Geleceğin Toplumu: Varlık, Hiçlik ve Gerçeklik

Geleceğin Toplumu: Varlık, Hiçlik ve Gerçeklik

O zaman varlık ve zaman arasında koparılamaz bir bağ var mıdır?  Zaman, genel göreliliğe dayalı anlayışta, uzayın üç boyutundan ayrı düşünülemez ve dördüncü boyutu oluşturur. Uzay ve zaman nasıl birbirinden koparılamaz ise, varlık ve zaman da birbirinden ayrılamaz bu anlamda. İşte Heidegger’in varlığın zaman tarafından mevcudiyetinin belirlendiği yönündeki vurgusu da bunun içindir bence.

İnsan dünyadaki varlığını tarih boyunca anlamlandırmaya çalışmıştır. İşte bu nedenle dinler, inançlar ortaya çıkmıştır. Aslında bilim ve sanat da varlığımızı anlamlandırma biçimlerindendir. Örneğin neden burada olduğumuzu bilimsel olarak aramaya çalışırız, buna bir yanıt vermeye çalışırız ve bu böylece sürer gider.  Sanat, varlığımızı anlamlandırma biçimlerinden birisi olarak, bunu estetik biçimde ortaya dökmenin yollarındandır.

Sadece ideolojik bakış açısı ya da sadece küresel bakış açısı insanlığın geleceğini tahmin etmekte yeterli olmayabiliyor. Çünkü dünyadan çıkıp Evrensel (üniversal) bir biçimde düşünmeye başladığımızda bütün şartlar değişebiliyor. Ama üniversal düşünce biçimi dediğim, aslında Evren’deki gerçekliğin ya da Evren’i oluşturan şeylerin gerçekliğinin dünyadaki gerçeklikten farklı olabileceğini kabul eden bir düşünce biçimi olarak kastediyorum. Bunun günlük anlamda kullandığımız “evrensel” kelimesinden çok daha kapsayıcı olacağını düşünüyorum. Yani dünyayı değil kelimenin gerçek anlamıyla Evren’i kasteden bir anlamda, çok daha geniş bir bakış açısı olabileceğini düşünüyorum. Bu da salt fizik değil, fizik ile birlikte sosyoloji, psikoloji ve felsefeyi birleştiren bir yaklaşımla olası olabilir bence.

Parmenides’ten Aristoteles, Hegel, Heidegger, Sartre ve Nietzsche’ye varlık sorunu tartışılır felsefi olarak.

“Birçok anlamda kullanılan varlık hem felsefenin hem de bilimin konusu olmuştur. Bilimin varlığı ele alış biçimiyle felsefenin ele alış biçimi çok farklıdır. Felsefe varlığı bir bütün olarak, parçalara ayırmadan ele alır. Varlığın var olup olmadığını sorgular. Bilim ise varlığın var olup olmadığını sorgulamaz. Uzay ve zamanda var olan yani insan zihninden bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu kabullenir. Sonra da bu gerçekliğin yasasına ulaşmak için araştırma yapar.”[1]

Bilimin bu anlamda gerçekliği ele alışını, “nesnel gerçeklik”olarak niteleyebiliriz. Ancak, Kuantum mekaniği, nesnel gerçeklik tanımına farklı yorumlar getirmiştir ve bu tanımı belki de yeniden sorgulamamız gerekmektedir. Bahçede bir ağaç varsa, bu benim bilincimden bağımsız olarak vardır ve bu nesnel gerçekliktir. İşte felsefe bunu sorgulayabilir, yani bahçede bir ağacın olup olmadığını sorgulayabilir. Ama özellikle kuantum fiziği ile bahçede ağaç olup olmadığı da sorgulanabiliyor. Çünkü Kuantum fiziğinin öne sürdüğü tezler -ki bunların çoğu deneylerle kanıtlanmıştır- klasik nesnel gerçeklik anlayışına ve sağduyuya uymaz.

