İdeoloji, İnanç, Manipülasyon ve Sosyal Medya

İdeoloji, İnanç, Manipülasyon ve Sosyal Medya

Yani sonuç olarak ideoloji, inançlar ve dinler insanı körleştirebiliyor ve vicdanını örseliyor. Başkalarının acılarına, gerçeklere gözlerini kaparken kişi çifte standartlara sahip oluyor ve yalnızca kendi ideolojisine, dinine, inancına uygun gördüğü gerçekliği kabul ediyor; kalan kısmı izole ediyor, dışarıya atıyor ya da görmezden geliyor.

Bertrand Russell, “Felsefe Sorunları” adlı yapıtında şöyle diyor:

“Günlük yaşamda doğru diye kabul ettiğimiz birçok şeyler, daha yakından bakıldığında öylesine göze çarpar çelişkilerle doludur ki, gerçekte inanmamız gereken şeyin ne olduğunu ancak bir yığın düşünceler sonunda öğrenebiliriz.” [1]

Russell’ın bu saptaması son derece doğru, fakat günlük yaşama baktığımızda toplumun büyük çoğunluğunun böyle bir sorunu olmadığını tespit edebiliriz. Bu kesim, “doğru”yu zaten bulmuş, ona ulaşmış ve “doğru” ya da gerçekliği arama sorunu diye bir sorunu olmamıştır hiçbir zaman. Böylesi bir prototip son derece yaygındır, o doğruyu yüzde yüz bilmekte ve kendisince uygulamaktadır, neden arasın ki?

Ayrıca bu prototipin hiç çelişkisi de yoktur kendisine göre doğru olanı yapmaktadır zaten, öyle düşünür.

Yazar Haruki Murakami şöyle der:

“Gönlü geniş insanları seviyorum, vefakar insanları, kusur kapatanları, kendi gibi olanları, başkası olmayanları.”

Sosyal medya çağında böyle insanlar da kalmadı artık, ya da çok az var onlardan. Çünkü herkes sosyal medyada harıl harıl birbirinin hatasını, kusurunu, eksiğini arıyor veya yanlışını. Kibirden boğuluyoruz. Hatta kusur bulamazsa, onu icat bile ediyor insanlar.

Geçen bir okurum benim Dostoyevski ile ilgili yazımı, bir Dostoyevski grubunda paylaşmış. Okur sayfamdan link vermek yerine, kopyala yapıştır yöntemiyle yazıyı olduğu gibi almış ve bu sayfaya yapıştırmış. Yazıda öne çıkarılan bazı spotlar, kopyala yapıştırda dolayısıyla göründüğü için, sanki yazıda tekrar varmış gibi anlaşılıyor. Oysa spot yazının içinden bir bölümü öne çıkarmaktır sayfada. Baktım bir okur şöyle bir yorum yapmış bu paylaşımın altına, aynen onun yazdığı gibi alıyorum buraya.

Şimdi bu kişinin yaptığı eleştiride tam dokuz tane hata var. Yani birisini bağlaçları yanlış kullanmakla eleştiriyor, ama bu eleştirisinde kendisi bağlacı yanlış kullanıyor. Ayrıca yazıya baktım, yazımda bağlaç hatası bulamadım ben. Olabilirdi de, bazen gözden kaçıyor hassas olmama karșın bu konuda. Kendisini çok yukarıda gören, yazarı kendince aşağılayan ve çok şey bildiğini düşünen şişkin egolu bir okur tipi bu. Kendi hatalarını görmeyen, hep eleştiren. Ayrıca bunu ukala bir dille yaptığı gibi, yazıdaki hatanın da nerede olduğunu söylemeyip genel bir dille konuşuyor. Böylelikle kendi egosunu tatmin ediyor.

Demek istediğim şu: Okur elbette beğenmek zorunda değil, eleştirebilir, benim gibi düşünmeyebilir. Ama şu yukarıdaki okur tipi, kendi egosunu tatmin için bunu yapıyor ve açık arıyor. Açık bulamasa bile, sanki bulmuş gibi genel konuşuyor.

