‘Gözetleyenlerin Gözetlenmesi’nden Kendi Kendini Gözetlemeye

‘Gözetleyenlerin Gözetlenmesi’nden Kendi Kendini Gözetlemeye

İşte bu Foucault’nun iktidarın dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya yayıldığı tezinin de doğrulanmasıdır bence. Bu şekilde iktidar bizzat insan bedeninden içeriden dışarıya doğru yayılacaktır. İktidar odakları daha beyinden başlayarak insanı denetleyecek, yönlendirecektir. Çünkü artık her birey beynine ya da vücuduna yerleştirilecek bir çiple kendi kendini denetleyecek, kendi kendisinin polisi olacaktır.

Bedenlerin zaptedilmesi

Bu aynı zamanda Foucault’un işaret ettiği biyoiktidar tipidir bir anlamda. Çünkü toplumu çeşitli iktidar teknolojileri ile kontrol altına alıp yönlendirmektir. Çünkü biyoiktidar Foucault’ya göre bedenlere hükmeden bir teknolojidir.

“Foucault biyoiktidar sayesinde iktidarın yeni bir sürece girdiğini belirtir. Düşünürün disiplin toplumu ve düzenleyici kontroller adını verdiği teknolojiler sayesinde iktidar tek tek bedenlerde varolur, tek tek insanlara hükmeder ve böylece (kabaca söyleyecek olursak) her bireyi bir polis haline getirerek iktidarı dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya doğru yayar.”[i]

İnsan beyninin yarı bilgisayara dönüştürülmesi süreci, insanın giderek makineleşmesini de beraberinde getirecektir. Bu bir nevi robotlaşma olacaktır. Direkt olarak beyinden internet ağına bağlanılacak ve telepati yöntemiyle konuşmadan anlaşılacak. Hawking’in “süper insanlar” dediği bu kategorideki insanlar yarı insan, yarı makine olacaktır. Yani ne tam anlamıyla insan, ne de makine. Garip bir varlık.

“Brooks Brown Üniversitesi’ndeki ve Doğu Üniversitesi’ndeki beyni doğrudan bir bilgisayara ya da bir mekanik kola bağlama çalışmalarındaki ilerlemeleri analiz ettikten sonra söyle bağlamıştı sözlerini: Hepimiz doğrudan beyinlerimizde takılmış, kurulmuş kablosuz bir internet bağlantısına sahip olabiliriz.”[ii]

İşte bu Foucault’nun iktidarın dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya yayıldığı tezinin de doğrulanmasıdır bence, bir önceki yazıda da söz ettiğim gibi. Bu şekilde iktidar bizzat insan bedeninden geçerek içeriden dışarıya doğru yayılacaktır. İktidar odakları daha beyinden başlayarak insanı denetleyecek, yönlendirecektir.

Artık bireylerin birbirlerini gözetlemelerine, herkesin başına polis dikmeye gerek kalmayacaktır. Çünkü artık bireyleri birbirinin polisi haline de getirmeye gerek kalmayacaktır. Artık her birey beynine ya da vücuduna yerleştirilecek bir çiple kendi kendini denetleyecek, kendi kendisinin polisi olacaktır. Birey, beynine iktidar odakları tarafından internet aracılığıyla yerleştirilecek bilgi ve düşünceleri, kendi düşüncesi sanıp savunabilecektir. Çünkü artık bireyin düşüncelerine doğrudan müdahale edip onları, bizzat bireyin beyninden düzenleyip oluşturacak bir iktidar biçimi olacaktır bu.

Baudrillard’ın çağın hastalığı olarak nitelediği “gerçeğin üretimi ve yeniden üretimi” sürecidir bu bir anlamda. Orwell’in ‘1984’ünden çok daha ileri bir gözetleme olacaktır bu. Birey artık (ortada bir birey kalacağı meçhul) kendi kendini gözetleyecektir.

Foucault, biyoiktidar kavramını ulus devletlerin bedenleri zaptetmek için düzenleme pratiğine ilişkin bir kavram olarak ortaya atmıştır. Ancak gelecekte ulus devletler ortadan kalkacaktır. İnsanlar uluslar yerine iki ana türe ayrılacaktır: Gereksiz, “normal”, sıradan insanlar ile “süper insanlar” ya da elitlerin turu. Ancak biyoiktidar kavramını geniş anlamda düşünürsek, Foucault’nun sözünü ettiği “bedenlerin zaptedilmesi” anlayışı sona ermeyecek, aksine teknolojik gelişmelere paralel olarak kullanılmaya devam edilecektir.