Dünya ile ilgili bazı hesaplamalarda hâlâ Newton fiziği kullanılabiliyor, fakat uzayla ilgili hesaplar da genellikle Einstein’ın tezleri ve Einstein fiziği tercih edilebiliyor; dolayısıyla her ikisi de şu an kullanımda, ancak biz daha çok üniversal bir biçimde düşünmeye başlarsak burada Einstein fiziği daha çok geçerliliğini ilan ediyor. Newton fiziği ise birçok alanda artık yetersiz kalıyor. Diğer yandan Kuantum fiziğini de atom ve atom altı parçacıkları açıklamakta kullanıyoruz. Yani o da kullanımda.

“Hiçbir şeye sırf inanmak istediğin için inanma. Bir şeye inanmak onu gerçek yapmaz. Fikirleri gözlem ve deneylerden elde edilen kanıtlarla test et. Çok beğendiğiniz bir fikir iyi kurgulanmış bir testi geçemiyorsa yanlıştır. Yola devam et. Kanıtlar sizi nereye götürüyorsa oraya gidin Elinizde hiç kanıt yoksa peşin yargıda bulunmayın. Belki en önemli kural da şudur: Unutmayın yanılıyor olabilirsiniz.”

Neil de Grasse Tyson
(Paralel Evrenler ve Rüyalar, Diğer Dünyalar Dejavu Popüler Bilim TV belgeseli)

Dolayısıyla ideolojik olarak dünyaya bakıp belki düşünebilirim. Fakat bu ideoloji, Evren’e çıktığımızda hiçbir şeyi açıklayamıyor. Dolayısıyla burada üniversal düşünmek zorundayız ve bilimden, bilimsel düşünmekten başka bir yolumuz yok bu noktada.

Burada felsefe varlığı bütünsel olarak ele alıp incelerken, bilim ise onu parçalara ayrıştırarak değişik bilimsel disiplinler anlamında inceler.

Dolayısıyla burada tek elimizde kalabilecek şey bilimsel bir bakış açısıdır. Bilim de hiçbir ideolojinin tekelinde olmadığı için, bilimsel bir bakış açısına ulaşmamız gerekiyor bu durumda.

Çünkü bugün bildiğimiz bir bilginin yanlış olabileceğini bize deneylerle söyleyen tek şey bilimdir. Ne ideolojiler, ne de dinler bunu yapabilir. Ama bilim bunu kanıtlamışsa, kolaylıkla yapar. Çünkü bilim gerçekliğin arayışıdır. Bilim, dün doğru olarak bilinen bir bilginin, aslında yanlış olduğunu hiçbir komplekse kapılmadan açıklar. Fakat ideoloji, din ve inançlar bu noktada bunu kabul etmekte sıkıntı çeker ve  gerçeği dışarı atabilirler. Bu nedenle ideolojiler de, tıpkı dinler ve inançlar gibi skolastik, dogmatik bir yapıya dönüşebiliyor.

İdeolojiler bilimi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışırlar elbette. Ama yine de bilim nesneldir son tahlilde, öyle olmak durumundadır ve ideolojilerden daha geniş kapsamlıdır, o dar çerçeveye sığmaz, taşar.

Bazı ideolojiler var ki bilimsel olduğunu iddia ediyor ki, bunun mümkün olmadığını düşünüyorum. Bilimden yararlanmaya çalışan, bilimsel gerçeklere değer veren bir sosyalizm anlayışı olabilir ama, “Bilimsel Sosyalizm” diye bir şey olamaz. Bu bilime aykırıdır. Hiçbir ideoloji bilimi kapsayamaz, onu tekeli altına alamaz. Bilime ideolojik yaklaşımlar vardır, ama bilim ideolojinin kendisi olamaz.

Gelecekte gerçekliğin boyutları da değişebilir. Hatta sanal dünya ile gerçek dünya o kadar birbirine karışacak ki sanalın boyutları artacak ve 2100 yılında örneğin ‘nesnel gerçeklik nedir?’ diye sorduğumuzda çok farklı bir yanıta ulaşabiliriz. Her insanın kendi yanıtı, hatta kendi sanal gerçekliği olabilir.

