Charles Bukowski: “Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.”

“Ekmek Arası” Charles Bukowski’nin otobiyografik ve en trajik kitabıdır bence. Kapitalizmin büyük bunalım döneminde (Great Depression 1929) geçen zor bir çocukluk. İşsiz baba, işsiz komşular, yoksulluk… Ve bunların yanında da fiziksel olarak zorluklar -yüzünde çıkan sivilciler- okulda izolasyon, en önemlisi baba baskısı. Annesinin de korumadığı çocuk Charles, hemen her gün nedensiz olarak banyoda babasından kayışla dayak yermiş. Bu yüzden babasından doğal olarak nefret etti hayatı boyunca.

Devamını okuyunuz...

Bize Dayatılanları Sevmek Zorunda Değiliz

Soru da şu: Bize bazı edebiyat eleştirmenleri ya da akademik çevrelerce dayatılan hatta kutsal bir ikonmuş gibi sunulan yazarları beğenmek zorunda mıyız? Onları büyük olarak görmek durumunda mıyız, yoksa kendi bireysel tercihimizi özgürce yapabilir miyiz? Yoksa bu “haddini bilmezlik” midir? Ben okurun bu konuda tercih hakkı olduğuna inanıyorum.

Devamını okuyunuz...

Belinski ve “Gogol’e Mektup” Üzerine

Gogol’un gerici görüşleri Belinski’yi çok sinirlendiriyor ve yazdıklarına çok değer verdiği bu yazarı şaşkınlıkla izliyordu. Sonradan Dostoyevski de aynı gerici görüşlerin esiri olacaktı Sibirya’dan hapishaneden döndükten sonra. Hatta Çar’a mektup yazacak onu yüceltecekti. Aynı Gogol’ün yaptığı gibi.

Devamını okuyunuz...

Kuzey Amerikan Edebiyatı Üzerine (1)

Mark Twain, Truman Capote, F. Scott Fitzgerald, O’Henry, Suzanne Collins, Henry Miller, William Faulkner, Henry James, Slyvia Plath, Walt Whitman, Alice Walker, Toni Morison, Henry David Thoreau, Ernst Hemingway, Margaret Fuller, Sherwood Anderson, Emily Dickinson, Sylvia Plath, John Steinbeck, Jack London, Harold Robbins, J.D. Salinger, Edgar Allan Poe, Margaret Mitchell, Herman Melville, Jack Kerouac, Chuck Palahniuk, Allen Ginsberg, Kurt Vonnegut, Ray Bradbury, William S. Burroughs, ve daha birçok büyük yazar vardır.

Devamını okuyunuz...

“Stepançikovo Köyü ve Sakinleri” ve Dostoyevski Üzerine Notlar

Belki bir “Suç ve Ceza” ya da “Budala”, “Karamazov Kardeşler” kadar önemli değildir, ama yine de bu kitapta önemli cümleler, tespitler vardır.
Sibirya’dan sonra yazdığı bir kitaptır. Aslında bu Dostoyevski’nin
paradoksudur. Ona esas varlığını kazandıran başyapıtlarını Sibirya’dan sonra
verirken yani yazar olmak anlamında olgunlaşırken, aynı zamanda paradoksal
olarak da bir aydın olarak milliyetçi ve dinci düşüncelerin kıskacına düşmüştür.

Devamını okuyunuz...

Ölü Adam ve Hayat Üzerine Birkaç Not

Kitabı okuyup bitirince insan huzursuz oluyor, yabancılaşmayı hissediyor ve kendi kendisine şöyle soruyor:
Acaba ben yaşıyor muyum, yoksa zaman mı dolduruyorum? Yaşamaktan zevk mi alıyorum,
yoksa rutin bir şekilde tatminsiz bir yaşam mı sürüyorum? Acaba ben de ölüp dirildim de, bunun farkında değil miyim?
Ya peki siz, sizler de yaşıyor musunuz? Yaptıklarınızdan, yediklerinizden zevk
alıyor musunuz? Yoksa yaşayan birer ölü müsünüz?

Devamını okuyunuz...

Huzursuzluğun, Çürümenin ve Kaos’un Kitapları Üzerine

Bu yazıyı burada noktalayıp tadında bitirmek istiyorum. Yoksa çok uzayınca anlamını yitirebilir. Son olarak şunu söyleceğim. Bu üç kitap da bir anda okunup geçilecek kitaplardan değil bence. İnsanı etkileyen, çarpan, değerlerini alt üst kitaplardan. O yüzden farklı zamanlarda okumak, farklı etkiler yapabilir. Ben her açtığımda başka şeyler keşfederim.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!