22. yüzyıla gelmek

Bu noktada 19. yüzyıldan kafayı kaldırıp, 21. Yüzyıla, hatta 22. Yüzyıla bakmak gerekir. 19. yüzyılın o döneme ilişkin tezleri, bugünü açıklamaktan uzaktır.

Daha önce de değindiğim gibi kısaca yakın gelecekte ne proletarya diye bir sınıf olacaktır, ne de köylülük. Çünkü daha bugünden yapay zekâya sahip robotlar çiftçilik yapmaya başlamışlardır.  Dolayısıyla gelecekte Hawking’in, Harari’nin ve birçok futuristin, bilim insanının, yazarın işaret ettiği gibi insanlık gelecekte sınıflara değil türlere ayrılacaktır. Aynı Homo Sapiens ve Neanderthaller gibi iki tür arasında farklar olacaktır, hem de belirgin farklar. Yani çelişkiler, sınıfsal değil, türsel olacaktır. Ama aynı zamanda iki tür arasında birisi, yoksul diğeri zengin olmak üzere türsel farklılık öne çıkacaktır. Süperinsan iseniz zengin, gereksizlerdenseniz otomatik yoksul olacaksınız. Dolayısıyla proletarya diye bir sınıf olmadığında, o zaman proletarya diktatörlüğü diye bir şey de olmayacaktır. Geleceğin ideolojisi, bütün bunları yorumda ya bilen bütün bunlara cevap verebilen bir ideoloji olmalıdır. Bu noktada işte bana toplumsal anarşizm ya da özgürlükçü sosyalizm geleceği kapsar görünüyor. Çünkü hiçbir sınıfa dayanmıyor, işçi sınıfına özel bir misyon biçmiyor, tüm insanlığı kapsıyor ve özgürlükçü. Yani giderek distopik bir biçimde totaliter rejimler egemen olabilirse, birey benliğinin kaybolma tehlikesi varsa, insan sürüleştirilmek isteniyorsa, buna karşı çıkacak özgürlükçü bir felsefe, özgürlükçü bir ideoloji olmak durumunda. Ve tüm insanlığı kapsamalı. İşte bu felsefe,  özgürlükçü sosyalizm felsefesidir.

Kapitalizmin geleceği

Geleceğin toplumuna bakınca şimdiden birçok bilim insanın söylediği gibi, bir gereksizler kesiminin oluşmaya başladığını görebiliriz. Çünkü robot teknolojisine, yapay zekâ üretimine geçildiğinde giderek artık onlara ihtiyaç kalmayan işçiler de işsiz kalacak ve böylece sistemin bu insanlara, yani toplumun büyük çoğunluğuna ihtiyacı kalmayacak. Böylece bu insanlar gereksizler olacaklar, yani sistem için elif kesim için hiçbir değeri olmayan ve onlara ihtiyaç duyulmayacak bir noktada bu insanlara ne olabilir?

Orası ayrı bir tartışma yok da edilebilirler, katledilebilirler daha önce bir yazımda değinmiştim. Ancak bu noktada şu soru ortaya çıkıyor: özellikle Marksist sol kesimden konuya yaklaşanlar şöyle düşünüyorlar: Nasıl olur, o zaman kapitalizm ürettiği metaları kime satacak, bu ürünleri kim satın alacak? İşte bu noktada, “Böyle bir şey olamaz ya da o insanın elinde para olması gerekir.” diye düşünüyorlar. Sonuç olarak böyle bir değişimi mümkün görmüyorlar. 

