Birçok kişinin benliğini gösteren ayna kirlenmiştir hiç bakılmamaktan. İnsanlar artık kendi benliklerinin aynasına bakmak yerine, kendilerine benzeyen diğerlerine bakarlar. Böylece insanlar kendi benliklerini görmek yerine, başkalarının benliklerine bakarlar. Çünkü onları kendilerine, kendilerini de onlara benzetmişlerdir.
Category: Psikoloji
“Küçük Adamlar” ve “Büyük Adamlar”
“Dinle Küçük Adam” adlı yapıtında otoriteyi, sistemi ve her şeyi sorgular Reich. Bir insanlık manifestosudur bu yapıt. Gerçeğin üzerine örtülmüş örtüyü kaldırır usulca Reich ve bizi kendimizle, her şeyle yüzleşmeye çağırır. Ben kendisinden çok şey öğrendim.
Prozac Toplumu (2): İdeoloji, Teknoloji ve Yabancılaşma
En ağır yabancılaşma, kişinin farkında bile olmadığı yabancılaşmadır. İnsan artık gezegenler ve yıldızlar kadar kendisine uzaktır. En kalın perdeleri çekmiş, en yüksek duvarları örmüştür kendi iç dünyasının üzerine. O artık yabncılaşmanın ta kendisidir.
İdeolojik Teknolojik Toplumsal Yabancılaşma (1): Prozac Toplumu
İçinde bulunduğumuz sosyal medya çağı ile ne kadar uyumlu bir söz, onu iyi açıklıyor. İnsanlar sosyal medyaya baktıklarında sanki aynaya bakmış gibiler. Yalnızca kendilerini görmek istiyorlar. Kendilerine hayranlar. Başkalarını ise kıskançlıkla, küçümsemeyle izliyorlar çoğu zaman. Şişmişiz şişebileceğimiz kadar, bundan sonrası patlama… Kendimize doğru bir patlama.
Kitleler Psikolojisi Üzerine
Ancak politikacının hedefi sorgulayan, gören, eleştiren bu kitle değil, kendisine körü körüne inanan, onu ilahlaştıran ve onun her dediğini doğru kabul eden, kendisinin dayandıǧı kitlesidir. Dolayısıyla onun bu söylemleri, sorgulayanlar açısından her ne kadar trajikomik görünse de, kendisi açısından hedefini bulmaktadır. Demagoji işte bu yüzden tarihsel olarak politikacıların vazgeçilmez yöntemi olmuştur.
Freud Üzerine Birkaç Not
Freud, “Kitle Psikolojisi” kitabını yazdığında, Le Bon’un bu kitabından geniş olarak yararlanmış ve kitabı övmüştür. Hatta denilebilir ki Freud bu kitabını Le Bon’un kitabından yola çıkarak yazmıştır. Ama aynı zamanda eleştirel yaklaşır bu kitaba. Başka birkaç kitabı da daha kaynak almıştır Le Bon’un kitabının yanısıra.
Mahalleden Çıkma ve Değişme Korkusu
Gerçektende öyledir, emin olduğumuz şeyler aslında bir üflemeyle dağılacak tüylere benzer. Ama işte biz onları hiç sorgulamadığımız için eminizdir onlardan zaten. “Doğrularımız” bizim arkasına sığındığımız ve doğruluğunu hiç sınamadığımız şeylerdir. Hakikat ise yaşamımızda yer almaz. Yalanlara sığınırız biz, onlara “doğru” adını vererek.
Acıyı Kucaklamak
Ama şöyle bir bakarsak anlamsız bir hayatı ne kadar yaşamak isteriz? Bunun ne zevki olabilir diye düşünmekten alamıyor insan kendisini. Onun için aslında bir anlamı olmayan hayatımıza anlam yüklemek zorunda hissederiz kendimizi. Kendimize hep amaçlar, erekler, koyar ve ona doğru yürürmeye bunları gerçekleştirmeye çalışışırz. Peki gerçekleşse ne olacak, bu kez bir amaca yöneliriz. Peki o da gerçekleşse? İşte bu noktada hayatın anlamsızlığını görürüz. Hayat acılarla doludur daha çok, bazen ise mutluluk da vardır daha az olsa da.
Aynı Anda Hem İzleyici, Hem de Oyuncuyuz
İnsanları düşüncelerinden ibaret olarak değerlendirmek bir yanılgıdır ve biz bu yanılgıya sıklıkla düşeriz. Hatta hayatımızın yönünü de bu çerçevede belirleriz. İnsan insandır, bir kişiliği, karakteri ve insan olmasından kaynaklı davranış biçimleri vardır. Düşünceleri olduğu gibi. Düşüncelerinden fazlaşıdır o.
Kırık Camlar Teorisi ve Kırık Kalpler Teorisi
İnsana yapılan davranış da aynen kırık camlar gibidir. Eğer bir insanın toplumsal saygınlığı giderek azalıyorsa, toplumda ona karşı olan küçümseyici davranışlar şiddete kadar dönüşebilir. Örneğin sokakta yaşayan bir evsize saygı duymaz çoğu insan. O evsiz yasaların, devletin gözünde de yaşamayan, gereksiz yere sokakları işgal eden kişidir. Dolayısıyla sokakta bir evsizin ölmesi, öldürülmesi hiçbir önem taşımaz, ne toplum ne de devlet açısından.