Bol Şairli Bir Günün Öyküsü…

Bol Şairli Bir Günün Öyküsü…

Bir gün arkadaşım Erdem Balcı ile İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’na gitmiştik. Sabah erkenden fuar alanının girişinde dolaşırken şair Yılmaz Odabaşı’na rastladık. Erdem kendisini tanıyordu, ben ise şahsen tanımıyordum. Erdem bizi tanıştırdı. Bir süre dolaştık, çay içtik ve sohbet ettik.

Yılmaz Odabaşı, bana dönerek şöyle dedi:

“Erol Anar sensin demek. Haymana Cezaevi’nde kalırken, kütüphaneden bir kitap çektim: Krallar ve Soytarılar. Ne güzel yazmışsın, çok beğendim.” dedi.

“Sağol, teşekkür ederim.”

Odabaşı gülümsedi:

“Yalnız birşey var” dedi.

“Nedir?”

“Kitabın bir yerinde bana gönderme yapmışsın, ama adımı yazmamışsın, ‘Bir şair bir şiirinde şöyle der.’ diye yazmışsın. Merak ettim niye adımı yazmadın Erol?”

Bu soruyu beklemiyordum, bir an düşündükten sonra,

“Bir karışıklık olmuştu o zaman, o nedenle öyle yayınlandı.” dedim.

Aslında kitabın yayınlanmadan önceki taslağında, şiirinden söz ettiğim bölüme onun adını yazmıştım. Ancak yayın sırasında karışıklık olmuş ve kitap öylece yayınlanmıştı.

Bu kitabımda Arjantinli yazar J. Luiz Borges’in “Alçaklığın Evrensel Tarihi” kitabına gönderme yaparak yazdığım, “Alçaklığın Yerel Tarihine Giriş’ diye bir bölüm vardı. Yayıncım Yurt Yayınları sahibi Ünsal Ȍztürk bunu görünce:

“Ha işte şöyle be Erol!” demişti.

O gün Erdem ile fuarda dolaşırken, çok uzun bir kuyruk gördük. Cezmi Ersöz kitaplarını imzalıyordu. Erdem kendisini tanıyordu.

“Gel seni Cezmi ağabey ile tanıştırayım.” dedi. Ersöz ara verdiğinde yanına gittik ve biraz sohbet ettik. Bazen kardeşim Zeki, Leman dergisi alırdı. Orada Ersöz’ün yazılarına da göz atardım. Ama doğrusu bir okur olarak, benim çok hoşuma giden bir tarzda yazmıyordu. Yazıları entelektüel derinlikten yoksun, salt duygusal ifadelerle örülüydü. Bu nedenle daha çok ortaokul ve lise çağındaki Leman okuru gençlere hitap ediyordu. Ama yine de o gün fuarın en kalabalık okur kitlesini toplamayı başarmıştı. Cezmi Ersöz’un en takdir ettiğim yönü, her hafta müthiş bir enerjiyle bir taşra şehrine giderek kitaplarını imzalamasıydı.

Ahmet Telli ile de karşılaştık o gün.

Kendisi ile tanışırdık. Birkaç kez sohbet etmiştik. O zamanlar Telli’nin kendi kitaplarını yayınladığı “Gibi Yayınları” vardı. Bir kez arkadaşım Suphi ile kendisini ziyaret etmiştim. Suphi, Telli’nin “Adımdan Gayrısını Bilmiyorum” şiirine atıfta bulunarak,

“Adını söylemeyenler de var Ahmet Telli.” demişti. Bir yandan da elinde tuttuğu “Adressiz Sorgular” kitabını gösteriyordu.

Telli’nin Erdem ile arası çok iyiydi. Hatta Erdem’in “Uğultular” adlı şiir kitabının önsözünü de o yazmıştı.

Geri dönerken, Erdem, “Ahmet ağabeye hoşça kal demezsek kızar.” dedi, bunun üzerine onunla da vedalaştık. O başka bir otobüsle dönecekti.

Bol şairli bir günden sonra yeniden otobüse binerek Ankara’ya döndük.

 

Erol Anar

2013

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!