Güncelde Boǧulmak

Güncelde Boǧulmak

Sosyal medyada özellikle Türkiye kaynaklı yapılan paylaşımlara baktığımda, -kendi Facebook sayfamı ölçü alarak- bu paylaşımların büyük çoğunluğunun gazete ve haber sitesinden yapılan paylaşımlar olduğunu görüyoruz. Bunların yine çoğunluğu güncel haberlerden oluşuyor. Çoğu insanın sosyal medyada gazete ve haber sitelerini bir bir dolaştığını görüyorum.

Türkiye medyasından hiçbir gazetenin ya da haber sitesinin köşe yazarını okumuyorum. Ve hiçbir şey de kaybetmediğimi düşünüyorum. Sığ, derinliksiz yorumlarla, yalanlarla ve güncelle zehirliyorlar bizleri. Sürekli güncel ve popüler olanın üzerinde düşünmek, yorum yapmak insanı sıǧlaştırıyor. Güncel önemli olayları bilmek, ancak güncelle yaşamamak gerekiyor. Şöyle bir söz vardı yanılmıyorsam, “Güncel, tarihin mezarlığıdır.”

Aslında bu Chomsky’nin “10 Medya Manipulasyon Stratejisi’ maddelerinden birisi olan “oyalama stratejilerine” girer. Güncel haberler, insanları oyalar, onların boş zamanlarının büyük bölümünü çalar.

İnternette özellikle sosyal medyadaki paylaşımlara bakarsanız bunların büyük çoğunluğunun medyadaki haber paylaşımları ya da köşe yazarlarının yazıları olduğunu görebilirsiniz. Siyasal birikime sahip insanlar dahi artık kitap okumayı bırakmış, kendilerini yalnızca güncel gazete haberleriyle besliyorlar. İnsanların artık, kitap okumayı sevenlerin bile “kitap okumaya vakitleri yok, sosyal medyadan gezinmekten, internet üzerinde gazeteleri ve haber sitelerini dolaşmaktan dolayı. Aslında aynı haberi çeşitli sitelerde okuyorlar. Gazetelerdeki köşe yazarlarına gelince, köşe yazarı okumak bence vakit kaybından başka bir şey değildir. Özellikle de Türk medyasında bu böyle. Sığ, derinliksiz, ya da ezbere yazılar bunların büyük çoğunluğu. 

Aslında düzenli “köşe yazarlığı” diye bir meslek olmamalı. Bir gazete haberini okuyarak onu yorumlamak için bir başkasının rehberliğine ihtiyaç duymuyorum.

50 yıldır gazetelerde düzenli olarak köşe yazarlığı yapanlar var. Türkiye’de böyle bir meslek var ve aslında bunların çoğunun kapasitesi onları okuyan okurlardan çok daha geri.

Elbette gazete okunabilir, haber sitelerine göz atılabilir, ancak yalnızca gazete ya da haber siteleri ile beslenmek ve güncelin içinde kaybolmak insanı asıl hedefinden uzaklaştırır ve çözümü de kişilerin, ya da iktidar partilerinin değişmesine bağlatır. Bu da sistem açısından olumlu bir olgudur. Güncel olaylara kuşbakışı yapabilmek için, onları tarihsel ve evrensel kavramlarla yorumlamak ve birbiri arasındaki diyalektik ilişki içerinde ele almak gereklidir.

Gazetelere benim açımdan harcanacak süre 30 dakikayı geçmez, (yerli ve yabancı medya içinde olmak üzere) gerisini zaman israfı olarak görürüm. Bunun yerine güncel olmayan makale, kitap okumayı tercih ederim.

O aldıkları paraların “hakkını” veriyorlar, sistemi, resmi ideolojiyi savunarak va arasıra da muhalifmış gibi yaparak. Evet kitap, ya da bir makale okumak, güncel bir yazıyı okumaktan çok daha iyi ve yararlı. Televizyon dersen (özellikle Türkiye’deki tv kanalları) hiç izlemiyorum zaten.

Türk medyasında köşe yazarları aldıkları parayı dünyanın hiçbir yerinde kazanamazlar bence. Bu hükümete”muhalif” görünen, ama sistemden yana olanlar için de geçerli. Hasan Cemal, Emin Çölaşan gibi…

İnternet okumak, öğrenmek, araştırmak için büyük olanak, ama gerektiği kadar yararlanmıyoruz bu olanaktan, güncelin bataklığında çırpınıp duruyor, en fazla gazete, haber sitesi… okuyoruz.

Çoğumuz, zaten her şeyi bildiğimizi düşündüğümüz için öğrenmeye kapalıyız. Okurken, yorumlarken bile bunu çok bilmiş ve burnu büyük bir tavırla gerçekleştiriyoruz. Yazıların haberlerin altına yapılan okuyucu yorumlarına şöyle bir göz atsanız ne demek istediğimi anlarsınız.

Okuma kültürüne sahip insanların büyük çoğunluğunun kitap okuma alışkanlıklarını kaybettiğini gözlemleyebiliyorum. İnsanlar en fazla internette gazete haberleri, haber siteleri ve güncel köse yazarlarını okuyorlar. Oradan kendi Facebook ya da whatsapp sayfalarındaki mesaj ve yorumlara bakıyorlar. Bunun dışında da açıp bir kitap okumaya, hatta düşünmeye bile fırsat bulamıyor, zamanları kalmıyor.

Günlük gazeteler “renkli ve çekici” gelir okura. Bir önceki gün ya da o gün yaşanan gelişmeleri okur büyük bir iştahla okur, kendisine özünde hiçbir şey katmayan derinliksiz köşe yazılarını birbiri ardına okur, bunlar genelde güncel gelişmelerle ilgili yazılardır, iki gün sonra tarihin çöplüğüne giderler. Kitap ya da güncel olmayan makale okumak ise, gazete okumaya göre genelde okura daha “renksiz” gelir.

Teknoloji ve bilgiye ulaşım kolaylaştıkça, geliştikçe, paradoksal olarak insanların bilgiye olan talepleri de azalıyor. Tabi bilgiden kastım kişiyi geliştiren bilgi hazinesi.

Umberto Eco’nun son romanı olan “Numero Zero (Sıfı Numara)”yı okudum. Eco kitapta, kötü gazetecilikten yola çıkarak Mussolini günlerine kadar bir yolculuktan sonra, medyanın nasıl kullanılabileceğim, manipülasyondan şantaja kadar nasıl alet edilebilieceği anlatılıyor.  Bir gazetenin yayınlanmadan önceki hazırlık aşaması anlatılıyor. Ama bu hiç çıkmayacak gazete; yaşananları olduğu gibi gören, haberleri doğru aktarmaya çalışan ve dürüstlüğü şiar edinmiş bir gazete değildir. Şantajın, yozlaşmışlığın ve toplumu manipüle etmenin bir ürünü olma amacındadır. Aslında günümüzdeki herhangi bir ana akım medyaya denk düşen yöntemleri araştırıyor, gün ışığına çıkarıyor.

Medya bir yalan makinesidir ve bu makine ona para atarak çalışan bir müzik makinesi gibidir. Sermayenin yani sahibinin iktidarın şarkısını çalar. 

Sosyal medya da ise bir enformasyon bombardımanının altında boǧuluyoruz.

Erol Anar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!