Bir Zamanlar Samsun’da

Bir Zamanlar Samsun’da

 

İstanbul’dan 1987 yılının sonlarında ailemle Samsun’a göçmüştük. Samsun’da, Havza Aşağı Mahalle’den çocukluk arkadaşlarım Paşa ile Şamil yaşıyordu. Bu nedenle yalnızlık çekmedim, onlarla takılmaya başladım. Kafkas Kültür Derneği’ne uğruyorduk.  Şamil, halk dansları ekibine mızıka çalıyordu. Kiraladığımız ev, derneğe yakındı. Ama ben İstanbul’dayken karikatürle uğraşıyordum ciddi olarak. Limon dergisine dışarıdan karikatür çiziyordum o zamanlar.

Samsun’a geldiğimde karikatür ile uğraşmaya devam ettim ve bir sergi açmak istedim. Samsun Fuarı’nın açılması yakındı, gidip fuar yetkilileri ile konuştuk, fuardan bir dükkân kiraladım ve orada karikatür sergisi açmaya karar verdim. Bu amaçla bazı politik karikatür ve çizimlerimi kartpostal olarak siyah beyaz olarak bir matbaada bastırdım.  Böylece fuar başlamadan hemen önce Paşa ve Şamil’in yardımıyla karikatür sergimi hazırladım. Açılışı da fuarla birlikte başlayacaktı. Özel bir açılış yapmayacaktık. Böylece Fuarın açıldığı ilk gün sergi de başlamış oldu. Bir arkadaşımız da Çorum’dan gelmişti.

Paşa’nın ağabeyi Avni’nin okul arkadaşı olan Abdullah vardı, “Apo” diyordu herkes ona. Apo, sonradan öğretmen oldu gitti. O da hemen bizim dükkânın karşısında Filistin’le ilgili karma bir karikatür sergisini organize etmişti. O sergide de karikatürlerim vardı Filistin’le ilgili. Hatta o zamanki Güneş gazetesinde serginin önünde bir fotoğrafımız da yayınlandı. Haberi yapan da, o günden sonra bize takılacak olan Alev adlı bir gazeteciydi.

Apo karşıdan,

 

“Ömür geçti hat boylarında

Kurşun değdi can deryasında

Vurulurken güvercinler

Kan ağlardı gök kubbe”

 

adlı şarkının da yer aldığı bir kaseti çalıyordu sürekli. Ben ise Grup Yorum’un kasetinde yer alan “Büyü de Baban Sana” adlı şarkıyı koyuyordum son ses.

Samsun’da o sıralar fazla siyasi hareket yok, çıt çıkmıyor. Bizim gelmemizle Samsun fuarı bile canlanmıştı. Grup Yorum’un ilk kaseti olan “Sıyrılıp Gelen“i bittikçe tekrar çeviriyorduk. Bizim teyp son ses açıktı ve dikkat çekiyordu bu yüzden, birçok insan akın akın sergiye geliyordu, fuarı gezerken. Binlerce kişi gezmişti sergiyi.

 

“Büyü de baban sana

Büyü de büyü

Baskılar işkenceler, kelepçeler,

gözaltılar, zindanlar alacak

Büyü de baban sana”

 

Neyse o akşam bir baktık Havza Dörtyol’dan mısırcı çocuklardan ikisi. Tombul Aslan ile Yanık Erhan’dı bunlar. Bizim yaşlarımızdaydılar ve Dörtyol’dan tanıyorlardı bizi. Kızarmış ve haşlanmış mısır satarlardı dörtyolda yolcu otobüslerine de çıkarak. Aslan, şişmancaydı ve yanakları dolgundu, bu yüzden ona “Tombul Aslan” derlerdi. Erhan’ın ise çocukluğundan yüzünde kalma bir yanık izi vardı, ona da o nedenle “Yanık Erhan” derlerdi.

“Kardaş sizmişsiniz ya,  biz  de geziyorduk Fuar’da müziği duyduk geldik, bir bakalım ne var diye” dedi Tombul Aslan.

Paşa çocukları kenara çekti:

“Gıcili iki kartpostal alın, ayıp olmasın.” dedi.

Bunun üzerine Mısırcı çocuklar birkaç kartpostal alıp bana imzalattılar. Ben de gülerek imzaladım kartpostalları onlara. Politik insanlar değillerdi, ama hemşehrimiz diye sevinmişlerdi.

Birkaç gün sonra bir baktık. Terörle Mücade Şubesi’nden geldiler sergiye. Şamil, Paşa ve ben vardık o sırada.

Komiser Aziz vardı sonradan öğrendik adamı, kumarcıydı, daha sonra birçok kez karşımıza çıkacaktı. Kuzey Kafkas Kültür Derneği’nin hemen üzerindeki kahvehanede bu Komiser Aziz devamlı kumar oynardı, gelip geçerken görürdük onu. 