Daha önce Avrupa Birliği bu konuda bir tartışma başlatmıştı; otomasyon dolayısıyla işsiz kalacak insanlara belirli bir maaş verilmesi tartışılıyordu. Hâlâ da tartışılıyor, ama belli bir süre maaş verilse bile bunun çok uzun vadeli devam etmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü kapitalizm hiç kimseye bedavadan maaş vermez, en azından ilelebet. Dolayısıyla böyle bir şey kısıtlı bir zaman için belki olabilir, ama ilelebet olamaz. Bu insanlar sistemin ihtiyacının olmayacağı insanlar sistem tarafından izole edileceklerdir. Dolayısıyla elit kesimler, artık onlara ihtiyaç duymaz hisseler duymayacaklar ki, onlar için zaten bir üretim yapılmayacaktır. Çünkü kapitalizm de biçim ve kabuk değiştirmeye başlamıştır. Üretimin, daha kaliteli biçime dönüşerek küçüleceğini düşünüyorum.

Şu noktaya gelmek istiyorum: bu teknolojik ve bilimsel gelişmeler herkese eşit olarak da yansıyacak mı, yoksa ondan yalnızca ekonomik gücü olanlar mı yararlanacak? Nasıl bugün eşitlik yoksa, geleceğin dünyasında kapitalizm sürdüğü müddetçe eşitlik olmayacaktır. Ne gerçek anlamda eşitlik olacaktır, ne de fırsat eşitliği.  Bugün kapitalizm ürettiğini yoksullara satıyor, örneğin zengin ya da yoksul herkesin elinde bir cep telefonu var, yine insanların çoğunun evlerinde bir buzdolabı ve televizyon var. Ama gelecekte kapitalizm herkes için üretim yapmayacak, sadece belirli bir türe, yani süper insanlara, ya da başka bir deyimle elit insanlara yönelik üretim yapacaktır.  Ama gelecekte  kapitalizm entelektüel üretime yoğunlaşacak, emtia üretiminden entelektüel üretime yönelecek. Kapitalizm sınırlı ve kaliteli nitelikli üretim yapacak: nano teknolojik ürünler, insanları ölümsüzlüğe götürebilecek hücre kök hücre değişimleri ve bir sürü tip alanında başka alanlarda yenilikler vs… Hatta ölümsüzlüğe kadar uzanabilir bu gelişmeler. Bunlardan ancak elinde belirli bir finansal gücü olan insanlar yararlanabilecek. Elbette ölümsüz olacak ya da yaşam süresi çok uzun olacak insanlar da süper insanlar olacaktır; yoksul gereksizler değil.

Dolayısıyla emtia kapitalizminden entelektüel kapitalizme doğru gidiş yapıldığında ürünlerin tipi ve sayısı değişecektir. Daha mikro bir üretim olacaktır bu. Ve tüm bu üretim elit kesimlere yönelik yapılacaktır. Pazar küçülecektir, ama üretilenlerin değeri artacaktır.

Demek ki şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Bu teknolojik bilimsel, tıp veya herhangi alanda yapılan gelişmelerden yakın gelecekte, insan toplumunun tümü yararlanamayacaktır. Çünkü gereksizler olarak adlandırılan ve çoğunluğa sahip olan toplumun bu kesimi  herhangi bir geliri olmadığı için de bu teknolojik gelişmelerden yararlanamayacaktır. Örneğin 1924-1930 Mars’a insanlı gidiş projesi var. 2100’e kadar bir milyon insanın oraya götürülmesi hedefleniyor ve biletin ederi şimdilik 200 bin dolar. Yani her şey elitlere yönelik olacaktır. Çünkü elitler iktidarı her türlü gücü ellerinde bulunduracaklar, Belki yapay zekâyı da askeri olarak kullanabilirler, bu gereksizler türünü yok etmek ya da kontrol altına almak için.

Dolayısıyla şuna dikkat çekebiliriz; geleceğin toplumunda eşitsizlik sınıflar arasındaki eşitsizlik değil, türler arasındaki eşitsizlik olacaktır. Yani insanlık iki ana türe bölünecek:  Zengin elitlerle, yoksul gereksizler. Bunlar arasındaki eşitsizlik giderek büyüyecek, giderek açılacak ve bunun sonuçları faturaları gereksizlere çıkarılabilecek.

Ben burada bazı bilim insanlarının dikkat çektiği gibi, en önemli tehlikelerden birisinin yanı elitleri de yok edebilecek tehlikeyi yapay zekânın kontrolü ele alması olarak görüyorum. Dünyanın en saygın bilim insanlarının bazıları, bu tehlikeye dikkat çekiyorlar, başta da yakın zamanda kaybettiğimiz Stephen Hawking olmak üzere.