 

 

Hiçlikten doğmak mümkün mü?

Bilim insanlarına göre büyük patlamadan önce hiçlik vardı. Yani hiçbir şey yoktu, hiçbir şeyin zamanın, mekânın, hatta boşluğun bile olmadığı bir ortam. Bilimsel olarak, deneylerle kanıtlanmıştır ki, hiçlikten kendi kendine doğan parçacıklar vardır ve bunları bir yaratanın olması gerekmez.

“Boş uzayda parçacık çiftleri belirir, kısa bir süre varlık sürdürür ve birbirini yok eder.” [2]

Çevremizdeki her şey bilim insanlarına göre büyük patlamanın oluşturduğu enerjinin ortaya çıkardığı maddelerden geliyor.

Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) tarafından gerçekleştirilen deneyler ise işte bu sorunun yanıtını yani maddenin kütlesi ile ilgili sorulara yanıt arıyor.

“Araştırmayı yürüten ekiplerden CMS’nin sözcüsü Joe Incandela yaptığı açıklamada, ‘2012’deki deneydeki tüm verilerin değerlendirilmesiyle ortaya çıkan ön sonuçların muhteşem olduğunu, Higgs parçacığının üstesinden geldiklerini, bu parçacığın ne tür bir Higgs parçacığı olduğunu anlamak içinse önlerinde uzun bir yol olduğunu’ belirtti.”[3]

Madde ve antimadde’nin ölümcül düşmanlar olduğu ile birlikte var olmalarının imkânsız olduğu söyleniyor. Antimaddenin daha dayanıksız olduğu, bu nedenle maddenin hâlâ sürdürdüğü yolunda görüşler de var. [4]

“Çokluevren Kuantum dalgalanmaları küçücük evrenlerin yoktan var olmalarına yol açar. Bunlardan birkaçı kritik büyüklüğe ulaşır ve sonra şişecek şekilde bir genişlemeyle galaksileri, yıldızları ve -en azından bir defalığına- bizim gibi varlıkları oluşturur.” [5]

Ancak yine de antimadde ile madde ilişkisi tam olarak çözülmüş bir konu değil. Her şey aslında Big Bang’in (büyük patlama) ilk saniyesinin milyonlarca birinin ardında yatanı çözmekten geçiyor. 4 ,54 milyar yıl yaşında olduğu düşünülen dünyada yaşamın 4 milyar yıl önce başladığı tahmin ediliyor.

Stephen Hawking şöyle diyor: “Evrenimizin nasıl ortaya çıktığını ve nasıl çalıştığını anlamak çok zor. Çok fazla şey öğrendik. Fakat her şeyin nasıl oluştuğu sorusuna verilecek bir cevabımız yok.”[6]

Eğer herhangi bir dinsel ya da mistik inancınız varsa bunu çok kolay açıklarsınız kendi anlayışına göre. Ama bilim bu şekilde işlemez, Kanıt bulmak ve deneylerle bunu ortaya koymak durumundadır.

“Boş uzayın dengeli olmasının nedeni budur. Yıldızlar veya kara delikler gibi cisimler hiçlikten var olmazlar. Ancak evrenin tamamı hiçlikten var olabilir.” [7]

Dünyada hiçlikten var olan bir cisim yoktur. Kuantum fiziğindeki parçacıklar dışında. Ama Hawking’in dediği gibi Evren hiçlikten var olabilir. Çünkü Big Bang’den önce ne zaman vardı, ne madde ne de hiçbir şey. Dolayısıyla Evren’in doğumuna neden olan büyük patlama bir hiçlikten doğmuş olabilir.

Bilim bir gerçeği kanıtlayana, net olarak deneyle ortaya koyana dek şüphe duymak ve araştırmak, analiz etmek ve sonuca varmaktır. Bu şekilde ilerler ve gerçekleri ortaya çıkarır.

