Bir Fransız Filmi: “Bu Düşen Bir Toplumun Hikâyesi”

Bir Fransız Filmi: “Bu Düşen Bir Toplumun Hikâyesi”

Getto çıkışı olmayan bir labirenttir, en azından çoğunluk için.

“Bu düşen bir toplumun hikâyesi. Düşerken kendini rahatlatmak için sürekli şunu dermiş: Buraya kadar her şey yolunda.”

Le Haine (Nefret) bir Fransız filmi. Türkçeye “Protesto” adıyla da çevrilmiş. Film, Mathieu Kassovitz tarafından yönetilmiş. Kassovitz, Paris doğumlu çok ödüllü bir yönetmen ve aynı zamanda aktörlük de yapmış.

Doğal ortamda, Fransa’da yoksul bir banliyöde çekilmiş film. İnsanlar devletin yalnızca şiddet olan yüzünü görmektedir. Polisler ve yoksul banliyö gençleri arasında bir kan davası gibi devam eden bir çatışma vardır.  Devlet onlara sadece şiddetini gösterir. Ama devlet şiddeti arttıkça, insanların da kini artar. Ve şiddet hiçbir şeyi çözümlemez. Film siyah beyaz çekilmiş, bu da neredeyse ona bir belgesel havası katmış. Abartılı hiçbir şey yok filmde, yalnızca katı gerçekler. Oyuncular da rollerini doğal bir yalınlıkla oynuyorlar.

Filmin üç kahramanının birisi pied-noir olan Said, diğeri Yahudi Vinz ve diğeri de Afrika kökenli olan Hubert’tir. İçlerinde en psikopatı Vinz’dir. Bir arkadaşları ise, gösteriler sırasında polis tarafından vurulmuş ve hastanededir.

Filmde yönetmen, sosyal sınıflar ve ırklar arasındaki hoşgörüsüzlük ve farklara da bazı göndermeler yapıyor. Banliyö dışına çıkan üç arkadaş, farklı sınıftan insanlarla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler.

Filmin kahramanı olan yoksul banliyö gençleri, küçük çapta hırsızlıklar yapar, esrar kullanır ve silahla oynarlar. Amaçsızdırlar, serseri mayın gibi önlerine çıkana çatarlar bir anlamda. Doğuştan kaybedenlerdir onlar, bir çıkış yolları yoktur. Bunlardan birisi banliyöden uzaklara gideceğini söyler, kendisi dahil kimse inanmaz bu sözlere. Yoksul banliyö çıkışı olmayan bir labirenttir, en azından çoğunluk için.

Filmden bazı sözler:

“Polisler sokakta sizi koruyorlar.”

“Bizi onlardan kim koruyacak?”

“Fare deliklerinde yaşıyoruz. Peki siz bunu değiştirmek için ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey yapmıyorsunuz.”

“Sokaklar bana ne öğretti biliyor musun? Öteki yanağını çevirirsen geberirsin.”

“Vay be, ne konuşma! Yarı Musa, yarı Mickey Mouse.”

“Kim olduğumu ve nereli olduğumu biliyorum.”

“O zaman oraya geri dön ve kapa çeneni.”

“Önemli olan düşüş değil, yere çarpıştır.”

“Bu düşen bir toplumun hikâyesi. Düşerken kendini rahatlatmak için sürekli şunu dermiş: Buraya kadar her şey yolunda.”

Filmin kahramanlarından Vinz.

Doğuştan adaletsizdir hayat. “Özgürlük, eşitlik, kardeşlik.” yalandır bu sistemde.

Bu bol ödüllü bir film. Cannes Film Festivali / En iyi yönetmen / Mathieu Kassovitz (1995), Avrupa Film Akademisi / En iyi genç Avrupa filmi / Mathieu Kassovitz (1995), Fransa Film Akademisi César Ödülleri / En iyi film / (1995), Fransa Film Akademisi César Ödülleri / En iyi kurgu / Mathieu Kassovitz & Scott Stevenson (1995), Fransa Film Akademisi César Ödülleri / En iyi prodüktör / Christophe Rossignon, Avustralya Film Eleştirmenleri Ödülleri / En iyi yabancı film, Lumiere Ödülleri / En iyi yönetmen / Mathieu Kassovitz (1995) Lumiere Ödülleri / En iyi film / Mathieu Kassovitz (1995) ödüllerini kazanmış.

Böyle abartısız, gerçeği olduğu gibi katılığıyla, süslemeden ortaya koyan filmleri severim. 1 saat 37 dakikalık bu film sizi alıp bir anda hikâyenin içine çekiyor ve umutsuz, çıkışsız hayatların öyküsünü kimi zaman şoklarla sonuna dek izletiyor. İzlemeye değer ve çok beğendiğim bir film oldu.

Erol Anar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!