Geleceğin Toplumu: Sınıfların Farklılığından Türlerin Farklılığına

Geleceğin Toplumu: Sınıfların Farklılığından Türlerin Farklılığına

 

Totalitarizm egemen olduğu bireyin her türlü ihtiyaçlarının kısıtlandığı bir iktidar biçimi. Dolayısıyla birey artık dışarıdan değil, bizzat içeriden tutsak alınacak. Kendi düşüncesi sandığı düşünceler ve hisler ona dışarıdan iktidar odakları aracığıyla verilebilir. Hem de bu bireyin kendisi fark etmeden yapılabilir.

On dokuzuncu yüzyılda her şey günümüzden çok farklıydı. İnsanlar arasındaki sınıf farkları, ideolojileri de belirleyecek güçteydi. Ve o dönemde yükselen bir sınıf olarak proletarya, özelllikle Avrupa’da 1848 devrimlerinden Paris Komünü’ne başrolde idi. Ancak geldiğimiz aşamada 21. yüzyılda artık otomasyonun giderek hızlanmasıyla giderek işçi sınıfının ortadan kalkacağı ve yapay zekâya sahip robotlar tarafından üretim yapılacağı öngörülüyor. Bu şimdiden hızla gelişiyor. Gelecek 20-30 yıl içinde milyonlarca insan işsiz kalacak. Ayrıca yakın gelecekten itibaren insanlar arasındaki eşitsizliği sınıfların değil, artık türlerin ifade edeceği ileri sürülüyor. Dolayısıyla bu noktada 19. yüzyıldan bugüne gelmeli, hatta bununla yetinmeyip yakın geleceğe bakılmalıdır. 22. yüzyıl ise tamamen farklı olacaktır.

Michio Kaku’nun “Geleceğin Fiziği” adlı kitabı bu konuda geleceğin toplumu ile ilgili okuduğum en derli toplu yapıtlardan birisidir. Kaku, bu kitabında bilgisayar, yapay zekâ, tıp, nanoteknoloji, enerjinin, uzayda yolculuk, sermaye ve yakın insanlığın geleceği üzerine öngörülerde bulunur ve 2100 yılına kadar uzanır. Yalnızca fizik bilimi açısından değil, sosyolojik açıdan da kendi görüşlerini ortaya koyar. Çünkü örneğin kapitalizmin geleceğini de sorgulamaya çalışır bu kitabında.

Sicim teorisi’nin teorisyenlerinden birisi olan Kaku, ayrıca kapitalizmin geleceği konusuna da değiniyor kısaca.

“Emtia kapitalizminin yerini alan entelektüel kapitalizmdir. Entelektüel sermaye, robotların ve yapay zekâ’nın henüz tam olarak sağlayamadığı, şekil/ örgü tanımayı ve ortak aklı (ya da sağduyuyu) içerir.”[i]

Kaku, bunu ‘mükemmel kapitalizm’ olarak niteliyor.

Ama mükemmel kapitalizm olamaz, çünkü kapitalizm eşitsizlikler üzerine kurulu bir sistemdir. Dolayısıyla bir grup, sınıf, kesim için mükemmel olan, bir diğeri için kötü olacaktır kaçınılmaz olarak. Entelektüel kapitalizm, bu ayrımı daha arttırabilir ve giderek elitleşmeye yol açabilir. Yani üretim küçülerek ve nanoteknolojik ya da başka üretimlerle desteklenerek sadece elit kesime yönelebilir. Ama elit kesim içinde bile farklı ve ayrıcalıklı sınıf ya da gruplar olabilir. Çünkü diğer yandan otomasyonun artmasıyla işsiz kalacak ve “gereksizler” olarak adlandırılacak bir insan kesimi olacak. Bunların sayıları milyonlarla ifade edilecek. Bunlar ise sistemden tamamen dışlanabilir, çünkü alım güçleri olmayacak.

Kaku’ya göre; 2100 yılında mitolojilerin tanrıları gibi cisimleri zihinlerimizin gücü ile yönlendirebilecek, bilgisayarlar ise düşüncelerimizi sessizce okuyarak dileklerimizi yerine getirecek; yani bir çeşit telekinetik güce sahip olacağız. [ii]

Moore yasasına göre ise, bilgisayar gücü her 18 ayda bir ikiye katlanır, gelecek yıllar içinde 2100’e kadar olan yıllar içinde belki birçok kez katlanacak. Bu nedenle bu hız korkunç ve bugünden tam olarak 2100’de, 2500’de neler olacağını tam olarak kestirmek mümkün değildir, ancak tahmin yürütebiliriz.

