İstemeden Varım, İstemeden Öleceğim… – Fernando Pessoa

İstemeden Varım, İstemeden Öleceğim… – Fernando Pessoa

Bulutlar… Hâlâ geçiyor bulutlar, hep geçer onlar, sonsuza dek geçecekler, solgun yumaklarını çözüp toplayarak, darmadağın, sahte göklerini belli belirsiz gerip açarak.

Bulutlar… Bugün gökyüzünün farkındayım, ona bakmadığım, daha çok hissettiğim günler de oluyor – çünkü şehirde yaşıyorum ben, şehri barındıran doğada değil. Bulutlar… Bugün onlar temel gerçeklik ve giderek kapanan gök kaderimi tehdit eden büyük bir tehlike gibi, hiç aklımdan çıkmıyor. Bulutlar… Uğultu, çıplak bir keşmekeş içinde açıklardan Kale’ye, Batı’dan Doğu’ya geliyorlar, bazen beyaza bulanmış oluyor bu kargaşa, bilmem hangi öncü bulutlara doğru iplik iplik uzanıyor; daha ağır davranan bazı bulutlarsa sesi gayet iyi duyulan rüzgâr onları dağıtmakta gecikince neredeyse kapkara kesilmiş; ve nihayet, dar ev sıraları arasındaki sokak denen yalancı boşlukları gitmeye gönülleri yokmuş gibi gölgeleriyle değil, yavaşlıklarıyla karartırken, kirli bir beyaz karasına döndüler.

Fernando Pessoa

Bulutlar… İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan şeylerin ortasındaki soyut ve tensel noktayım – ki o şeylerin bir adım ötesinde değilim ben de. Bulutlar… Hissettiğimde nasıl bir sıkıntı, düşündüğümde nasıl bir rahatsızlık, istediğimde nasıl bir yararsızlık! Bulutlar… Hâlâ geçiyor bulutlar, bazıları kocaman, evler yüzünden göründüklerinden daha küçük olup olmadıkları anlaşılamadığından, sanki bütün göğü ele geçirecekler gibi geliyor insana; kimilerinin büyüklüğü belirsiz, iki bulutun birleşimi olabilir bunlar ya da ikiye bölünecek tek bir bulut – yükseklerde, yorgun gökte artık hiçbir anlamları yok; kimileri ise küçücük; güçlü şeylerin oyuncağı, saçma oyunlarda kullanılan, bir tarafa yığılmış, yalnız bırakılmış, soğuk, sönmüş toplar gibiler.

Bulutlar… Kendimi sorguluyorum, kendimi bilmiyorum. Yararlı tek bir iş yapmadım, sahip çıkabileceğim herhangi bir şey de yapmayacağım asla. Hayatım boyunca bir tek, var olmayan şeylere karman çorman yorumlar getirmekten vazgeçmedim, bunu da, gizli evreni bana veren, başkasına aktarılması imkânsız duyguları anlatmak için dizeleri nesre dönüştürmekte kullandım. Nesnel olarak, öznel olarak kendime doydum. Her şeye doydum, hepsine. Bulutlar… Onlar her şeydir, yükseklerin paramparça oluşudur, boş dünyayla var olmayan gök arasında bugün gerçek olan tek şeydir bulutlar; zorla üzerlerine yıktığım sıkıntıdan artakalan tarifsiz paçavralar; olmayan renkte tehditlerle koyulaşmış sis; duvarsız bir hastanede, kirli pamuk toplar. Bulutlar… Onlar da benim gibidir, görünmez bir coşkunun etkisiyle gökle yer arasına saçılmış, yıldırımlı ya da yıldırımsız bir yoldur, dünyayı aklıklarıyla neşeye boğar ya da kara gövdeleriyle karartırlar, arada kalmanın, başıboşlukların öyküleri olarak, yerin gürültüsünden uzak, ama göğün sessizliğinden yoksundurlar. Bulutlar… Hâlâ geçiyor bulutlar, hep geçer onlar, sonsuza dek geçecekler, solgun yumaklarını çözüp toplayarak, darmadağın, sahte göklerini belli belirsiz gerip açarak.

Fernando Pessoa

Huzursuzluğun Kitabı’ndan kısa bir bölüm,  Can Yayınları, 10. basım: Aralık 2013, Çevirmen: Saadet Özen, İstanbul, sayfa 204-205.

https://canyayinlari.com/kitapdetay/16718/huzursuzlugun-kitabi/

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!