Takvim Yaprakları ve Önemli Günlerimiz

Takvim Yaprakları ve Önemli Günlerimiz

önemli günlerimiz …

Sosyal medyada, önemli günleri hatırlatan bir takvime döndük neredeyse. Herkesin farklı dünya görüşü ve farklı duyarlılıkları olduğu için, önemli günler de kişiye göre farklılık gösteriyor. Resmi bayramlar, dinsel bayramlar, katliamlar, kendimize göre önemli günler vs…, her gün birileri için önemli bir gün.
İsteyen istediği günü anabilir, buna karşı değilim. Tek bir şartla, bir diğer insanı kendi inandığı “önemli gün”ü anmaya zorlamaması kaydıyla. Ama görüyorum bazı insanlar herkesi, kendi önemli gününü anmaya zorluyor, adeta bunu dayatıyor. Hatta bazen bu günleri paylaşmayanlara hakaret ve küfür edenler var. Bu dayatma, faşizmdir tek kelimeyle.
Bizim açımızdan önemli günleri anarken, diğer yandan otomatik bir makineye dönüşüyor ve bunu ruhsuz bir şekilde yapıyoruz çoğunlukla diye düşünüyorum. İçimizden gelmekten çok, çoğu zaman “diğerleri görsün benim de andığımı” mantığı geçerli sanki. En azından bazı insanlar için böyle diye düşünüyorum.

Ben takvim yaprağı değilim, her gün bir şeyleri anamam. Ama insan hakları açısından bazı önemli günleri anarım , ama hepsini de tek tek anamıyorum her gün ne yazık ki; en azından bazılarını anmaya unutmamaya çalışıyorum. Bunu da otomatikleşmeye düşmeden yapmaya çalışırım, hissederek…
Benim açımdan insan hakları ihlalleri, soykırımlar, katliamlar vs… en başta anılması, unutulmaması gereken günler. Bunu da çifte standarttan uzak yapmak gerekir, başkasının katliamını görürken, kendi coğrafyamızda gerçekleşmiş katliamları da görmek ve bir insan olarak kime yapılırsa yapılsın, bunlarla da yüzleşmenin önemli olduğuna inanıyorum.

Benim ölçüm burada da evrenseldir. Din ya da milliyeti ölçü almam, insan hakları ihlali kime ve hangi nedenle yapılırsa yapılsın karşı çıkarım. Uygur Türklerine yapılan baskıya da karşı çıkarım, Adapazarı’nda Kürtçe konuştuğu için bir Kürd’ün dövülmesine de. Devleti de kınarım yeri geldiğinde; eğer masum insanlara, sivillere yönelik saldırı gerçekleştirmişse PKK’yi de. Çünkü insan hakları savunucularının birincil olarak korudukları kesim sivil insanlardır. Çünkü devlet, kendini koruyabilecek olanaklara sahiptir, ama sivil ve masum insanlar bundan yoksundur. Ama genel anlamda barış isterler insan hakları savunucuları. Kimsenin ölmesini arzu etmezler. Bu konularda çifte standartım yoktur.
Türkiye’de hükümetin yaptığı insan hakları ihlaline de, aynı şekilde ABD, Rusya, Brezilya, Küba ya da dünyanın herhangi bir hükümetinin gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerine de karşı çıkarım.

Ayrıca benim kendi açımdan önem verdiğim bir günü sosyal medyada anmamam, o güne değer vermediğim anlamına da gelmez.
Ama elbette unutulmamalı, sosyal medyada anmaktan çok, hayatımızda bu ihlallerin son bulmasına yönelik ne yaptığımız önemli. Yoksa sosyal medyada otomatik olarak kendi açımızdan önemli bazı günleri anmamız, çok duyarlı bir insan olduğumuz anlamına gelmiyor. Gittikçe otomatikleşiyoruz.
Burada bence önemli olan, kendi duyarlılığımız, inancımız, dünya görüşümüz anlamında önemli olan bir günü anarken, bunu bir nefret söylemine dönüştürmeden, bununla ilgili olmayan insanları suçlamadan, hakaret etmeden, insan hakları ihlali yapmadan, insanların farklı düşünebileceğini kabul ederek yapmak gerekir.

“Sen benim inandığıma inanmak, önem verdiğime önem vermek zorundasın.” diyerek bir insanı kendi inanç ve düşüncelerimize inanmaya zorlamak, bunu dayatmak ne olursa olsun insan hakları ihlalidir.

Kimse kimse gibi düşünmek zorunda değil. Yoksa birilerini bizim gibi düşünmeye zorlar ve kendi düşüncemizi dayatırsak, hangi düşünceyi savunursak savunalım bunun adı faşizm olur. Özgür bir toplum ancak farklı düşüncelerdeki insanlar kendi düşüncelerini birbirlerine dayatmadıkları ve karşılıklı olarak düşüncelere saygılı olduklarında oluşmaya başlar.

Erol Anar

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!