Kaku,  Moore Yasası’nın[iii] çöküşünü trilyonlarca doların söz konusu olduğu uluslararası önemli bir sorun olarak görüyor.  Bu durum kapitalizmin evrimini değiştirecek kadar güçlü bir etki yaratabilir. Bu kadar büyük finansın çöküşü, sistemin çöküşüne kadar uzanabilir.

Kaku şöyle diyor: “Sonuçta beyaz yakalı çalışanlar arasında, müşterisine işe yarar (ortak) akıl verebilenler kazananlar sınıfında yer alacaklar. Bunlar sanat üretme, oyunculuk yapma fıkra anlatma, program yazma, liderlik etme, analiz yapma, bilim üretme, yaratıcılık gösterme gibi ‘bizi insan yapan’ nitelikler ile donanmış insanlardır.” [iv]

Ben buna katılmıyorum, yapay zekâya sahip robotlar bütün bu işleri yapabilir ve beyaz yakalılar da kalmayacaktır yakında. Bunlar da yapay zekâya sahip robotlar olacaktır. Şiir, roman yazan yapay zekâ var, haber de yazıyor tıpkı bir gazeteci gibi şimdiden. Holywood aktör ve aktristleri bile sanal ortamda yaratılan karakterler olacaktır. Örneğin İngiltere’de şu an avukatlık yapay zekâya sahip bir robot avukat olarak hizmet veriyor. Kaku, birçok şeyi öngörmüş olabilir, ama bu düşüncesi zayıf ve yanlış bence.

İçeriden dışarıya yayılan ve bedenlerden geçen iktidar

“Homo Deus” kitabının yazarı Yuval Harari ise bir konuşmasında  şöyle diyor: “İnsanlar sınıflara ayrılmıştı kapitalistler ve emekçiler olarak toplum ikiye ayrılmıştı. Şimdi ise makineler ile birlikte insan sınıflara değil, türlere ayrılacak.”[v]

Harari yine aynı konuşmasında, bugüne kadar bilgisayar hesaplarının, bankaların, internetin hacklendiğini, ama kimsenin insan bedenini hacklemediğini ve bunun çok yakında mümkün olacağını söylüyor ve artık insan beyninin içinin görülebileceğini söylüyor.

Bu aslında Michel Foucault’nun iktidar üzerine görüşleriyle uyuşuyor. Yani dışarıdan gözetleme bitmiş, artık içeriden gözetlemeye başlanmış. İktidarın bedenlerden geçen bir şey olduğuna işaret etmişti Foucault.  Bu anlamda o zaman iktidar dışarıdan içeriye doğru değil, içeriden dışarıya doğru yayılıyor. Bu tezin bir anlamda gerçekleşmesi olarak bakabiliriz bu duruma. Çünkü artık birey direkt olarak kendi beyninden kontrol altına alınabilecek ve kendi kendisini kontrol edecek. Yani iktidar direkt bir bedenden, bireyin bedeninden yayılacak dışarıya doğru. Bu da işte post-insan denilen dönemde postmodernin de ötesi bir durum. Postmodern terimi bile bunu açıklamakta yetersiz kalıyor, belki post-postmodern denilebilir. Böyle niteleyenler de var.

Böylece manipülasyon da ortadan kalkıyor, gerçeklik de. Baudrillard’ın dediğine geliyoruz, gerçekliğin olmadığı yerde manipülasyon olmaz.  Gerçeğin kendisi ortadan kaldırılmaya çalışılacak. Ancak gerçek öyle bir şey ki, bir kişi farkına varsa bir virüs gibi hızla yayılır.

Dijital diktatörlük mü geliyor?

Harari, bir çeşit dijital diktatörlüğün gündeme gelebileceğini söylüyor. Katılıyorum, daha önce de ‘Geleceğin Toplumu’ adlı yazı dizimde dikkat çektiğim gibi, geleceğin toplumunun distopik bir toplum olma olasılığı fazla. Bunu ancak önleyebilecek insanlığın, toplumun o örgütlü, ve özgürlükçü gücü. Ancak bu da gerçekçi bir bakış açısıyla analiz ettiğimizde, çok fazla ortada görünmüyor özellikle içinde yaşadığımız şu süreçte ve yakın gelecekte. Ancak yine de insan olan her yerde, umut her zaman olacaktır, tek bir insan kalsa bile. Dolayısıyla distopik toplum olma yolunda giden insan toplumları, birey ve toplum arasındaki ilişkiyi de sosyolojik olarak değiştirebilir.

