Yabancılaşma: Kendisinden ve Her şeyden Uzaklaşan İnsan

Yabancılaşma: Kendisinden ve Her şeyden Uzaklaşan İnsan

Orinijal olarak kalma şansımız çok azdır doğduktan sonra, eğer ıssız bir adada yaşamıyorsak.

“Daha ne kadar
Herkese eyvallah deyip
Yüzüm gülerken
Kendimi unutacağım ?’
Bir insan ne kadar süreyle kendisini sevmemeyi başarabilir?”
[1]

“Kendi sorumluluğunu, üst sistemlere devreden bir insan oluş, yabancılaşmış bir insan oluştur. Yabancılaşmış insan, asıl kaynaklarından kopmuş, havada kalmış deneyimlere dönüşerek körelmiş duygulanımların tutsağıdır. Kimliklerini iktidarla ve onun sembolleriyle özdeşleşmeye dayandıran bireyler, insan oluşlarının zeminini yitirirler ve böylece kendilerini algılayış biçimleri, güce dayalı bir toplumsal sistemin sürekliliğini sağlamaya hizmet eder hale gelir. Kısır döngü başlar.”[2] diyor psikanalist Arno Gruen.

Asıl tehlikeli olan ise, yabancılaşmış insanın bu yabancılaşmayı fark edememesidir. O hâlâ kendisini aynı sanmaktadır. Oysa aynı kişi değildir, yabancılaşmıştır hem kendisine, hem çevresine ve doğaya; insani olarak konumlandığı yeri yitirmiştir.

Bir insan ölene dek kendini sevmemeyi başarabilir diye yanıt veriyorum Gruen’in sorusuna ben. Kendinden kaçan insan, bunu mezara kadar yapabilir. Aslında çoğu insan da zaten bunu yapmaktadır. Böyle insanı kendine, çevresine ve doğaya sürekli yabancılaştıran bir sistem içinde insanın ne kadar kendisi olma şansı vardır, o da ayrı bir sorundur.

“(…) İngiliz şair Edward Young’ın daha 18. yüzyılda söylemiş olduğu şey gerçekleşir: “Orjinal olarak doğuyor, ama kopya olarak ölüyoruz.”[3]

Orijinal olarak kalma şansımız çok azdır doğduktan sonra, eğer ıssız bir adada yaşamıyorsak. Sistem bizi daha ilk günden tüm kurumlarıyla birlikte kuşatır. Din, tabular, kurallar, milliyetçilik, aile,vs… bizim sistemin istediği kişiye dönüşmemizi ve sürekli bir yabancılaşmaya uğramamızı sağlarlar devletle birlikte. Bunlar bizi sürekli olmadığımız kişi, yani başkası olmaya zorlarlar. Kendi öz benliğimizden vazgeçmemizi isterler. Üzerimizde iktidar uygularlar bunun için. Devlet bu kurumları kullanarak bizi kendimize, çevremize, ürettiklerimize, ve doğaya yabancılaştırır. Bizi başka bir kişiliğe büründürürken, sistem de böylelikle itaati sağlar ve devamını garanti eder. Bu noktada bireylerin çoğu yabancılaştırıldığının ve yabancılaştığının farkında bile değildir.

Yabancılaşma çok geniş kapsamlıdır. Ama bazı türleri şunlardır:

“kültürel yabancılaşma, bir grupta azınlıkların izolasyonu, anlamsızlık, kuralsızlık, güçsüzlük, kendi kendine yabancılaşma…”[4]

Bunlar yabancılaşma türlerinden bazıları yalnızca. Günümüzde birçok insan yabancılaşma yaşıyor. Örneğin Avrupa ülkelerini ele alalım. Diyelim ki burada bir mültecisiniz Suriye savaşından kaçarak Almanya’ya yerleşmişsiniz. Burada hem kültürel hem de dinsel inancınız varsa, dinsel olarak bir yabancılaşma yaşamanız kaçınılmazdır. Ayrıca yine azınlık olarak önyargılardan kaynaklı, yabancılaşmayı yaşayacaksınız. Kendi kendinize yabancılaşmanız kaçınılmaz. Ancak bir Alman da yabancılaşmayı farklı biçimde yaşıyor. Kültürel olarak belki bir mülteciden daha az, ama kendi kendine yabancılaşmayı yaşıyor o. Bireyin izolasyonu da, kaçınılmaz bir yabancılaşmaya yol açıyor.