Yani sosyal medya çağında insanların bir bölümü en azından kusur kapatmıyor, kusur yoksa bile yaratıyor. Açık arıyor saldıracak ve kendi egosunu, kibrini tatmin edecek bir nokta arıyor.

İnsanlar kendi hatalarına bakmadan, hatta aynı hataları aynı zamanda kendileri yaparak başkalarını o hatalarından dolayı eleştirebiliyorlar.

***

Medyanın manipülasyon yaptığı bir gerçek, ancak bugün bir gerçek daha var: Sosyal medyada okurların çoğu da tek taraflı ve kendi ideolojik açısından bakıyorlar her șeye. Yani sadece medya değil, okurlar da manipülasyon yapmaktadır bugün. Troller bir yana, okurların bir kısmı kendi ideolojilerine aykırı en küçük bir habere tepki duyuyor ve saldırıyorlar. Bir haberin doğruluğunu bile sorgulamadan hemen küfür, hakaret etmeye, suçlamaya, aşağılamaya yönelik yorumlar yapıyorlar. Sadece Türkiye’de değil, Latin Amerika’da, ABD’de, İngiltere’de… her yerde böyle bir agresif, kendi ideolojisi, dini, inancı dışındaki her şeyi karalayan bir okur kitlesi oluştu ne yazık ki sosyal medyada.

Çift taraflı bir manipülasyon

Şimdi böyle baktığımızda iki taraflı bir manipülasyon egemen: Medyanın manipülasyonu ve okurun manipülasyonu. Kendi ideolojisine aykırı haberleri reddederken, kendi ideolojisini savunan, ona uygun olan haberleri sorgulamadan doğru olarak kabul ediyor. Hatta bununla yetinmeyip yalan haber üretimine girişenler de var.  Dolayısıyla ideolojik bir bakış açısı insanı körleştiriyor, onu gerçeklikten uzaklaştırıyor.

El Pais gazetesinde İspanyolca ve Portekizce yazılan yorumları okuyordum geçen gün, Venezuella ile ilgili özellikle bir tane haber vardı. Devlet Başkanı Maduro ile röportaj yapan bir Meksikalı gazeteci röportajda, kendisine bir video gösteriyor. Bu insanların nasıl çöplükten yiyecek aradıklarını gösteren bir video. Habere göre, Maduro ise o anda röportajı yarıda kesiyor ve korumaları kaydedilen tüm materyali gazeteciden alıyorlar.  Bu habere yapılan yorumları okudum ki, bunların en az yarısı (yüzlerce yorum) haberin yalan olduğunu, manipülasyon olduğunu iddia ediyor. Bu tür yorumları yapan kişiler genellikle Venezuella hükümetini savunuyorlar. Bunlar ABD’nin petrol için böyle bir manipülasyon yaptığını söylüyorlar. Şimdi ABD’nin petrol için oraya müdahale etmek istediği doğru, ancak bundan yola çıkarak bu türdeki her haberin doğruluğunu sorgulamadan, baştan reddetmek de ideolojik bir körlük. Yani Venezeulla hükümetinin hiçbir hatası yok bu kişilere göre. Hükümeti eleştiren her haberi yalan ve manipülasyon olarak görüp reddediyorlar. Yüz binlerce Venezuellalı onun için ülkesini terk etti ve komşu ülkelere göç ederek yokluk içinde yaşıyorlar. Her gün insanlar barışçıl gösterilerde öldürülüyor. Hapishaneler insanla dolu. Açlık kol geziyor ülkede. Buna rağmen görmek istemiyorlar gerçekliği, çünkü ideolojilerine aykırı. Bunlara göre, bütün bunlar manipülasyon hatta insanların çok keyfi yerinde bu ülkede, dışarıdan karıştırıyorlar yalnızca.

Bir de yanlışı şöyle savunanlar var: “Ama şu da yapıyor bunu…” Sanki başka birisi yapınca, yanlış yanlış olmaktan çıkıyormuş gibi.