Totalitarizm egemen olduğu bireyin her türlü ihtiyaçlarının kısıtlandığı bir iktidar biçimi. Dolayısıyla birey artık dışarıdan değil, bizzat içeriden tutsak alınacak. Kendi düşüncesi sandığı düşünceler ve hisler ona dışarıdan iktidar odakları aracığıyla verilebilir. Hem de bu bireyin kendisi fark etmeden yapılabilir. Böylece manipülasyon da ortadan kalkıyor, gerçeklik de. Baudrillard’ın dediğine geliyoruz, gerçekliğin olmadığı yerde manipülasyon olmaz.  Gerçeğin kendisi ortadan kaldırılmaya çalışılacak. Ancak gerçek öyle bir şey ki, bir kişi farkına varsa bir virüs gibi hızla yayılır.

Harari, 4 milyarlık yıllık yaşamın bugün insanın müdahalesiyle akıllı tasarım şeklinde dıştan müdahale ile gerçekleştirilebileceğini ve yönlendirilebileceğini dile getiriyor. Bu da yakın gelecekte iktidar odaklarının insan birey ve toplumların üzerinde uygulayabilecekleri bir yöntem olabilir. Bu yöntemle insan toplulukları son derece kolay bir biçimde yönlendirilebilir  iktidar odakları tarafından ve sistem tarafından. Ya da belki bir sistem değil, sistemler demek daha doğru olabilir, ağ üzerindeki farklı farklı sistemler ve bunların bir araya gelmesiyle oluşturulan bir ana sistem belki. Bilim kurgu filmlerinden gördüğümüz gibi belki küçük küçük sistemlerin oluşturduğu bir federasyon da olabilir. Belki de ana merkezi olmayan, farklı sistemlerin bir araya gelerek oluşturduğu bir güç diyelim. Bu işte iktidar post-insan döneminin iktidarı olabilir. İnsan böylece evrimsel doğal seleksiyonla değil, doğal evrimine dışarıdan müdahaleyle, bir çeşit robot bir çeşit yapay zekâ durumuna indirgenebilir.

Hawking ise bunu “süper insanlar” olarak niteliyordu son makalesinde. “Büyük Sorulara Kısa Cevaplar” adlı son kitabında Hawking, nüfuzlu insanların kendi genlerini değiştirerek daha akıllı, daha güçlü ve daha uzun ömürlü olacaklarını iddia etti ve insanlar arasında endişeye yol açtı. Yeni kitabında, geriye kalan insanların sonuç olarak “tükenip gideceğini veya önemsiz hale geleceğini” yazıyor.[vi]

Bu “gereksizler” katliama uğratılarak yok edilebilir.

 

Kovan Mantığı (Hive Mind): Birey kavramı yok mu edilecek?

İşte bu noktada artık bir bireyden söz etmiş olmuyoruz ya da bir insan toplumundan. Örneğin tarihe bakarsak, insan düşünmeye başladıktan sonra su soruyu sormuştur: “Ben kimim, benim benliğim nedir, ben bu dünyada ne için varım, neyi ifade ediyor, neyi kapsıyor, neyi tanımlıyorum?..” Bu gibi sorular hâlâ geçerliliğini koruyor; ancak işte yakın geleceğin dijital diktatörlüğü ya da totaliter egemenliği insanın özündeki benlik kavramını yok edebilir.

Geleceğin toplumu Orwell’ın “1984” adlı yapıtının bir ileri boyutu olabilir. Çünkü burada 1984’de olduğu gibi dış kameralarla gözetlemeye ihtiyaç kalmaz. Gözetim kişinin beyninde başlar. Teknolojik gelişmeler, elitlerin egemenliği giderek pekişiyor ve toplumlar arasındaki eşitsizlik de öyle. Dolayısıyla  yakın gelecekte insan hakları denildiğinde, yalnızca belirli bir elit kesmin hakları anlaşılabilir. Ortada aslında bir insan da kalmayacak; süper insan denilen makineleşmiş robotlaşmış bir canlı olacaktır. Belki de yarı canlı dememiz gerekir.

