Antitez – Adorno

Antitez – Adorno

Tek sorumlu davranış biçimi şu olabilir: Kendi bireysel varoluşumuzu bir ideolojiye dönüştürmekten kaçınmak ve özel yaşamımızı da en alçakgönüllü, en iddiasız ve en gürültüsüz biçimde sürdürmek …

İnsanlara mesafeli davranan kişiyi bekleyen bir tehlike vardır: Kendisinin başkalarından daha iyi olduğunu sanmak ve topluma yönelttiği eleştiriyi de kendi özel çıkarını gizleyen bir ideoloji olarak istismar etmek. Kendi yaşamını doğru bir varoluşun çelimsiz ve kırılgan imgesine uygun olarak kurmaya çabalarken, imgenin hem kırılganlığını hem de hiçbir zaman gerçek yaşamın yerini tutamayacağını aklından çıkarmaması gerekir. Ama içindeki burjuvanın ağırlığı, böyle bir bilince bağlı kalmasını zorlaştırır. Mesafeli gözlemci de aktif katılımcı kadar dolanmıştır dünyaya; ilkinin tek avantajı, bunu bilmesinden ve birde her çeşit bilginin verebileceği o çok küçük, çok sınırlı özgürlükten ibarettir. İş dünyasından uzaklığı da ancak yine o dünyanın sunduğu bir lükstür. Çekilme ve uzaklaşma jestinin tam da yadsıdığı dünyanın bazı özelliklerini taşımasının nedeni de budur.

Kendisinde de burjuvanınkinden ayırt edilemeyecek bir soğukluk geliştirmek zorunda kalır. Monadolojik ilke, protesto ederken bile egemen evrenseli içinde taşımaktadır. Proust, fotoğraflarda, bir dükün büyükbabasıyla orta sınıftan bir Yahudininkinin, aralarındaki toplumsal tatü farklarını unutturacak kadar birbirini andırdığını söylemişti; bu gözlem aslında çok daha geniş bir alanda da geçerlidir: Bir çağın birliği, bireysel varoluşun mutluluğunu, hatta manevi tozunu oluşturan bütün ayrımları nesnel olarak siler, ortadan kaldırır. Eğitimin gerilemesinden öz ediyoruz, oysa Grimm’inkiyle ya da Bachofen’ınkiyle karşılaştırıldığında, kendi düzyazımıza da kültür endüstrisininkini çok andıran bazı söyleyiş özelliklerinin bizden habersiz sızmış olduğunu görebiliriz. Latince ve Yunanca’ya da Wolf ya da Kirchhoff kadar hakim değilizdir artık.

Uygarlığın yeniden cehalete dönüştüğünü belirtiriz, ama kendimiz de mektup yazma sanatını unutur, Jean Paul’dan bir metni, yazarın kendi döneminde okunmuş olabileceği gibi okuma yeteneğini yitiririz. Yaşamın kabalaşmasına, hunharlaşmasına bakarak ürpeririz, ama nesnel olarak bağlayıcı bir ahlâktan yoksun olduğumuz için de, her adımda, insanı ölçüler açısından barbarca olan, hatta iyi ailelerin o çok şüpheli değerleri açısından bile densizlik sayılması gereken davranışların, konuşmaların ve hesapların içinde buluruz kendimizi. Liberalizmin çözülüşüyle birlikte, burjuvazinin asıl ilkesi olan rekabet de, așılmak şöyle dursun, toplumsal sürecin nesnelliğinden taşarak, bu sürecin çarpışan ve itişen atomlarının bileşimine ve böylece de bir bakıma onun antropolojisine sızmıştır. Yaşamın üretim sürecine bağımlı kılınması, bizim kendi üstün irade ve seçisimizin sonucu sanmaya pek yatkın olduğumuz o yalnızlık ve yalıtılmışlığını bir benzerini zaten herkese bir aşağılanma olarak tattırmaktadır.

Kendi tikel çıkarları söz konusu olunca her bireyin kendini bütün ötekilerden daha iyi sayması da, başkalarına bütün müşterilerin toplamı olarak kendinden daha çok değer vermesi kadar eski bir bileşenidir buijuva ideolojisinin. Eski burjuva sınıfının iflasından beri bu iki düşünce de, hem burjuvazinin son düşmanlan hem de son burjuvalar olan aydınların zihninde bir tür ikinci yaşam sürdürmüştür. Aydınlar, varoluşun çıplak yeniden-üretimi karşısında hala düşünmeye yeltenmekle, ayrıcalıklı bir grup olarak davranırlar; ama işi orada bırakmakla da bu ayrıcalığın boşluğunu ilan etmiş olurlar. Özel varoluş, insana yaraşır bir varolusa benzemeye çalışmakla ona ihanet eder, çünkü benzeyişi genel gerçekleşme imkanından yoksun bırakıyordur ve üstelik bu gerçekleşmenin kendisi de bağımsız düşünceye her zamankinden daha çok muhtaçtır. Kurtulmak imkânsızdır bu çelişkiden.

Tek sorumlu davranış biçimi şu olabilir: Kendi bireysel varoluşumuzu bir ideolojiye dönüştürmekten kaçınmak ve özel yaşamımızı da en alçakgönüllü, en iddiasız ve en gürültüsüz biçimde sürdürmek — ama artık iyi yetişmiş olmanın bir gereği olarak değil, bu cehennemde hâlâ soluyabilecek havayı bulabiliyor olmanın utancından ötürü.

Theodor W. Adorno

Minima Moralia Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar, Metis Yayınları, Dördüncü Basım: Mayıs 2005, İstanbul, sayfa 27-28. https://www.metiskitap.com/catalog/book/4347

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!