Venezuella’da açlık olup olmadığını görmek için oraya gitmeye gerek yok. Venezuella’yı terk eden yüz binlerce milyonlarca insana bakmak lazım: Kolombiya’da, Brezilya’da ve başka Latin Amerika ülkelerindeki… Dolayısıyla bir haberin doğru olup olmadığını sorgulamak yerine direkt olarak onu reddetmek ve ideolojik bir bakış açısıyla tek taraflı bir manipülasyon anlamına geliyor.

Aslında yalan ve manipülatif haberler bellidir. Akıllı okuyucu neyin yalan olup olmayacağını tahmin edebilir. Troll hesaplardan, yandaş medyadan yapılan haberlere bakmak yeterlidir bunun için. Haberin doğruluğunu farklı kaynaklardan araştırarak da bulabiliriz. Sadece bir tek kaynakla yetinmeyip. Ama ben Venezuella’da ne olduğunu öğrenmek istersem, hükümetin yayın organı olan Telesur’u dikkate almam. Çünkü tek taraflı propagandadır. Yine Amerikan medyasını da ölçü almam. Ama bunların hepsine bakarım. Başka bağımsız kaynaklara da ve halkın kendisine. Özellikle Brezilya’ya sığınmış halkın kendisine.

Demek istediğim böyle bir prototip bir yanlışa karşı çıkarken, diğer bir yanlışı savunuyor; yanlışa yanlışla karşılık çıkıyor; nesnel olarak değil. Sorgulama yerine, kendi istediğine inanma eğilimi hakim.

Yani sonuç olarak ideoloji, inançlar ve dinler insanı körleştirebiliyor ve vicdanını örseliyor. Başkalarının acılarına, gerçeklere gözlerini kaparken kişi çifte standartlara sahip oluyor ve yalnızca kendi ideolojisine, dinine, inancına uygun gördüğü gerçekliği kabul ediyor; kalan kısmı izole ediyor, dışarıya atıyor ya da görmezden geliyor.

Diyeceğim şu: Artık manipülasyon yapan, sadece hükümetler ve medya değil. Okurun kendisi de – en azından azımsanamayacak bir bölümü- bir manipülasyon aracına dönüşmüş durumda. Troll olanlar da dahil, toplumun önemli bir kesimi bu kategori içinde bence. Kendi ideolojisine uygun manipülasyon yapıyor. Ezilenlerden yana olurken, gerçeği de görmek gerekir. Bunun içinde herkes var; sağdan sola herkes işine gelen şekilde manipülasyon yapıp gerçeği çarpıtmakla meşgul. İki kötü arasında taraf olmaya gerek yok bence. İkisini de eleştirip, sorgulayıp gerçeği görmek yeterlidir.

Erol Anar

[1] Bertrand Russell: Felsefe Sorunları, Kabalcı Yayınevi, Üçüncü Basım: 1994, İstanbul, sayfa 9.

One thought on “İdeoloji, İnanç, Manipülasyon ve Sosyal Medya

  1. Günlük hayatta bir çoğumuz karşı tarafa, (bizim gibi olmayan) öylesine odaklanıyoruz ki… O kişilere gruplala uğraşmaktan kendimize zaman kalmıyor. Sizin de dediğiniz gibi, bildiğimiz ne varsa onları mutlak doğru kabul ediyoruz. Böyle kabul edince de, kendimizde düzeltecek bir şey kalmıyor haliyle… İkincisi de, eleştirdiklerimizin aynısının tıpkısını yapıyoruz, ama onları şiddetle eleştiriyor, saldırıyoruz. Bu konuda hz. Ali, “ayıbın en büyüğü aynısı sende.varken, başkasını eleştirmendir,” diyor. Böyle anlamlı, insanı düşünmeye ve kendini sorgulamaya yönelten görüşleriniz için çok çok teşekkürler. Çok beğenerek okudum. Birde kanımca sorgulama konusunda da şöyle bir hata yapıyoruz: Sorgulama deyince, bizim gibi düşünenleri sorgulama, eleştirme akla geliyor. Bence bu konuda işe kendimizden başlamalıyız. Yani doğru bildiğimiz şeyleri bir akıl mantık süzgecinden geçirmeliyiz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!