Örneğin “Hive mind” yani kovan mantığı şeklindeki bir ağ ile sarılmış bireyler, bireyliklerin özünü yitirebilir -benlik kavramı- ve tıpkı bir işçi arı, ya da karınca seviyesine indirgenip otomatik davranışlara koşullanabilir.  Bu durum insanı insani olan değerlerinden uzaklaştırabilir.

Bireyden sürüye doğru

”Özgür birey yoktur.” anlayışı tam da gelecekte oluşacağı söylenen, telepatik sanal ağ kovan mantığına (Hive mind) uygun düşüyor. Aslında “özgür birey yoktur,” değil, “birey yoktur,” anlayışına gelinecektir bu noktada. Çünkü kovan mantığı insanlara demokratik olanaklar yaratmak amacıyla değil, tam tersine onları sürüleştirerek otomatik olarak iktidar odaklarının etkisi altına almak amacıyla yaşama geçirilebilir. İnsanlar tek tek birer işçi arıya dönüşebilirler, misyonunu sorgusuz sualsiz yerine getiren otomatik makineler.

Bu mantığa göre birey, aynı bir karınca ya da arı gibi bütünün kovanın bir parçası gibi ele alınıyor ve bireyin özgün kimliği, kişiliği, karakteri sürü içinde eriyip gidiyor. Yani aslında o okuduğumuz distopik kitaplar, izlediğimiz distopik filmler haksız değiller. Görünen o ki dünya distopik bir sisteme doğru gidiyor. Bilimsel ve ideolojik verilere bakıldığında da bu görülebilir.

Yine insan hakları kavramı da değişken bir şekilde ele alınabilir gelecekte. İnsan hakları sınırlanabilir ve yeni haklar ortaya çıkabilir. Daha şimdiden robot hakları tartışılıyor. Klon hakları da olabilir ve şu anda öngöremediğimiz birçok hak… İnsan hakları denildiğinde herkesi değil, yalnızca elit iktidar odaklarını elinde tutan süper insanlar kastedilebilir. Yani gereksizler olarak görülecek yoksulların hakları, insan hakları kavramından dışlanabilir. Onları hiçbir hakkı tanınmayabilir. Bugün bir insanın diğer bir insanı öldürmesi hukuka göre bir suç, hâlâ birçok ülkede hayvan öldürmek suç değil. Yemek için bir koyun öldürebilirsiniz, bir inek de, bir tavuk da. Bu hiçbir ülkede suç değil. Gereksiz insanları yok etmek de suç sayılmayabilir elitler açısından. Ama yakın dönemde robotları yok etmek,  tek bir robotu yok etmek de suç olabilir.

Örneğin “Hive mind” yani kovan mantığı şeklindeki bir ağ ile sarılmış bireyler, bireyliklerin özünü yitirebilir -benlik kavramı- ve tıpkı bir işçi arı, ya da karınca seviyesine indirgenip otomatik davranışlara koşullanabilir.  Bu durum insanı insani olan değerlerinden uzaklaştırabilir. Örneğin özgürlüğün iyi bir şey olmadığını düşünebilir, ya da özgürlüğe bir gereksinim duymayabilir, öyle yönlendirilebilir iktidar odakları tarafından. Çünkü bir işçi arı özgürlüğünü düşünmez, onun misyonu kovanda çalışmaktır. Bu kovan mantığı bir “demokratik özgürlük” paketiyle sunulabilir. Çünkü kişinin seçme hakkı olduğu öne sürülebilir. Örneğin beş kişi internet ağında buluşarak mültecilerle ilgili bir şey yapmaya çalışabilir. Ancak bu özünde “demokratik” değil, tamamen hegemonik bir sistemi ifade ediyor. Totaliter bir biçimde ve sorgusuz sualsiz iktidar odaklarının denetiminde olmayı getiriyor.

