Akdeniz Anıları (12)

Akdeniz Anıları (12)

Telefonuma baktım, mesaj gelmiş Demet’ten: “Keşke ben de orada olsaydım seninle beraber. Ama finaller başlıyor haftaya, o yüzden gelemiyorum. Dün bütün gece seni düşündüm.” diye yazıyordu.

Ben de ona mesaj çektim:

“Keşke, ne güzel olurdu. Ama ben döneceğim on gün sonra Ankara’ya en azından.”

Ertesi sabah tropik barda idim yine. Baktım Hale geliyor. Bu kez mavi bir bluz giyinmişti, altında da yine sahil işi renkli bir etek vardı. Kızıyla gelmişti bu kez.

“Oturamayacağım şu an, ama size bir şey söylemek için geldim.”

Merak etmiştim, yüzüne baktım.

“Yarın biz Aspendos’a gidiyoruz günlük bir tur var buradan, hotelden. Ben size sormadan bir şey yaptım. Size de bilet aldım. Bizimle gelmenizi rica edecektim.”

Sustum, bir an düşündüm.

O sırada Eylül, bana şöyle dedi:

“Haydi ama amca lütfen gel, çok güzel bir yolculuk olacak.”

Reddedemezdim, manevi kızım da istiyordu bunu.

“Peki,” dedim Hale’ye “tek bir şartla gelirim, benim için ödediğiniz ücreti size ödeyeceğim.”

“Ya ne önemi var?” dedi,

“Borçlu kalmak istemem.” dedim.

“Peki, o zaman,” dedi. “Yarın saat sabah 07.00’de hotelin önünden otobüs kalkacak. Orada buluşacağız.”

“Tamam.” dedim.

Bilet ücretini ödedim orada ona.

Sonra gittiler. Bir süre düşündüm, en azından buraya kadar gelmişken Aspendos’u da görmüş olurum. Üstelik bir grup ile seyahat etmek zevklidir.

Tam Türk filminin içine düşmüştüm, istemeden de olsa. Gerçekten hayatın içinde o saçma olarak nitelediğimiz filmlerden çok daha abartılı sahneler yaşanıyordu, ama çoğu zaman bunlar dikkatimizden kaçıyordu.

Akşama yine balkonda oturdum yalnız başıma, bir bira açtım kendime, sigara da yaktım, sonra Demet’i aradım.

Lütfü ile olan Türk filmi muhabbetimizi de anlattım. Demet’e, Hale’den ve onun küçük kızından da söz ettim telefonda. Güldü, ama sonra şöyle dedi:

“Kıskandım.” dedi.

“Yok,” dedim “kıskanacak bir şey yok. Bak sana açıkça söylüyorum, sadece edebiyat konusunda sohbet ettik. Tropik barda idim oraya geldi. Sonra kızı geldi, çağırdılar gitti zaten”

Çok ilginçti, birbirimizi hiç görmeden, daha yüz yüze bir ikili ilişkiye başlamadan kıskanmaya, sahiplenmeye bile başlamıştık. ‘Hayat ne garip şey’ diye düşündüm o an.

“Bak o kadınla bir şey yaşarsan, ya da ondan hoşlanıyorsan…”

“Merak etme seni aldatmam.” dedim sanki kırk yıllık aşıklarmışız gibi.

“Ha ha ha ha!  Hele bir yap, görürsün.”

“Senin bu esprilerini çok seviyorum.” dedi.

Sonra bir an sustu ve

Okuldaki sorunlardan söz etti biraz sonra, son senesi olduğu için biraz ağırmış dersler.

“Amaaan vuruyum dibine!” dedi, “nasıl olsa geçecek bu sorunlar, öyle ya da böyle!”

“Ha ha ha ha! Sen de mi?” diye sordum.

“Ha ha ha ha! Senin bu sözlerini çok sevdim her şeye uyuyor, vur dibine gitsin.”

“Evet, bunu Bukowski’den kapmıştım sanırım. O bazı kitaplarında kullanmıştı.”  dedim.

“Kılavuzu karga olanın…” dedi.

Ben tamamladım,

“Ha ha ha! olsun uyar. Bukowski, o sahte, oynayan, binbir suratlı insanlardan bin kat daha iyidir. Lafı hiç süslemeden doğrudan sonuca gidiyor. Doğrudan nakavt; hiç konuşmadan, açıklama yapmadan yumruğu indiriyor.”

“Ha ha ha ha!”

“Bu iki sözcük çok derindir aslında, dedim, “hayata ironik yaklaşmak ve onu çok da ciddiye almamak gerektiğini dile getirir. İnsanlar çok basittir aslında, onları çok da ciddiye almayacaksın. Hırsları, pastadan pay kapma mücadeleleri, iktidar elde etme arzuları içinde boğulurlar. Hiçbir şey çok da ciddiye almaya değmez belki de şu hayatta. Vur dibine gitsin!”

“Evet, çok güzel.” dedi Demet.

“Bak tekrar söylüyorum, kadından hoşlanıyorsan, ya da bir ilişkiye girersen beni sakın arama.” dedi tekrar. O konuya takılmıştı.

“Gerçekten öyle bir şey yok. Güvenmiyor musun bana?” dedim.

“Erkeklere güven olmaz!” dedi

“Bak bu konuda haklısın. Ama ben farklıyım. Ben senin bildiğin erkeklerden değilim.”

“Ha ha ha ha!” Güldü.

“Ha ha ha ha!”

“Hepsi öyle der, farklı olduğunu söyler.” dedi.

“Bak,” dedim “bu konuda da haklısın. Ama emin ol, kadına bir ilgim yok. Küçük kız istedi diye gideceğim.”

“Manevi kızın mı?”

“Evet, ha ha ha ha!”

“Ha ha ha ha!” o da gülmüş ve yumuşamıştı sonunda.

-Sürecek-

Erol Anar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!