Öğrenilmiş çaresizlik var olan koşullara teslimiyettir ve bireyin özsaygısını törpüleyerek, onu koşulsuz itaate zorlar. Burada başta siyasal iktidar olmak üzere her tür iktidarın kullandığı ve bireyde umutsuzluk, güçsüzlük yaratarak onun teslim olmasını itaat etmesini sağlamak için kullanılan bir yöntemdir.
Year: 2019
Geçmişten Uğultular
Bu günlerde başka mahallelerden çocuklar da bizim mahalleyi ziyaret eder ve şeker isterlerdi kapılarını çaldıkları evlerden. Bunlar Havza’nın tüm mahallerini, ellerindeki naylon şeker poşetleriyle ziyaret eder ve şeker biriktirirlerdi. Naylon torbalarının içinde binbir çeşit akide şekerleri parıldardı bunların. Hepsini yiyeceklerinden değil, ama şeker biriktirmeyi severlerdi bu çocuklar bayramlarda.
Dörtyol Çocukları
Necdet gelirdi okula gitmeden önce, hep beraber tren yolundan giderdik okula ilkokuldan beri. Bizim okul güzergâhımız hiç değişmedi. Karşıyaka’dan gelenler de tren yolu üzerinden giderlerdi okula. Bazen kız kardeşim Jale, ben ve Necdet ile giderdik ve Gar müdürünün kızı Sabiha ve kardeşleri de bize katılırlardı orada Havza Tren Garı’nın önünde. Gar’ın hemen üstündeki evde oturuyorlardı. Ve oradan hep birlikte sohbet ederek yavaş yavaş okula giderdik. Necdet ile ben sigara içerdik okuyla giderken.
Çürüme
Gerçekte toplumun büyük kısmı yaşayan ölüye dönüştürülmüştür sistem tarafından. Zombiler gibi yaşamaktayız, ne yaşadığımızın farkındayız, ne de öldüğümüzün. Bir ceset gibi kokuyoruz ama kendi kokumuza alışmışız onu hissetmiyoruz bu nedenle. İnsan yanlarımız çürümüş: Vicdan, sevgi, hoşgörü … Gerçek hayatı bile bir yana bırakın şöyle bir sosyal medyaya bakarsak, bu linç psikolojisinin ve çürümenin ne kadar yaygın olduğu görülebilir aslında.
Varoluşumun Anlamı
Herkesin yaşam serüveni de farklıdır, size göre yanlış olan başkasına göre doğrudur. Ama benim kendi serüvenimde vardığım nokta budur. Varoluşumun temel kaynağı özgürlükle beslenmesidir. O yüzden özgürlüğümden ne bugün, ne yarın, ne bir günlüğüne, ne de bir saatliğine vazgeçerim. Eşitlik ve özgürlük aynı anda ve yan yana değillerse, sonra da yan yana olmayacaklardır bana göre.
Her İnsan Kendine Çıkan Bir Merdivendir
‘Göklere çıkan bir merdiven’ bulamazsın, ama kendine çıkan bir merdiveni bulabilirsin.
Ancak o merdivene uzun ve yorucu çabalardan sonra ulaşırsın. İşte o merdiveni çıkıp yukarıya ulaştığında, kendini bir bütün olarak yukarıdan görebilirsin. Oraya, ancak başkalarına değil, kendine merdiven olduğunda ulaşabilir insan. Pekçok insan içlerine inen bir merdiven olduğundan habersiz yaşar ve ölür. Keşfedenlerin sayısı pek azdır iç dünyaya inen o gizemli merdivenleri.
İtaat, Otorite ve Kendine Acındırmak
Öte yandan siyasal İktidarı elinde bulunan otorite de, böylesi kişiliklere ihtiyaç duyar, onları kendi siyasal iktidarın devamı için kullanır. Nazilerden günümüze Ortadoğu’daki totaliter rejimlere kadar bu böyledir. Siyasal iktidarlar, özellikle totaliter rejimlere sahip ülkelerde kendi radikal taraftarlarına yol verir, onları silahlandırır, ya da silahlanmalarına göz yumar. Bunları her zaman yedek güç olarak bir kenarda tutar. Bilir ki sadece asker ve polis, militer güç iktidarda kalmak için yeterli değildir.
Bir Zamanlar Samsun’da (2)
Ben tabi o zaman enerji ve düşüncelerle doluyum. Yazmaya henüz başlamamıştım. Karikatür, müzik ve resimle uğraşıyordum. Cezaevlerine ziyarete gidip geliyordum. Ve sürekli bir şeyler yapma, etkinlikler düzenleme ile ilgili düşüncelerim vardı kafamda.
Edebiyatın İşlevi Nedir?
Edebiyat bilinçli bir birey yaratabilir mi? İşte bu toplumsalcı edebiyat anlayışının ana konusu oldu yıllarca ki, bireyi edebiyat aracılığıyla bilinçli bir varlığa dönüştürmek yanlış bir yöntemdir ve işe yaramaz. Bence edebiyat bilinçli bir birey yaratamaz; edebiyatın işlevi bu değildir. Edebiyat ideolojinin basit bir parçası, bir propaganda malzemesi de değildir. Dolayısıyla edebiyat bilinçli bir birey yaratamaz, ama belki bireyde bazı duyarlılıklar oluşumasına yardımcı olabilir. Bunu da bir misyon yüklenmeden, zorlanmadan kendi doğallığı içinde yapabilir. Ayrıca bu bilinç nedir diye düşünebiliriz, hangi bilinci yaratmak istiyoruz, nasıl bir bilinç olacaktır bu? Bence edebiyatın işlevi bilinçli bir birey yaratmak değildir. Bu yüzden edebiyatta Çernişevski’yi değil, Dostoyevski’yi tercih ederim.
İnsan İnsanı Eksiltiyor
Bazı gerçekleri çok sonraları fark edersin, insanların birbirlerini tamamlamadıkları, aksine eksilttikleri gerçeği gibi şeyleri. Ama eksikliklerini fark ettiğinde, bunun iyi ya da kötünün üzerinde gerçek olduğunu anlarsın. Birbirini tamamlamak da gerekmez belki, ama ne kadar az eksiltirse bir diğerini o kadar belki iyidir. Çünkü insan kendisini bile tamamlayamıyor gerçek anlamda. Eksik gidiyor birçok insan, kendini tanımıyor, sorgulamıyor ve belki kapasitesinin yüzde 10’u çapında bir hayat sürerek ölüp gidiyor.