Burada iktidar odakları dediğimizde sadece devletler anlaşılmasın, yakın gelecekte devlet şeklinde örgütlenmeler de sona erecek. Uluslar ortadan kaybolacak. Bence iktidarlar daha ağ şeklinde ve küçük küçük, farklı boyutlardaki iktidar odaklarının ve sistemlerin bir araya gelmesiyle örgütlenecek. Bunlardan örneğin çok uluslu büyük küçük  şirketlerin birliği şeklinde olabilir. Çünkü iki ana grup kalacak geride:  Elitler ve gereksizler. Dolayısıyla burada elitler içinde Amerikalı, Hintli ya da başka bir ulusa mensup olmanın anlamı kalmayacaktır. Aynı şekilde gereksizler için de bu böyle olacaktır. Dolayısıyla ulusal, sınıfsal farklar giderek ortadan kalkacaktır. Bu noktada iktidarı -iktidarları- elinde bulunduran elitler, gereksizleri yok edebilir, onları bir duvarın arkasına atabilir, ya da köleleştirebilir. Ya da onları dünyadaki sorunlarla baş başa bırakarak kendileri, örneğin Mars’taki kolonilere yerleşebilirler.

 

Erol Anar

Kasım 2018

Paraná

Devam edecek…

Not: Bu Yazı 11 yazılık bir dizinin bir bölümüdür. Bu dizinin hazırlanmasında aşağıdaki kaynaklar kullanılmıştır:

Dipnotlar:

[i] Michio Kaku: “Geleceğin Fiziği”, Çevirmen: Hüseyin OymakYasemin Saraç Oymak, Odtü – Popüler Bilim Dizisi, 2016, Ankara, sayfa 426.

[ii] Kaku, age, sayfa 13.

[iii] Moore Yasası: Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel (ampirik) gözlem.

[iv] Kaku, age, s. 416.

[v] Gelecekte insan olacak mı?, Yuval Harari, You Tube.

[vi] Hawking, Öldükten Sonra Tanrı ve Süperinsanlar Hakkındaki Nihai Tahminlerini Yayınladı, Peki Uzmanlar Ne Düşünüyor?, popsci.com.tr

Kaynakça:

Kitaplar:

Brian Greene: Evrenin Dokusu: Uzay Zaman ve Gerçekliğin Dokusu, Tübitak Yayınları,  Birinci Baskı: 2010-12-01, Ankara.

Nietzsche: Ecce Homo, YKY Yayınları, Çeviren: Can Alkor, Ocak 2000, Istanbul.

Yuval Noah Hararı: Homo Deus Yarının Kısa Bir Tarihi, Kolektif kitap, 1. Baskı, İstanbul, sayfa 429.

Carl Sagan: “Kozmos”, YKY Yayınları, 3. Başım Ekim 1998, İstanbul.

Stephen Hawking: Ceviz Kabuğundaki Evren, Alfa Yayıncılık, 2002, İstanbul.

Stephen Hawking: Büyük Tasarım, Doğan Kitap, 7. baskı / Nisan 2012, İstanbul,

Stephen Hawking: Zamanın Daha Kısa Tarihi, Doğan Kİtap, 1. Baskı: Ekim 2006, İstanbul.

Michio Kaku: “Geleceğin Fiziği”, Çevirmen: Hüseyin Oymak, Yasemin Saraç Oymak,Odtü – Popüler Bilim Dizisi, 2016, Ankara

Bilgi Bilinç ve Yapay Zekâ.

Jean-Paul Sartre: Varlık ve Hiçlik, İthaki Yayınları, 4. Baskı, Kasım 2011, İstanbul.

Richard Feynman: Fizik Yasaları Üzerine, Tübitak Yayınları, 2000, Ankara.

Bertrand Russell: “Felsefe Sorunları”, Kabalcı Yayınevi, Üçüncü Basım: Kabalcı Yayınevi, 1994.

Jean Baudrillard: Tam Ekran, YKY Yayınları, Çeviren Bahadır Gülmez 2. Baskı:İstanbul, Mart 2002.

Jean Baudrillard: Simülakrlar ve Simülasyon, Çeviri: Oğuz Adanır Doğu Batı Yayınları, 6. Başım: Ekim 2011 Ankara.

Michel Foucault: “Kelimeler ve Şeyler”, Bölüm: VI, İmge Kitabevi Yayınları, 2, Baskı: Ekim 2001,

Martin Heidegger: Varlık ve Zaman, Agora Kitaplığı, İkinci Baskı Nisan 2011.

Martin Heidegger: Zaman ve Varlık, A Yayınevi, Şubat 2001, Ankara.

Belgesel Filmler:

“O Futuro da Vida em Um Milhão de Anos”, Portugues, You Tube.

The World’s Future in 2100 – An Amazing Future for Humans, You Tube.

