Köprülü Abu’nun Dirilişi

Köprülü Abu’nun Dirilişi

Rüzgâr usul usul eser ve mısırların sallanan püsküllerinin kokusunu taşırdı bize doǧru. Cır cır böcekleri hiç durmadan öterken, uzaklardan köpek havlamaları duyulurdu.

Güllü Hala, annemin halası idi, biz de hala derdik ona. Kısa kesilmiş, beyaz gür saçları, uzun boyu ve kendinden emin ses tonuyla hiç çekinmeden konuşur, bazen küfür eder, karşısında kimse duramazdı. Otoriterdi, biz çocuklar ona saygı duyar, ama hem de kendisinden korkardık. Babamı bile azarlardı yeri geldiǧinde. Onu gören erkekler de bir köşeye siner, sessiz kalırlardı. Kızdıǧı zaman hiç bakmaz, çekinmeden saydırır, küfür ederdi. Bir gün Levent abim Vezirköprü’ye mitinge gitmiş, burada yolda tesadüfen karşılaştıǧı faşist eǧilimli Çerkes akrabalarımızın çocukları olan yaşıtı iki genci dövmüştü. O sıralar o 15-16, ben de, 11-12 yaşlarındaydım.

Bu konu, Güllü Hala’nın kulaǧına kadar gitmişti. Bir gün Ankara’dan Havza’ya bizim eve ziyarete geldi, evde Levent’in gelmesini bekliyordu. Levent eve geldiǧinde, Güllü hala onu mutfakta yakaladı ve şöyle dedi:

“Sülaleni s..erim senin puşt! Niye akrabalarımızı dövdün?”
Levent, utanmış hiçbir şey dememiş, ama onun yerine evden kaçmayı tercih etmişti.

Güllü Hala merdivenin başında küfür etmeye devam ediyordu:
“Bir daha yaparsan gebertirim seni!”

Güllü Hala sert ve otoriter görünmesine karşın, yüreǧi sevgi dolu, duygusal bir insandı. Mızıka çalmayı gençliǧinde öǧrenmişti. Bazen mızıkayı eline alır ve eski yerel Memduhiye Çerkes ezgilerini çalar ve geçmişe dalar giderdi. Eşi Hüsamettin enişte ise, devamlı yüzü gülen, esprili bir insandı. Bana hep gülerek şöyle derdi:
“Seni tren yolunda gördüm dün, kızların peşinden gidiyordun. Seni gidi çapkın seni!”

Güllü hala kadar olmasa da, Sabahat halam da aklına geleni konuşmaktan çekinmez, bazen küfür bile ederdi. Bir gün Sabahat halam Ankara’dan Havza’ya ziyarete gelmişti. Oturma odasında aile üyeleri sohbet ediyordu. Sabahat halam bazen Bodrum’daki akrabamız Orgüllere tatile giderdi.

O gün bir tatil hikayesini anlatmıştı. Sabahat halam yine otobüsle Bodrum’a giderken otobüsün durduǧu dinlenme tesislerinde tuvalete gitmiş. Derken, tuvalette bir hareket, bir heyecan kadınlar arasında. Tuvaletin önünde birikmiş kadınlar. 
“Ne oldu?” diye sormuş halam.

Kadınlardan birisi,

“Emel Sayın burada tuvalete girdi, çıkmasını bekliyoruz.” demiş.

Emel Sayın da özel aracı ile Bodrum’a gidiyormuş. Tuvalet ihtiyacı için o tesislerde durmuş tesadüfen. Halam hiç oralı olmamış tuvalete girmiş. Çıkarken Emel Sayın’ı kadınların arasında dışarıda görmüş. Ama yanlarına gitmemiş, sevmezdi öyle şeyleri.

Hikâyenin bu kısmında kızkardeşim Jale, halama şöyle dedi:
“Sen şanslısın Hala.”

Sabahat halam ona baktı ve,

“Niye şanslıyım, Emel Sayın’ın işediǧi tuvalete işediǧim için mi?” dedi.

***

Bir gün öǧleden sonra annemin bir akrabasının vefat ettiǧi haberi gelmişti. Ben 6-7 yaşlarındaydım. 

“Köprülü Abu ölmüş.” dedi annem.

O gün geç olduǧundan gidemedik ama, bir sonraki gün erkenden kalktık. Ve bir minibüse binerek, Vezirköprü’ye gittik. Annem, Ceyhan teyzem, teyzenin oğlu Sinan ve ben birlikte gidiyorduk. Gideceǧimiz köy, Vezirköprü’nün bir Çerkes köyü idi. Vezirköprü’ye geldiǧimizde o köye giden bir traktör bulduk, sora sora. Traktörün römorkunda bazı köylüler ile köye doǧru yola çıktık. Asfalt olmayan yolda yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra köye geldik. Traktör bizi Köprülü Abu’nun evinin önüne bıraktı, evi zaten köy meydanında idi.

Traktörden inip Köprülü Abu’nun evine doğru bir baktık ki, bir de ne görelim, Köprülü Abu her zaman oturduǧu cam kenarından bize bakmıyor mu….

Annemin şaşkınlıǧı yüzünden okunuyordu.

“Köprülü Abu yaşıyor.” kelimeleri çıktı güçlükle aǧzından. Ben ise çocuk kafasıyla yaşananlara bir anlam veremiyordum. Köprülü Abu ölmüş de dirilmiş gibi geliyordu bana sanki.

Kara haber tez gelir derler. O gün bu yanlış haberi duyan birçok akrabası Havza, Merzifon, Amasya ve diǧer yerlerden köye akın ediyorlardı. Köprülü Abu mutluydu ve şöyle diyordu durmadan gelenlere:
“Ne iyi yaptınız da hepiniz geldiniz, en azından ölmeden son bir kez sizleri görmüş oldum.”

Bu olaydan bir süre sonra ise Köprülü Abu gerçekten vefat etti.

Vezirköprü’deki bu Çerkes köyüne bazen teyzemin oǧlu Sinan ile de giderdik yaz tatillerinde birkaç günlüǧüne. Özellikle yaz akşamları yemekten sonra bahçeye çıkar ve uçsuz bucaksız tarlalara, aǧaçlara ve onların üzerine ışıklı bir tül gibi inen tepsi gibi aya bakardık.

Böyle gecelerde aǧaçların altına oturur huzurlu, tatlı bir sohbete dalardık çocuk yüreklerimizle. Rüzgâr usul usul eser ve mısırların sallanan püsküllerinin kokusunu taşırdı bize doǧru. Cır cır böcekleri hiç durmadan öterken, uzaklardan köpek havlamaları duyulurdu. Ve biz o aǧaçların ve ayın altında, o köy gecelerinde inanılmaz mutluyduk.

Erol Anar

“Aşaǧı Mahalle” başlıklı henüz yayınlanmayan kitabımdan…
Copyright © 2019 erol anar. Bütün hakları saklıdır.

One thought on “Köprülü Abu’nun Dirilişi

  1. Köyler ve akansuları etrafında dönüp durur benim anlatılarımda,o sebeple “abunun ,Ayla’nın ,bekçinin ,müziğin…..”sonunu bilmek isterim Hocam.Kolay gelsin

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!