Google’da “geleceğin toplumu” yazıp arayınca birinci sırada benim bu konudaki yazılarım geliyor. Geleceğin toplumu üzerine son yıllarda yazdığım yaklaşık 20-25 makale. Bu konu üzerinde okur, araştırır, düşünürüm hep. Ama gelecek üzerine ortaya sürdüğümüz düşüncelerin tümü bir varsayımdan ibarettir, her ne kadar bilimsel verileri dikkate alarak yapılsa da. Yani gelecek düşündüğümüzden tamamen farklı da olabilir. Ama yine de belli bir ölçüde ona yönelik düşünceler ileriye süreriz. Bu düşüncelerimizin yanlış çıkabileceğini de kabul ederek. Aslında Yuval Noah Harari’nin yaptığı da bundan başka bir şey değil.
Tag: Geleceğin Toplumu
Geleceğe Bir Bakış
Gelecekte, örneğin 2100 ve sonrası dünyada hangi güçlerin egemen olacağını ya da egemen olmaya devam edeceğini düşünürsek, burada bence askeri ve nükleer güçten çok yapay zekâya yatırım yapan güçlerin öne çıkacağını söyleyebiliriz. Burada ABD başta olmak üzere Çin ve Japonya’nın da daha yükselebileceğini öngörebiliriz.
Yakın Geleceğe Bir Bakış
Bugünkü teknoloji ile insan klonlamak olası. Bazı ülkelerin ise, gizlice insan klonlayarajk bunun üzerinde deney yaptığını düşünen bilim insanlarının sayısı da az değil. Çünkü insan ve hayvan klonlamak gelecekte birçok değişikliğe yol açabilecek bir uygulamadır toplumsal sistem içerisinde.
İnsanın Makineleşmesinde Yeni Bir Evre
Bu amaç da, kişi hâlâ bilinçli iken zihninin ölümsüz bir robot bedenine aktarılması olacak. Beynin tamamını tersine mühendislik ile oluşturabilirsek transistörlerden oluşan bir kopyası aracılığıyla düşünce işlemlerini tekrar edemememiz için bir neden yok. Bu şekilde sonsuza kadar yaşamak için ölmeniz gerekmez.
Yapay Zekâ ve İnsanlığın Geleceğine Dair
Bilgisayarlar düşünebilir mi sorusunun tek bir yanıtı var bence: Evet düşünebilir. Bilgisayarlar otonom olarak kendi başına, insandan bağımsız karar alabilir mi: Evet alabilir. Yakın gelecekte bu daha açık olarak ortaya çıkacak. Bu çok daha net biçimde ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla bilgisayarların düşünme biçimi ve düşüncesini ortaya koyuş biçimi daha farklı olabilir.
Ama bugünden kendi düşüncelerini programlandığı hat dışında ortaya koyabilen robotlar var yapay zekâya sahip.
İnsanlık Bir Gün Yok Olacak mı?
Elitlerin gezegeni terk etmeleri kaçınılmazdır, eğer çok aniden herhangi bir felaket dünyanın sonunu getirmezse dünyanın elitleri başka gezegenlere doğru yola çıkabilirler.
Michio Kaku, insanın gelecekte intergalaktik bir yapıda olacağını ve galaksiler arası yolculuk yapabilecek, kara deliklerle oynayabilecek ve diğer gezegenlerde yaşayabilecek teknolojiye sahip olacağını öne sürüyor kitaplarında.
Buradan gelmek istediğim nokta şu; dünyayı terk edecek elit insanlar yakın zamanda ölümsüzlüğe de ulaşabileceklerdir.
Sonuç olarak ne olursa olsun, insanlığın geleceği dünyada değil, başka bir gezegende, hatta oraya ulaşabilirse başka bir bir Evren’dedir.
Evren’in Sonu, İnsanın Sonu mudur?
Bu bağlamda özellikle şu an Mars’a yönelik kolonileştirme düşüncesi var. Mars insanların gidecekleri bir gezegen olabilir ya da teknoloji bu süre içinde daha da geliştiğinde, insanlar bir solucan deliğinden geçerek Samanyolu’nun uzak taraflarında dünya gibi yaşamaya uygun bir gezegen bulabilir. Ya da gezegenlere fiziki olarak müdahale edip onları yaşanacak hale dönüştürebilir ileri teknoloji ile. Buna bilimsel literatürde dünyalaştırma (terraforming) deniliyor.
Eğer bu da olmazsa, bazı bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi, uzayda devasa boyuttaki bir uzay gemisinde ya da gemilerinde bir yaşam kurabilir insanlık.
İnsan Evren’de Özel Bir Varlık mıdır?
Gerek dinler, gerekse ideolojiler bugüne dek insanı hep merkeze koydular. Bu antroposantrik (İnsan merkezci) bir bakış açısı. Antroposantrizme göre insan her şeyin merkezindedir ve Evren’de her şey insan için vardır. Aslında şöyle düşünürsek, eğer başka gezegenlerde bizim gibi zeki canlı türleri varsa, onlar Evren’deki her şeyin insan için, ona hizmet için var olduğu düşüncesinden hiç hoşlanmayacaklardır. Bu antroposantrik bakış açısından kurtulmak gereklidir. Çünkü bütün aydınlanma düşüncesi de dahil, dinler, ideolojiler her şey bu bakış açısına göre kurulmuştur.
Paralel Evrenler ve Farklı Gerçeklikler
Peki, bu Evren’de ben kim olduğumu biliyorum, benlik duygum ve bilincim var. Peki burada öldüğümde, diğer bir Evren’de kendi benlik duygum ve bilincimle var olmaya devam edecek miyim? Bana göre eğer kendi bilincimle burada öldükten sonra diğer bir Evren’de devam etmeyeceksem, zaten o zaman bu teorinin çok da anlamı olmaz bence. Diğer Evrenler’deki eş benliklerimin tümü kendi benlik duygusu ve bilincine sahipler ve hepsi de kendisinin tek olduğunu düşünüyor aynen bizim gibi. Dolayısıyla bir şekilde bağlantı kurduğumuzda bir gün farklı Evrenler ile o zaman belki yalnız olmadığımızı algılayacağız ve diğer eşbenliklerimizi de.
‘Gözetleyenlerin Gözetlenmesi’nden Kendi Kendini Gözetlemeye
İşte bu Foucault’nun iktidarın dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya yayıldığı tezinin de doğrulanmasıdır bence. Bu şekilde iktidar bizzat insan bedeninden içeriden dışarıya doğru yayılacaktır. İktidar odakları daha beyinden başlayarak insanı denetleyecek, yönlendirecektir. Çünkü artık her birey beynine ya da vücuduna yerleştirilecek bir çiple kendi kendini denetleyecek, kendi kendisinin polisi olacaktır.