İnsanların geçmişlerinden bir gömlek çıkarır gibi sıyrılamayacaklarını ve onların çevrelerinin, tanıdıkları insanların, ilişkilerinin istemlerine aykırı olarak onları uçuruma sürükleyebileceği anlatılıyor. Hapisten çıkan ve bir daha eski yaşamındaki kirli işleri yapmamaya karar veren Carlito, biraz da olayların gidişatının akıntısına kapılır. Carlito’nun hapisten kurtulmasını sağlayan kokain bağımlısı avukatı onun başına işler açacaktır. Avukat rolündeki Sean Penn’in perfonmansı da olağanüstü.
“Dinle Küçük Adam” adlı yapıtında otoriteyi, sistemi ve her şeyi sorgular Reich. Bir insanlık manifestosudur bu yapıt. Gerçeğin üzerine örtülmüş örtüyü kaldırır usulca Reich ve bizi kendimizle, her şeyle yüzleşmeye çağırır. Ben kendisinden çok şey öğrendim.
Acısına rağmen, yine de bakımlı bir kadın bu. Örneğin koltuk altındaki tüylerini temizlemiş. Kaşları özenle çizilmiş gibi. Yüzü de bir mermer gibi pürüzsüz ve bakımlı. Her şeye rağmen hâlâ kendini bırakmamış gibi görünüyor. Kadının dudakları sıkı sıkıya kilitlenmiş. Sanki artık kimseyle konuşmak istemiyor gibi. O kadar çok kandırılmış ve yalanlara maruz kalmış ki belki de, herkesten vazgeçmiş sanki. Sanki sonsuza kadar ağzını açıp tek kelime etmeyecek gibi.
Dağınık imgeler, dağınık fırça vuruşları, ama yine de bunları bir araya toplamaya çalışan bir bakış açısı. Derinlikli, çok kişilikli, gerçek ve rüya arasındaki karakterler. Rüya mı gerçek, gerçek mi rüya bilemediğiniz olay örgüsü. Psikolojik bir derinlik. Belki de her ikisi de aynı anda gerçek.
Bilinçaltının bir sel gibi taşması.
İşte bütün bunlar Lynch’i benzersiz kılıyor.
Aslında filmin senaryosu çok basit. Ama bu ona bir doğallık katıyor aynı zamanda. Her mahallede her an görülebilecek insanlar ve küçük sorunları. İşte bu belki de yönetmenin hedefiydi. Bu anlamda çok fazla abartılı olaylar ve kişilikler yok öyküde. Mahallenin küçük sorunlarıyla akıp gidiyor kendi doğallığında öykü. Ama yine de öykünün arka planındaki bazı güvenlikçilerin bir planı vardır.
İnsanların zamanla sevgiyle birbirlerine bağlanmalarının önemine vurgu yapılmış. Birisini sevmeniz için, onunla aranızda kan bağı olmasına gerek yok. Zorunluluklar bile sevginin doğmasını engellemiyor. İzlemeye değer bir film diyorum. Ben çok beğendim.
Peki herkes farklı düşünürse nerede ve nasıl birleşebiliriz? Bence birleşebileceğimiz tek nokta özgürlük noktasıdır. Herkes bir diğerinin özgürlüğüne saygı gösterdiğinde, aslında kendi özgürlüğünü de garanti etmiş olur. Eşitlik içeren özgürlüktür bizi biraraya getirebilecek tek şey. Çünkü o dayatmaz, köleleştirmez ve ileriye götürür.
Soluğunuzu tutarak izleyeceğiniz bir film. İnceden inceye işlenmiş bir detektiflik hikâyesi ve sonuna kadar izleyicinin ilgisini ayakta tutan bir film bu. Aslında tüm öykü Darin’in usta oyunculuğunda düğümleniyor. Filmi sırtında taşıyan da o. Film Arjantin ve İspanya’da gişede başarı kazanmış, çok izlenmiş.
Filmde, mektup yazıcı kadının karşısına çeşitli kişiler oturur ve bunlar kendi özlemlerini, arzularını kadına anlatırlar. Kimisi sevgilisine mektup yazdırır, kimisi babasına, kimisi ise İsa’ya. Bu portreler, Brezilya’nın çeşitli yörelerinden insanların basit ve küçük isteklerini yansıtırlar. Hepsi yoksul insanlardır ve dünyaları da, düşleri de küçüktür. Çok fazla şey istemezler. İstedikleri tek şey biraz daha iyi ve insani bir hayat yaşamaktır.
Aslında adalet diye bir şey yoktur. Adalet adı sadece “Adalet Sarayı” üzerinde bir tabeladan, yazıdan ibarettir. İçi boştur. İşte filmin dikkat çektiği gerçeklerden birisi bu. Devlet sistem yurttaşı için adalet sağlamak için parmağını oynatmaz, aksine adaleti kendi yararına ve yurttaşların zararına olacak şekilde buker. Yani adaletsizlik üzerine kuruludur.