Balık tuttuktan sonra hemen evlerden bir küçük tüp getirir, yağda balıkları kızartır, ekmek, domates, biber eşliğinde yerdik. Bazen de ırmak kenarında balıkları temizler ve ince çubuklara dizerek, yaktığımız ateşte kızartırdık. Çok lezzetli olurdu bu şekilde balıklar.
Year: 2019
Gerçek, Birey ve Kitleler
Kitle her şeyden önce belirli bir bilince sahip olmayan bir kalabalıktır. Yalnızca çok nadir anlarda bilinçli hareket eder. Fransız Burjuva Devrimi’nde olduğu gibi. Kitlenin içindeki insanlar tek ruhtur ve bu ruhun içinde olmayan kitleden dışlanmıştır. Böyle nadir devrimci anları olsa da, kitle adeta kendine bayrak edindiği önderlere tapınır, onlara kutsallık bahşeder.
Perili Hamam
Babaannem anlattıǧına göre, bir gün sabah erkenden tek başına hamama gidiyor. Hamama girdiǧinde hamamı tıklım tıklım dolu buluyor. Ama biraz da garipsiyor, çünkü o gün hamamda bulunan kadınların hiçbirisini tanımıyor. Kızların hepsi genç ve kusursuz vücuda sahip, üstelik bir peri gibi de güzeller. Bunlardan bazıları babaannemin etrafını sararak onunla sohbet etmeye çalışıyorlar. Babaannem durumu garipsemiş, ama yine de şüphelenmemiş; bu genç kızların çevre illerden kaplıca için gelenlerden olduǧunu düşünmüş. Bunlar “Teyzeciǧim, teyzeciǧim…” diyerek babaannemin etrafında dört dönüyorlarmış.
İktidar, Özgürlük ve Geleceğe Dair Düşünceler
Tamamen distopik bir dünyaya dönüşebilir gerçek dünya. Yarı gerçek, yarı sanal ve tek tek bireylerin kendi gardiyanlarına dönüştükleri bir dünya hiç de uzak değil. İktidar, Foucault’nun dediği gibi bedenlere nüfuz edecek, iktidar bedeninizdeki chip olacak. Bir polise, yargıca gerek kalmayacak, sistem sizi otomatik olarak denetleyecek; gerektiğinde kısıtlayacak. Böylece birey, kendi kendisinin gardiyanı, polisi ve yargıcı olacaktır. İktidar ise görünmez ve ulaşılmazdır böylesi bir sistemde.
Asayiş Berkemal!
Tersakan’a akşam iniyordu yavaş yavaş. Kavak ağaçlarının üzerindeki yapraklar esen hafif yelde sallanıyor ve ağaçlar giderek birer siluete dönüşüyordu. Mahallede ise akşam telâşı vardı.
Köprülü Abu’nun Dirilişi
Böyle gecelerde aǧaçların altına oturur huzurlu, tatlı bir sohbete dalardık çocuk yüreklerimizle. Rüzgâr usul usul eser ve mısırların sallanan püsküllerinin kokusunu taşırdı bize doǧru. Cır cır böcekleri hiç durmadan öterken, uzaklardan köpek havlamaları duyulurdu. Ve biz o aǧaçların ve ayın altında, o köy gecelerinde inanılmaz mutluyduk.
Devlet Üzerine (4): Devlet Büyüsünden Kurtulmak
Bertrand Russell, İngiliz lonca sosyalizminin perspektifinden şu saptamayı yapar: “Devlet güçlü olmaya devam ettiği sürece, sosyalist de olsa, birey yeterince özgür olamaz.’
Burada aslında “devlet güçlü olmaya devam ettiği sürece”
değil de, devlet olduğu sürece demek bence daha doğrudur.
Kendini Arayan İnsan Kendine Göçebedir
Yani önce kendin ol, ondan sonra ne olursan ol! Kendini
nasıl hissedersin hisset! Kimlikleri bir kaçış noktası olarak düşünme! Ne olursan ol, ama kendin ol!
Şunu unutmayalım insan kendi olmadıktan sonra hiçbir şey
olamaz. Ancak kendisini kandırır.
Çiçek Şahin
O zamanlar Havza’nın yarısını, işte bu Tabutçu Şahin amca gömmüştü. Bıyıkları dudağının kenarından yana ve biraz aşağıya sarkardı. Hep hafif uzamış beyaz sakalları olurdu yüzünde. Ölümü, belki de Havza’da en iyi tanıyan insandı. Omzunda taşıdığı kalın ipi, tabutu taşımak ve bağlamak için kullanırdı. Her gün acılı insanlarla, cenazelerle karşılaştığından dolayı işi gereği, tersine sakin bir insandı. Kolay kolay sinirlenmezdi. Ama Dörtyol’da onu kızdırırlardı bazen.
Düalizmlerin Adamı: Fyodor Dostoyevski
Yıllardır yaza yaza bitiremediğim bir konu vardır: Fyodor Dostoyevski… Hakkında onlarca, sayfalarca yazı yazmama karşın, hâlâ eksik hissederim kendimi bu konuda. Üzerine yazılmış belli başlı biyografileri okumama rağmen, her seferinde yine de onun hakkında hiçbir şey bilmiyormuşum gibi gelir. O kadar derindir ki, boğulmamak için çaba sarf etmek gerekir. Kitaplarını ikişer üçer kez okumama karşın, her seferinde tekrar tekrar karıştırdığımda yeni şeyler keşfederim. Dinci ve milliyetçi yanını eleştirmekle birlikte, bir romancı olarak onun eşsizliğine, psikolojik derinliğine saygı duyarım. Ona benzeyen hiçbir romancı yaşamamıştır şimdiye dek, insan ruhunun bu kadar derinine inen bir yazar yoktur.