Aziz, “Bu kaset ne kardeşim, yasak bu, çalmayın bunu.” dedi.

“Yasak değil,” dedim, “Çiftlik caddesinde Antik Müzik var oraya gidin, orada satılıyor.”

Komiser Aziz ters ters yüzüme baktı, ben de dik dik baktım ona. Baktı korkmuyoruz, daha fazla üstümüze gelemedi,

“Olsun, siz yine de çalmayın kardeşim.” dedi ve gittiler.

Gider gitmez son ses yeniden koyduk kaseti:

 

“Büyü de baban sana

büyü de büyü

Bitmez işsizlikler açlıklar alacak

büyü de baban sana”

Ondan sonra da polisler bir daha gelmediler, fuarın sonuna kadar.  Apo da karşıdaki Filistin sergisinden aynı kaseti çalmaya devam ediyordu:

 

“Vay bebem vaylar bebem

Gül bebem güller bebem

Eşkıya sardı yolu

Uyan uykudan bebem.”

 

Apo bir yandan, biz diğer yandan bütün Samsun fuarını inletiyorduk.

Paşa ve Şamil ile fuarın girişindeki büfelerden ekmek arası döner alır ve ayran eşliğinde ile bunu yer içerdik. Çok lezzetli olurdu döner. Samsun’un döneri meşhurdur, ayranı da.

Bazen sergiye solcular da gelirdi. Bunlar o ortamda böyle müziklerin açıkça çalınmasına şaşıyorlardı. 12 Eylül sonrasının korku dönemi hâlâ sürüyordu. Samsun’da yaprak oynamıyordu o dönem.

Bir gün birisi geldi sergiye.

“Gençler ben sizlere sevgi  ve saygılar sunuyorum. Karikatürler çok iyi.” dedi. Biraz sohbet ettik,

Yan tarafta oyuncakçı radikal dinci tipli bazı kişilerin dükkânları vardı. Ters ters bakıyorlardı bize. Bunlardan birisi bir genç çocuk, benim irtica ile ilgili bir karikatürüme bakıyordu:

“Bu karikatür kaç lira?” diye sordu.

“Satılık değil.” dedim.

“Alıp yırtacağım da onun için sordum.”

“Senin onu satın almaya gücün yetmez.” dedim. Gitti.

Karikatür de, beyninden yukarı bir musluk çıkan bir yobaz ve musluktan “tısss” sesi gelen bir karikatürdü. Beyinde düşünceler kesik anlamında. Bu tip karikatürlerime gıcık olmuşlardı.

Fuar boyunca binlerce kişi karikatür sergimi gezmişti. Samsun’da bir anda tanınmıştık nerdeyse.

Bir gün baktım birisi geldi sergiye asker kıyafetli ve sergi sahibiyle tanışmak istediğini söyledi.

“Benim,buyrun” dedim.

“Ben” dedi “Cumhuriyet gazetesi çizeri Kemal Gökhan Gürses.”

“Evet ismen tanıyorum sizi. Karikatürlerinizi biliyorum hoş geldiniz.” dedim. Samsun’da askerlik yapıyormuş izne çıkmış o gün fuarda gezerken bizim karikatür sergisi ilgisini çekmiş. Birer çay içip sohbet ettik. Bazı karikatürlerimi çok keskin buldu.

Bir tanesi vardı Holding binası şeklinde ve üzerinde holding yazan bir kürsüde bir hakim oturuyor. Ve üstündeki levhada “Adalet mülkün temelidir” yazıyor. Bu karikatürüm için,

“Mesela Patagonya adaleti falan derseniz daha dolaylı ve iyi olur.” demişti.

Bir gün yine bir şiirden yola çıkarak yaptığım bir desen çizimim vardı, bir kişi onu satın almak istedi. Aslında karikatürler satılık değildi, kartpostalları satışa sunmuştuk. Ama bazı desenlerim de vardı çizdiğim, şiirliydi bunlar. İşte bunlardan birisini satın almak istemişti. Israr edince ben de razı oldum. Amerika’da yaşıyormuş, kendisi tatillerde Samsun’a gelip gidiyormuş. Bu kişi satın aldı bu deseni ve parasıyla güzel bir döner ayran ziyafeti çektiğimiz gibi üste de para arttı.

Oyuncak satanlar, başka şeyler satanların yanında biz de karikatür sergisi açmıştık. Paşa gülerek,

“Sen de esnaf oldun işte Samsun Fuarı’nda.” diyordu.

“Esnaf kan ağlıyor öyle deme.” diyordum ben de ona.

Sürecek…

 

Erol Anar

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!