Öldüğü 15 yıl sonra ortaya çıkan Kadın

Yabancılaşmaya dair ilginç örnekler kapitalizmin gelişmiş olduğu ülkelerde sık sık yaşanıyor. Bunlardan birisi de şöyle: Daha önce Hollanda’da yaşanmıştı, şimdi de İspanya’da yaşandı.  Kendi apartman dairesinde ölmüş bir kadının, öldüğü  ancak 15 yıl sonra anlaşıldı. Bu kadın emekli maaşından otomatik olarak tüm giderlerini ödüyormuş; su, elektrik ve diğer ödemeler… O yüzden kimse varlığını yokluğunu merak etmemiş. Ne de komşuları merak etmiş kadını yıllarca yüzünü görmemelerine karşın. Yıllar sonra bir yeğeni kadını hatırlar ve polise haber verir. Eve giden polis kadının cesedini evin içinde bulur, yapılan incelemede 14-16 yıl önce öldüğü anlaşılır.[5]

Ayrıca yabancılaşma birçok hastalığın da tetikleyicisi durumunda. Yabancılaşmanın semptomlarının bazıları ise şöyle kategorize ediliyor:

“Kendini çaresiz hissetmek, dünyanın boş veya anlamsız olduğunu hissetmek, konuşmalardan veya olaylardan uzak hissetmek, kendini herkesten farklı veya ayrı hissetmek, başkalarıyla, özellikle ebeveynlerle yaklaşmakta ve konuşmakta zorluk çekmek, başkalarıyla etkileşime girdiğinde güvensiz hissetmek, kurallara uymayı reddetmek…”[6]

Bu noktada kurallara uymamanın yabancılaşmaya yol açacağı belirtilmiş, ama kurallara uymak da yabancılaşmaya yol açabilir bence. Bu semptomların ise depresyonla birlikte olumsuz sonuçlara yol açtığı da belirtiliyor.

Yabancılaşma günümüzde çok geniş anlamda bir kavrama dönüşüyor giderek. İnsan kendisine ve çevresine, doğaya giderek yabancılaşıyor. Gelecekte ise belki de insanın kendi ürettiğine, kendi emeğine yabancılaşması diye bir kavram söz konusu olmayabilir. Çünkü insan artık tamamen emek pazarından çıkıp, bu konuyu yapay zekâya sahip robotlara devredilebilir. Hiçbir emek üretmeyen, emek sürecinden dışlanan bir insan da yabancılaşma yaşayacaktır. Hele ki “gereksizler, işlevsizler” olarak adlandırılan bu konumda işsiz insanlar elitler tarafından toplumdan dışlanırlarsa derin bir yabancılaşma yaşayacakları kaçınılmaz görünüyor. Böylece artık insan yalnızca kendisine değil, insanlığına da yabancılaşacaktır.

Ayrıca yakın gelecekte yeni yabancılaşma türleri de ortaya çıkabilir diye düşünüyorum. Örneğin vücudunun bazı organları makineleşmiş olan insanın, kendi öz vücuduna yabancılaşması gibi…

Yabancılaşma yalnızca sınıfsal kaynaklı olarak ele alınmamaktadır günümüzde, çok daha geniş kapsamlıdır.

Erol Anar


[1] Peter Truni, (Aktaran Arnio Gruen: Empatinin Yitimi, sayfa 172)

[2] Arno Gruen: Empatinin Yitimi, sayfa 14.

[3] Arno Gruen: Empatinin Yitimi, sayfa 351.

[4] Alienation, https://www.healthline.com/health/alienation

[5]  Ninguém suspeitou durante 15 anos que ela havia morrido porque pagava suas contas, Por Juan Diego Quisada, 26 OCT 2019,

[6] Alienation, https://www.healthline.com/health/alienation

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!