Çürüme

Çürüme

“İnsan dediğimiz şey, yakın tarihin bir icadıdır ve muhtemelen sonu yakındır.” der Foucault, “İnsan Doğası İktidara Karşı Adalet,” adlı yapıtında. O insanın kendisini bitirdiğinin farkındaydı. Bu çürümeyi görüyordu.

Çürüme derindedir, tüm gözeneklerden yayılır, en küçük hücrelerden başlayarak bütün vücuda hızla yayılmıştır.

Dostoyevski ise, “Budala” adlı yapıtında şöyle diyor:

“Bu devir, sıradan insanların en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.”

İçinde bulunduğumuz çağı da açıklıyor ilk bakışta. Ama ben içinde bulunduğumuz çağda sıradan insandaki hastalıkların ilerlediğini düşünüyorum. Sıradan insan çürümektedir, hatta çoktan çürümüştür o.

Cotard sendromuna sahip kişiler çoktan ölmüş oldukları, çürümekte oldukları ya da hiç varolmadıkları sanısına kapılmaktadırlar.

Psikolojide buna “yaşayan ölü sendromu” da deniliyor. Nadir görülen bir hastalık olarak biliniyor. Ama aslında sosyolojik anlamda hiç de nadir değildir. Dünya toplumlarına bakarsak bireylerin birer zombiye dönüştürüldüğünü görürüz. En azından çoğunun. Yaşıyorlar mı, nefes mi alıyorlar sadece, belli bile değildir. Birey ise kurtlanmıştır Cioran’ın dediği gibi. Oturduğu koltuktan on metre ötesi ile ilgilenmemektedir.

Çürümeyi hızlandıran ise kapitalist sistemdir. Sistem toplumun kılcal damarlarının en küçük hücresine kadar sızmış ve onu ele geçirmiştir. Sistem çürüdükçe, toplum da çürümektedir. Aslında sistem çürümüştür, ancak bu çürümüşlük içinde yeniden hayat bulmakta ve kendi varoluşunun devamlılığını bir şekilde sağlayabilmektedir. Bunun bedeli ise toplumun çürümesidir. Toplum çürüdükçe, sistem de bu çürümüşlük içinde yeniden küllerinden var olur.

Cioran, eşsiz yapıtı ‘Çürümenin Kitabı’nda çürümeyi hayat yasalarının başında gelen bir faktör olarak açıklar.[1]

“Tarih’in tamamı kokuşarak çözülme halindedir çıkardığı kokular geleceğe doğru buram buram yayılır: Oraya doğru koşarız; hiç değilse her çürümenin içinde bulunan ateş için …”[2]

Cioran bu çürümeyi daha da ileri görürür ve “kurtlanmış insan” der.

Gerçekte toplumun büyük kısmı yaşayan ölüye dönüştürülmüştür sistem tarafından. Zombiler gibi yaşamaktayız, ne yaşadığımızın farkındayız, ne de öldüğümüzün. Bir ceset gibi kokuyoruz ama kendi kokumuza alışmışız onu hissetmiyoruz bu nedenle. İnsan yanlarımız çürümüş: Vicdan, sevgi, hoşgörü … 

“Hayat her an çürümekte olandır; tekdüze bir ışık kaybı, gecenin içinde yavan bir dağılmadır; asasız, halesiz, aylasız …” [3]

Çürüme, hayatın entropisidir.

Daha etimiz çürümeden önce, vicdanımız, adalet duygumuz, özgürleşme arzumuz, hoşgörümüz bütün duygularımız çürümüş. Kala kala giderek çürüyen kokuşan bir et yığınına, zombiye dönüşmüşüz. Ama bunun farkında bile değiliz. Hayat dökülmüş derimizden pul pul, terk etmiş bizi çoktan.

Sosyal medyaya şöyle bir göz atarsanız, bu çürümenin boyutlarını gözlemleyebiliriz. İnsanlar manipüle edildiklerinin farkında bile olmadan birbirlerine en acımasız bir biçimde saldırmakta, en küçük düşünce farklığına hoşgörü göstermemekte ve birbirlerini gözü dönmüş kurtçuklar gibi linç etmektedirler. Sosyal medya çürümenin turnosol kağıdı olmuştur neredeyse.

“Artık anlayacak hiçbir şey kalmadığı zaman her şeyi anlar insan.” Foucault Sarkacı’nda Umberto Eco.

Buradan yola çıkarak belki şöyle diyebiliriz: Artık çürüyecek bir şeyi kalmadığında, çürümeyi anlar insan. Tabi sadece bazı insanlar çoğunluk farkında bile değildir çürüdüğünün.

Toplumun büyük çoğunluğu çürümüştür aslında, onu çürüten de için için atomlarını, hücrelerini kemiren inançları, tabuları, resmi ideolojisi, kuralları, yasaları, siyasal iktidarları, elitleridir vs… Sadece bunlar da değil, bizzat onun içindeki her bireydir. Siyasal iktidarı uygulayan da üzerinde iktidar uygulanan da  sorumludur bu çürümeden.

Asıl çürüme, çürümenin farkında olmamaktır.

Erol Anar

[1] E. M. Cioran: “Çürümenin Kitabı”, Metis Yayınları, 4. Basım: Kasım 2013, İstanbul, sayfa 42.

[2] Age, sayfa 47.

[3] Age, sayfa 54.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!