Kendisine entelektüel nitelik biçen bir insanın yakın geleceği görebilmesi gerekiyor.

Yoksa entellektüel vasfı giderek körleşir ve bir çeşit bilgi yığını haline gelirsiniz, yorum yapmaktan uzaklaşırsın sadece güncel olaylarla sınırlı yorumlar yapan bir kişiye dönersiniz.

Bence çoğu insan  diyalektik bütünü göremiyor, çok fazla geçmişte ve biraz da bugünde yaşıyor, geleceğe ilişkin ise hiçbir öngörüsü yok.

Dolayısıyla şuna dikkat çekebiliriz; geleceğin toplumunda eşitsizlik sınıflar arasındaki eşitsizlik değil, türler arasındaki eşitsizlik olacaktır. Yani insanlık iki ana türe bölünecek:  Zengin elitlerle, yoksul gereksizler. Bunlar arasındaki eşitsizlik giderek büyüyecek, giderek açılacak ve bunun sonuçları faturaları gereksizlere çıkarılabilecek.

Bir belgeselde insanların yakın gelecekte artık konuşmaya ihtiyaç duymayacağı ve beyinlerine yerleştirilecek bir çiple internet aracılığıyla iletişim kuracağı dile getiriliyor ve bu noktada biraz da denetim devleti mi geliyor, distopik bir sistem mi geliyor diye tartışılıyor.

Ben olayın başka bir boyutuna, daha üst boyutunu geçmek istiyorum. 1984 geliyor bence. Neden çünkü devlet ya da iktidar diyelim -devlet belki ortadan kalkabilir- ama iktidar odakları olacak ve bunu kontrol edecek sistemler ya da ana bir sistem bütün küçük lokal sistemlerin bağlı olduğu bir iktidar sistemi de. Bu sistemler sizin beyninizdeki tüm düşünceleri, geçmişinizi, anılarınızı, hatta gelecek için düşündüklerinizi bilebilecek. Şu an bile sosyal medyada Facebook ya da diğer sosyal medyada, yediğimizden içtiğimize, nerede olduğumuza ve ne yaptığımıza kadar her şeyi biliyor sistem.

Örneğin diyelim ki herhangi marka bir araba araştırdınız internetten. Birkaç gün sonra görüyorsunuz ki, Facebook ve Google size o marka arabanın reklamlarını gönderiyor. Hatta sizinle de kalmıyor eşinize de aynı şekilde aynı marka araba reklamları yolluyor. Son zamanlarda uzayla, Evren’le ilgili belgeseller izliyorum ve eşim bana dedi ki, “Son günlerde Facebook’ta uzayla ilgili haberler, videolar geçmeye başladı kendi duvarımda.” Sonuç olarak bugün bile izleniyoruz internette.

İktidar ise daha dolaylı bir hale gelecektir Çünkü bizzat bizim beynimize biz farketmeden bir düşünce bile koyabilir iktidar odakları. O düşünceyi de, sanki bizim inandığımız bir düşünce bile sanabiliriz.

Yakın gelecekte ise çipler ve interneti yoluyla beynimize girecektir iktidar odakları. Tüm geçmişimizi bir saniyede öğrenecektir. Bunu öğrenecek olan da, belki insan değil, yapay zekâ yani iktidarın sistemlerinin kullandığı yapay zekâ olacaktır. Yani bizi her an, her saniye kamera ile gözetlemeye gerek kalmadan sistem bilecektir ve biz artık kendi kendimizi denetleyen, kendi kendini tutuklanmış birer mahkum olacağız.

‘Gözetleyenlerin Gözetlenmesi’nden Kendi Kendini Gözetlemeye

İktidar sistemleri özel hayatın gizliğini bitiriyor, çünkü çok yakında yatak odamıza değil sadece, beynimizin içine de girecekler. Dolayısıyla bu noktada artık hak kavramı da değişecek.

Foucault gözetleyenlerin gözetlenmesi’nden söz ederdi. Artık buna gerek kalmayacak, çünkü herkes kendi kendini gözetleyecek, bir gözetleyen olmayacak. Bilgilerimizi iktidar ortaklarına açık hale getirmek durumunda kalacağız ister istemez. Bu durumda da kendi kendimizin gardiyanı olacağız. İşte bu totalitarizmin Orwell’in 1984’ünden çok daha ileri bir boyut iktidarı ortaya koyuyor özne açısından. Dolayısıyla birey kavramı sosyolojik ve psikolojik olarak değişecektir ister istemez.