O futuro da humanidade, Yuaval Noah Harari, You Tube.

Robô diz que quer destruir Humanos.

Michio Kaku: The Future of Humanity, You Tube.

Two robots debate the Future of humanity

Viagem no tempo,

Michio Kaku Sicim teorisini Açıklıyor videosu, You Tube.

Venüs Gezegeni Türkçe belgesel.

Samanyolu Galaksisi, YouTube.

Gelecekte insan ve teknoloji National Geographic belgeseli.

Nat Geo, Geleceğe Doğru Akıl Karmaşası ve Belgesel Kuşağı.  You Tube.

Comparação do tamanho das Estrelas 2

Big Bang Nat Geo Uzay Belgeselleri.

Zarif Evren Sicim Teorisi Belgeseli, 19 de fev de 2018.

Stephen Hawking ve her şeyin teorisi,

Zamanda yolculuk yapabilir miyiz Stephen Hawking ile National Geographic

Gelecekte insan olacak mı?, Yuval Harari, You Tube.

Paralel evrende yaşamak uzay belgeseli.

11 boyut ve Paralel Evrenler evrenin boyutları, You Tube.

 

Makaleler ve Haberler:

Hawking, Öldükten Sonra Tanrı ve Süperinsanlar Hakkındaki Nihai Tahminlerini Yayınladı, Peki Uzmanlar Ne Dusunuyor?, popsci.com.tr

Endüstri 4.0’a karşı Toplum 5.0’i gelecekte neler bekliyor?, Ilgin Yorulmaz, 20 Ekim 2018, https://www.bbc.com/turkce

Bilime Göre Varlık Nedir? http://www.felsefe.gen.tr

Vernor Vinge tarafından yazılan, “Yaklaşan Teknolojik Tekillik: Post-İnsan Döneminde Nasıl Hayatta Kalınır” başlıklı makale.

Yapay Zekâ Turing Testini Geçti, 9 Haz 2014 Güncelleme 06:44 TSİ, http://www.aljazeera.com.tr/

By John Wenz: Our first contact with aliens might be with their robots,  June 28, 2018, https://www.popsci.com

By Clay Dillow: How scientists will use artificial intelligence to find aliens, November 21, 2016, https://www.popsci.com

Humanity’s days are numbered and AI will cause mass extinction, warns Stephen Hawking, by Sean Martin, Nov 3, 2017, https://www.express.co.uk

“Two robots debate the future of humanity”, Sophia, an A.I. robot on The Tonight Show, You Tube.

The First ‘Robot Citizen’ in the World Once Said She Wants to ‘Destroy Humans’, By Chris Weller, Published on Oct 26,  2017, www.inc.com

Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist

İnsan bedeni gelecekte nasıl bir evrim geçirecek? – Popular Science

https://popsci.com.tr/hawking-oldukten-sonra-tanri-ve-superinsanlar-hakkindaki-nihai-tahminlerini-yayinladi-peki-uzmanlar-ne-dusunuyor/

Sahte Videolar Üreten Bir Yapay Zekâ, Bildiğimiz ‘Gerçekliğin’ Sonunu Getirebilir – Popular Science

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45899776

Stephen Hawking’den yeni makale: Sıradan insanların sonu gelecek | Gazete insan, 18 Ekim 2018.

‘Tanrı parçacığı’ buluşu doğrulandı, bbc.com

tr.wikipedia.org

Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist

Fas’ta Bilinen En Eski Homo Sapiens Kalıntıları Bulundu, Yazar: Erman Ertuğrul Tarih: 8 Haziran 2017,  http://arkeofili.com

Büyük Çöküş, vikipedi.

Adam Becker, Dergi- Evrenin sonuna dair dört teori, 16 Haziran 2015, https://www.bbc.com/turkce

Dijital diktadan korkun, Ece Piroğlu, 01 Kasım 2018 Perşembe, Cumhuriyet gazetesi, http://www.cumhuriyet.com.tr

Gates: İnsanlık yapay zekâdan kaygı duymalı, 30 Ocak 2015, https://www.bbc.com.

Robotlar, robot üretecek!, 30 Ekim 2018, www.gercekgundem.com

Ilgili Yazılar

Geleceğin Toplumu: Hiçlik, Gerçeklik ve Hipergerçeklik

Geleceğin Toplumu: Varlık, Hiçlik ve Gerçeklik

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!