Sazlıkta gölgesi suya yansımış yalnız bir kuş var. Sabah vakti olsa gerek. Biraz uzakta sise gömülmüş bir dağ belli belirsiz seçiliyor. Sazların yansıması da suda
Category: Edebiyat
İnkârcı Bir Filozof: Emil Michel Cioran (2)
Aslında insan çoktan fosilleşmiştir, o yaşayan bir ölüdür artık belki de. Belki Michel Foucault’ya “insanın sonunun yakın olduğunu” düşündüren gerçek buydu. Nasıl ki, dünyanın ve evrenin de bir sonu varsa, insanın da bir sonu vardır. Hırsları ve tutkuları onu yok etmiştir çoktan. Kendi kendi yok eden, kendi sonunu hızlandıran, tüketen tek canlıdır insan.
Yasaklı Bir Rus Yazar: Andrey Platonov
Onun, “Can”, “Mutlu Moskova”, “Çukur”, “Çevengur”, “Dönüş”, “Muhteşem Vahşi Dünya” adlı kitaplarını okudum. Bazı öykü ve romanlarında sıkıldım. Ama bazılarını da sevdim örneğin “Dönüş” kitabı gibi. Özellikle “Yuşka” başlıklı öyküsü güzel ve etkileyici geldi bana. Yalın bir dil kullanıyor yazar. Bazen kasvetliliğe kaçsa da, genelde akıcı yazıyor. Eğer Rus edebiyatından ve yazarlarından keyif alıyor seviyorsanız, Platonov’u da sevebilirsiniz.
Her şeyin ve Hiçbir şeyin Çağında Sanat ve Edebiyat
Her şey sanat içinde bulunduğumuz çağda ve hiçbir şey sanat değil. Sanat olup olmaması da çoğu kişinin umurunda değil. Örneğin resim çiziyorum son aylarda, tekrar başladım çizmeye. Eskiden sanat olmasına özen gösterirdim, şimdi umurumda değil sanat olup olmaması. Sanat yüce bir kavram değil benim için eskisi gibi. Hayatımızı güzelleştiren ona estetik bir boyut katan bir şey, kutsal değil. Hepsi o kadar. Önemli olan benim üretim esnasında aldığım haz, bunun ötesinde bir beklentim yok sanattan.
Egosantrik Uçurum
doğrular yumurta gibi tokuşturulmaz
fakat tokuşturulsa
birisi kırılır
bazen ikisi de
Dostoyevski’nin Satirik Öyküsü “Tatsız Bir Olay” Üzerine
Dostoyevski’nin “karanlık (obscure)” öykülerinden birisi olarak da nitelenen bu uzun öykü, onun İspanya gezisinin ardından 1862’de Dostoyevski’nin dergisi Vremya’da yayınlanmıştır. Dostoyevski’nin uzun bir öyküsü olan
Turgenyev ve “Babalar ve Oğullar” Üzerine
Bu dönemde yazarlar daha çok Avrupa edebiyatından etkilenmişlerdir. Fransızca bilmelerinden kaynaklı da, daha çok Fransız edebiyatı etkili olmuştur. “Doğal Okul”dan çıkan büyük yazarlar gerçekçi bir tarzı benimsemiş ve büyük romanlar yaratmışlardır. Tolstoy’un “Anna Karenina”sı, Dostoyevski’nin “Karamazov Kardeşler”i ve Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar”ı ilk aklıma gelenler. Dostoyevksi ile Tolstoy hiç yüz yüze karşılamamalarına karşın, Turgenyev her ikisi ile de yüz yüze karşılaşıp, sohbet etmiştir.
Oblomov Romanı Üzerine
Oblomov, bize aslında hayatın anlamsızlığını ve varoluş yalnızlığımızı anlatır. Eğer sonunda kaçınılmaz olarak ölüme gideceksek bu kadar çaba, bu kadar çalışma niye? Ne gerek var? İnsan kısack hayatında mümkün olduğu kadar dinlenmeli ve rahat etmeli düşüncesini taşır Oblomov. O varoluşunun yükünden sıyrılarak rahatlamış bir kişidir.
H. G. Wells’in Distopik Dünyaları
Bu noktada yazar, iktidar kavramının hangi ideoloji ya da inançla yükselirse yükselsin hep aynı kaçınılmaz sona doğru ilerlediğini tespit ediyor. Max Stirner’in “Devrim, şu bildik efendiyi tahtından indirdi ama, Efendiyi yok etmedi;” dediği gibi .
Hapishane ve Tımarhane Arasında Marquis de Sade
Bütün değerleri ve inançları sorgulayan bir yalnız filozof Sade. Öldükten sonra oğlu muazzam el yazması yapıtlarını yaktı. Ama yine Sade kalan yapıtlarıyla günümüze kadar ulaştı