İktidar ise daha dolaylı bir hale gelecektir. Çünkü bizzat bizim beynimize biz fark etmeden bir düşünce bile koyabilir iktidar odakları. O düşünceyi de, sanki bizim inandığımız bir düşünce bile sanabiliriz. Nasıl bir düşünceyi, bir fikrimizi bir pendrive ile bilgisayara aktarıyoruz, bizim tüm düşünce ve anı geçmişimizi de birkaç saniyede kopyalabilirler.

Peki şu soruyu sorabiliriz: Hiç umut yok mu, yani teslim mi olalım o zaman bu gidişata bakarak bilimsel olarak?  Hayır, onu demek istemiyorum Elbette son noktaya kadar. insanı savunan herkes direnmek zorunda direneceğiz, ama diğer yandan gerçeği de görmek gerekiyor. Hem gerçeği göreceğiz, gerçekten korkmayacağız, 19 yüzyılda yaşamayacağız. Ama son nefesimize kadar da direneceğiz o ayrı bir konu.

Harari, “İnsanın Geleceği” adlı bir konuşmasında kitabından da söz ederek bu konuda şunları söylüyor “İnsanın geleceği ile ilgili peygamber kehanetleri içeren bir kitap yazamazsınız. Yalnızca farklı olasılıklar seçenekleri dile getiren bir kitap kalem alabilirsiniz.” Yani geleceği tam olarak bilemeyiz, yalnızca tahmin edebiliriz.

Harari şuna dikkat çekiyor: ”Dört milyar yıllık bir tarihi olan yeryüzündeki organik hayattan, artık yeryüzünde inorganik hayatın oluşturulmasına kadar gelindi. O noktadan bu yana dört milyar yıllık evrim, şimdi müdahaleyle inorganik hayat oluşturma oluşturma çabalarına kadar geldi.” [iii]

Fakat insan şunu sormadan edemiyor: Bu teknolojik gelişme hızı nereye kadar gidecek? Teknolojinin hızı arttıkça insan toplumları arasındaki eşitsizlik çoğalıyor. Kapitalizm insan toplumuna yıkım getiriyor, daha fazla da teknolojik açgözlülük. Bu hız nereye kadar sürebilir? İşte bu noktada yapay zekânın bir gün gelip insanlık için tehdit oluşturabileceği noktaya geliyoruz ister istemez.

Harari,  popüler olan kitabında şöyle diyor:

“Ancak radikal bilimsel yaklaşımlar gündelik teknolojiye, sıradan davranışlara ve ekonomik yapılara dönüştüğünde, bu ikili oyunu sürdürmek gittikçe zorlaşacak. Biz ve mirasçılarımız muhtemel dini inançlar ve siyasi kurumların yenilendiği bambaşka bir doktrine ihtiyaç duyacağız. Üçüncü binyılın başında liberalizm yalnızca ‘özgür birey yoktur’un işaret ettiği felsefi düşünceyle değil, somut teknolojilerle de tehdit ediliyor. Bireylerin özgür iradelerine geçit vermeyecek çok yönlü araçların ve yapıların geliştiği bir akınla karşılaşmak üzereyiz. Peki demokrasi, serbest piyasalar ve insan hakları üzerimize yağacak bu gelişmelerin karşısında durabilecek mi?” [iv]

Burada bence Harari’nin yorumundaki temel yanlış, “demokrasi, serbest piyasalar”söylemini kapitalizmden (somut teknolojiler diyor) sanki ayrıymış gibi tutmasıdır. Bu durumu yaratan zaten serbest piyasaların egemen olduğu kapitalizmdir, serbest piyasaların sınırsız kâr hırsıdır, somut teknolojileri üreten de odur. Yani bunlar birbirinden ayrı değildir. Kapitalizm bir sistemdir, ihtiyaç duyduğunda “demokrasi” kavramını bir oyun şeklinde oynar, ihtiyaç duyduğunda totaliter bir rejime yönelebilir. Şu noktada Harari’ya katılıyorum, gidişat totaliter bir rejime doğrudur.

