleme ile ilgili düşüncelerim vardı kafamda.
Category: Yaşam
Bir Zamanlar Samsun’da
Samsun’a geldiğimde karikatür ile uğraşmaya devam ettim ve bir sergi açmak istedim. Samsun Fuarı’nın açılması yakındı, gidip fuar yetkilileri ile konuştuk, fuardan bir dükkân kiraladım ve orada karikatür sergisi açmaya karar verdim. Bu amaçla bazı karikatür ve çizimlerimi kartpostal olarak siyahbeyaz matbaada bastırdım. Böylece fuar başlamadan hemen önce Paşa ve Şamil’in yardımıyla karikatür sergimi hazırladık. Açılışı da fuarla birlikte başlayacaktı. Özel bir açılış yapmayacaktık. Böylece Fuarın açıldığı ilk gün sergi de başlamış oldu. Bir arkadaşımız da Çorum’dan gelmişti.
Sanal Anılar Sanal Hayatlar
Beynimize ise sahte, yalan ve içiboş düşünceler yerleştiriyoruz ve kendimizi bunlara inandırıyoruz. Örneğin geçmişte gerçekleşen bir olay eğer ideolojimize aykırı ise, o olayın üzerini örtüyoruz zihnimizde ya da değiştiriyoruz. Olmadı reddediyoruz. Böylelikle aynen sahte anı oluşturur gibi sahte düşünceler, gerçeklikten kopuk düşünceler oluşturuyoruz. Eğer bunu yapmaz isek, ideoloji ya da inancımızın bir anlamı olmayacağını düşünüyoruz. Yani kendimizi yaşama ya da gerçekliğe değil, gerçekliği ve yaşamı kendi düşüncelerimize uyduruyoruz orasından burasından keserek. Aynen Procrustes’in yatağı gibi.
Bir İnsanın Yüz Ölçümü Ne Kadardır?
“Bir insan acı duyarsa canlıdır. Başkasının acısını duyarsa insandır.” der Tolstoy. Tolstoy’un dediği gibi kendinden başkasını düşünmeyen insan bencildir.
Hiç tanımadığın insanlar için ne yaptın şimdiye kadar konuşmaktan başka? Tek bir şey yapabildin mi yaptın mı ailen ve yakın çevrenin dıșındaki hiç tanımadığın insanlar için? Verdiğin sadakalardan, üç beş kuruş yardımdan söz etme bana lütfen. Bizzat zamanını ayırarak başka insanlara yardım etmeye çalıştın mı, sivil toplum örgütlerinde gönüllü olarak çalıştın mı bir gün olsun?
Avrupa Anıları (5)
Günler böyle geçiyor, hâlâ ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Her şeyi biraz akışına bırakmıştım. Türkiye’ye dönmeyi henüz düşünmüyordum, ama burada kalmaya da karar vermemiştim. Siyasi mültecilik zorunlu olmadıkça tercih edilecek bir şey gibi görünmüyordu bana. Bir kez siyasi mülteci olduğunuzda, içinde yaşadığınız toplumun tüm kapıları otomatik olarak size kapanıyordu. Siyasi mülteci, hayata 5-0 yenik başlıyordu.
Nereye ve Hangi Yoldan Gitmeliyim?
Nereye gittiğimizi bilmeyiz çoğu zaman. Öyle gideriz yıllarca bir yolda. Bir gün birden durur ve nereye gittiğimizi sorarız kendi kendimize. Yanıtımız yoktur, ya da acıdır: Nereye gittiğimizi bilmemekteyizdir. Yıllarca çıkmaz yollarda hiç düşünmeden vakit geçirmişizdir bu yüzde. Sanki ırmağa bırakılmış bir kibrit çöpü gibi hayatın akıntısına kapılıp gideriz, akıntı nereye götürürse bizi. İşte nereye gittiğimizi bilmiyorsak hangi yoldan gidersek gidelim önemi yok, hiçbir yere ulaşamayacağız demektir bu.
Dikili Festivali Anıları
Bizimkiler yani devrimciler, o zamanlar Eskişehir cezaevinde kalıyorlardı, kardeşim ve arkadaşları. Buraya ziyarete gide gele Anadolu Üniversitesi’nden devrimci çocuklarla tanışmıştık. Bunlar cezaevlerine gelip giden ailelere o zamanlar yardım ediyorlar, onları evlerine götürüyoruz misafirliğe götürüyorlardı. İyi çocuklardı. Bunlar da bir grup olarak gelmişler Festival’e. Eskişehir Anadolu üniversitesi devrimci öğrencileri 25-30 kişilik bir gruptu. Bunların çoğu beni tanıyordu. Sahilde akşam bunlarla takılmaya başladık, ateş yakıyor, saz ve gitar eşliğinde devrimci şarkılar söylüyorlar, şarap içiyorlardı. 5 litrelik baba şarap galonu elden ele geziniyordu şarkı söylerken.
Tek Tip İnsan Yetiştirme Fabrikaları: Okullar
Burada amaç, daha çocuğu okuldan itibaren ideolojik bir kuşatmaya tabi tutarak, onu Türk-İslâm sentezi çerçevesinde şekillendirmektir. Tornadan çıkmış gibi tek tip biçimlenmiş bu insanlar, yarın siyasal iktidarın yaslanacağı ana kesim olacaktır. Onun için eğitimin çok önemli olduğu tespit edilmiş ve bu biçimlendirmeye önem verilmiştir. Solcu, demokrat, ateist, laikliğe önem veren eğitim emekçilerinin önemli bir bölümüne ise işten el çektirilmiştir. Yani devlet, kendi oluşturduğu sanal gül bahçesindeki “dikenleri” temizlemiş, temizlemektedir kendi anlayışına göre. Bu kıyım tarikatlara yönelik değil, tam tersine çağdaş düşünceleri insanlara yöneliktir.
Kuzey Amerika Notları (5)
Arkadaşlar ile grup olarak yolculuk etmek zevklidir. Ama ben yalnız yolculuk etmeyi de seviyorum. Yalnızlık bir anlamda, yolculuk ederken özgürlük anlamına geliyor. Her şeye, başkasına sormadan kendin karar verebilirsin. Bazen bir kafeteryada, bazen bir parkta oturup gelip geçenlere bakarak hayat üzerine düşüncelere dalarsın. Konuşacak birisi yoktur yanında, bu yüzden yalnızca düşünürsün, okursun, izlersin. Ben hayat üzerine, daha çok yolculuklarda düşünürüm. Belki herkes öyle yapar, bilmiyorum.
Her şey Doğadaydı, Sırtını Döndüğün Yerde…
Ama bunu öğrendiğinde çok geçtir insan için belki de. Doğa yasalarıyla uyumsuz olan insanlık, giderek kendini insan yapan özelliklerinden de uzaklaşmakta, kendini olduğu gibi doğayı ve her şeyi bozmaktadır. Hırsla, büyük bir tatminsizlikle, saldırdığı doğayı tahrip ettiğinden kazandığı tek şeyin yabancılaşma, huzursuzluk, tatminsizlik olduğunu da bir gün anlayacaktır. Ama o gün çok geç olacaktır. Bu da işte yine doğa ile uyum içinde yaşayan ama soykırıma uğrayan Kuzay Amerika Yerlilerin dediği şeydir tam olarak:
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”