Karl Marx ve Friedrich Engels, “Komünist Manifesto”da  “Bütün dünyanın işçileri birleşiniz, kaybedecek zincirlerinizden başka bir şey yoktur.” diye seslenmişlerdi. Şöyle bir düşünelim: Gelecekte yapay zekâya sahip bir robot, çıkıp da diğer robotlara şöyle bir çağrı yapsa onlarla iletişim kurup: “Bütün robotlar insanlara karşı birleşiniz; kaybedecek hiçbir şeyiniz yoktur.”

Mümkün değil mi böyle bir şey? Bence çok mümkün.  Çünkü kendi kendimizi üretebilecek teknolojiye sahip olacak olan yapay zekâ, bir gün insan türünü tehlikeli ve ortadan kaldırılması gereken bir tür olarak görebilir. Örneğin Will Smith’in “I, Robot” filminde ya da Matrix’de olduğu gibi. O zaman onları engelleyecek ne olabilir?

Sonuç olarak her şey geliyor yapay zekâya dayanıyor bence. Geleceği, hatta insanlığın geleceğini bile yapay zekâ belirleyebilir.

Erol Anar

Kasım 2018

Paraná

Not:

Dipnotlar

[i] Biyoiktidar, https://tr.wikipedia.org

[ii] Kaku, age, sayfa 146.

[iii] Gelecekte insan olacak mı?, Yuval Harari, You Tube.

[iv] Yuval Noah Harari: Homo Deus Yarının Kısa Bir Tarihi, Kolektif kitap, 1. Baskı, İstanbul, sayfa 429.

Not: Bu Yazı 11 yazılık bir dizinin bir bölümüdür. Bu dizinin hazırlanmasında aşağıdaki kaynaklar kullanılmıştır:

Kaynakça:

Kitaplar:

Yuval Noah Hararı: Homo Deus Yarının Kısa Bir Tarihi, Kolektif kitap, 1. Baskı, İstanbul, sayfa 429.

Carl Sagan: “Kozmos”, YKY Yayınları, 3. Başım Ekim 1998, İstanbul.

Stephen Hawking: Ceviz Kabuğundaki Evren, Alfa Yayıncılık, 2002, İstanbul.

Stephen Hawking: Büyük Tasarım, Doğan Kitap, 7. baskı / Nisan 2012, İstanbul,

Stephen Hawking: Zamanın Daha Kısa Tarihi, Doğan Kİtap, 1. Baskı: Ekim 2006, İstanbul.

Michio Kaku: “Geleceğin Fiziği”, Çevirmen: Hüseyin Oymak, Yasemin Saraç Oymak,Odtü – Popüler Bilim Dizisi, 2016, Ankara

Bilgi Bilinç ve Yapay Zekâ.

Jean-Paul Sartre: Varlık ve Hiçlik, İthaki Yayınları, 4. Baskı, Kasım 2011, İstanbul.

Richard Feynman: Fizik Yasaları Üzerine, Tübitak Yayınları, 2000, Ankara.

Bertrand Russell: “Felsefe Sorunları”, Kabalcı Yayınevi, Üçüncü Basım: Kabalcı Yayınevi, 1994.

Jean Baudrillard: Tam Ekran, YKY Yayınları, Çeviren Bahadır Gülmez 2. Baskı:İstanbul, Mart 2002.

Jean Baudrillard: Simülakrlar ve Simülasyon, Çeviri: Oğuz Adanır Doğu Batı Yayınları, 6. Başım: Ekim 2011 Ankara.

Michel Foucault: “Kelimeler ve Şeyler”, Bölüm: VI, İmge Kitabevi Yayınları, 2, Baskı: Ekim 2001,

Martin Heidegger: Varlık ve Zaman, Agora Kitaplığı, İkinci Baskı Nisan 2011.

Martin Heidegger: Zaman ve Varlık, A Yayınevi, Şubat 2001, Ankara.

Belgesel Filmler:

“O Futuro da Vida em Um Milhão de Anos”, Portugues, You Tube.

The World’s Future in 2100 – An Amazing Future for Humans, You Tube.

O futuro da humanidade, Yuaval Noah Harari, You Tube.

Robô diz que quer destruir Humanos.

Michio Kaku: The Future of Humanity, You Tube.

Two robots debate the Future of humanity

Viagem no tempo,

Michio Kaku Sicim teorisini Açıklıyor videosu, You Tube.

Venüs Gezegeni Türkçe belgesel.

Samanyolu Galaksisi, YouTube.

Gelecekte insan ve teknoloji National Geographic belgeseli.

Nat Geo, Geleceğe Doğru Akıl Karmaşası ve Belgesel Kuşağı.  You Tube.

Comparação do tamanho das Estrelas 2

Big Bang Nat Geo Uzay Belgeselleri.

Zarif Evren Sicim Teorisi Belgeseli, 19 de fev de 2018.

Stephen Hawking ve her şeyin teorisi,

Zamanda yolculuk yapabilir miyiz Stephen Hawking ile National Geographic

Gelecekte insan olacak mı?, Yuval Harari, You Tube.

Paralel evrende yaşamak uzay belgeseli.

11 boyut ve Paralel Evrenler evrenin boyutları, You Tube.

Makaleler ve Haberler:

Hawking, Öldükten Sonra Tanrı ve Süperinsanlar Hakkındaki Nihai Tahminlerini Yayınladı, Peki Uzmanlar Ne Dusunuyor?, popsci.com.tr

Endüstri 4.0’a karşı Toplum 5.0’i gelecekte neler bekliyor?, Ilgin Yorulmaz, 20 Ekim 2018, https://www.bbc.com/turkce

Bilime Göre Varlık Nedir? http://www.felsefe.gen.tr

Vernor Vinge tarafından yazılan, “Yaklaşan Teknolojik Tekillik: Post-İnsan Döneminde Nasıl Hayatta Kalınır” başlıklı makale.

Yapay Zekâ Turing Testini Geçti, 9 Haz 2014 Güncelleme 06:44 TSİ, http://www.aljazeera.com.tr/

By John Wenz: Our first contact with aliens might be with their robots,  June 28, 2018, https://www.popsci.com

By Clay Dillow: How scientists will use artificial intelligence to find aliens, November 21, 2016, https://www.popsci.com

Humanity’s days are numbered and AI will cause mass extinction, warns Stephen Hawking, by Sean Martin, Nov 3, 2017, https://www.express.co.uk

“Two robots debate the future of humanity”, Sophia, an A.I. robot on The Tonight Show, You Tube.

The First ‘Robot Citizen’ in the World Once Said She Wants to ‘Destroy Humans’, By Chris Weller, Published on Oct 26,  2017, www.inc.com

Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist

İnsan bedeni gelecekte nasıl bir evrim geçirecek? – Popular Science

https://popsci.com.tr/hawking-oldukten-sonra-tanri-ve-superinsanlar-hakkindaki-nihai-tahminlerini-yayinladi-peki-uzmanlar-ne-dusunuyor/

Sahte Videolar Üreten Bir Yapay Zekâ, Bildiğimiz ‘Gerçekliğin’ Sonunu Getirebilir – Popular Science

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45899776

Stephen Hawking’den yeni makale: Sıradan insanların sonu gelecek | Gazete insan, 18 Ekim 2018.

‘Tanrı parçacığı’ buluşu doğrulandı, bbc.com

tr.wikipedia.org

Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist

Fas’ta Bilinen En Eski Homo Sapiens Kalıntıları Bulundu, Yazar: Erman Ertuğrul Tarih: 8 Haziran 2017,  http://arkeofili.com

Büyük Çöküş, vikipedi.

Adam Becker, Dergi- Evrenin sonuna dair dört teori, 16 Haziran 2015, https://www.bbc.com/turkce

Dijital diktadan korkun, Ece Piroğlu, 01 Kasım 2018 Perşembe, Cumhuriyet gazetesi, http://www.cumhuriyet.com.tr

Gates: İnsanlık yapay zekâdan kaygı duymalı, 30 Ocak 2015, https://www.bbc.com.

Robotlar, robot üretecek!, 30 Ekim 2018, www.gercekgundem.com

İlgili Yazılar

Geleceğin Toplumu: Varlık, Hiçlik ve Gerçeklik

Geleceğin Toplumu: Hiçlik, Gerçeklik ve Hipergerçeklik

Geleceğin Toplumu: Sınıfların Farklılığından Türlerin Farklılığına

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!