“Çağdaş felsefenin kurucusu Descartes (1596-1650), şimdi de yararlanılabilecek bir yöntem buldu —dizgesel (systematic) şüphe yöntemi. Doğruluğunu açık ve seçik olarak görmediği hiçbir şeye inanmamaya karar vermişti. Şüphe duyabildiği şeylerin hepsinden, şüpheye bir sebep kalmadığını görünceye dek şüphelenecekti.”[8]

Kuşkusuz Descartes’in ortaya koyduğu, bilimsel bir yaklaşımdır, felsefeden çok. Ancak aynı zamanda felsefidir de.  Yani bu yaklaşım aynı anda hem felsefi, hem de bilimseldir.

İşte bu nedenle bilim insanları, astrofizikçiler her şeyi kolaylıkla açıklamaya girişmiyor, gerçeği deneylerle kanıtlayana dek şüphe duymaya devam ediyorlar. Şüpheyi öldüren üç şey ise inanç, din ve ideolojidir. Bunların üçü de bilimle çelişir.

Yakın gelecekte CERN deneyleri bu soruya tam olarak bir yanıt bularak, parçacığın ne tür bir parçacık olduğunu açıklayabilir. İşte o zaman Big Bang (büyük patlama) ile ilgili bilinmeyenler de bir ölçüde açığa kavuşacak.

Descartes’in cogito ergo sum’u (Düşünüyorum, öyleyse varım) bir özbilince ulaşma çabasıdır da denilebilir. O varlığını sağlam bir toprağa basarak şimdiki zamanda orada ve o anda ilan etme çabasındadır.

Peki felsefi anlamda hangi noktaya varabiliriz?

Parmenides’den Leucippus’a Aristoteles’e Heidegger’e varoluşçuluğa Doğu felsefesine kadar varlık ve hiçlik ele alınmıştır felsefi olarak.

Sartre, “Varlık ve Hiçlik” adlı yapıtında şöyle sorar:

“Hiçlik eğer varlığın dışında da, varlıktan itibaren de kavranamıyorsa, ve öte yandan varlık-olmayan da ‘kendini hiçlemek’ [se neantiser] için gereken kuvveti kendinden devşiremiyorsa, hiçlik nereden gelmektedir?” Ve bu soruya şöyle yanıt verir: “Hiçliğin dünyaya gelmesine aracılık eden varlık kendi öz hiçliği olmak zorundadır.”[9]

Peki varlık varlığını öz hiçliğine borçludur; o zaman da hiçlik hiçliğini varlığa borçludur diyebilir miyiz? Yani hiçlik varlığı var edendir, varlık ise hiçliği yok edendir. Belki işte bunun için Sartre ‘varlığın kendi öz hiçliği olması gerektiği’ne işaret eder. Yani büyük patlamayı tetikleyen şey, bu felsefi yaklaşıma göre kendi öz hiçliği olabilir. Yani büyük patlama öz hiçliğinden doğmuştur diyebiliriz belki o zaman felsefi olarak.

Descartes’in cogito ergo sum’u (Düşünüyorum, öyleyse varım) bir özbilince ulaşma çabasıdır da denilebilir. O varlığını sağlam bir toprağa basarak şimdiki zamanda orada ve o anda ilan etme çabasındadır.

Heidegger ise, ünlü “Varlık ve Zaman”ınında, “Varolan-şey olarak varolan-şeye doğru her davranış ve Varlıkta a priori bir bilmece yattığını açıkça gösterir.” der. [10] Heidegger varlığı zamanla ilişkilendirir, varlığın ancak zaman dikkate alındığında anlaşılabilir olduğuna vurgu yapar. Heidegger daha sonra bu konuyu, “Zaman ve Varlık Üzerine” konferanslarında özel olarak ele alacaktır.

Heidegger, Zaman ve Varlık Üzerine’de varlığın zaman tarafından mevcudiyet olarak belirlendiğine [11] dikkat çeker.

O zaman varlık ve zaman arasında koparılamaz bir bağ var mıdır? Astrofiziğin ortaya koyduğu gibi uzay ve zaman birbirinden koparılamaz. Zaman, genel göreliliğe dayalı anlayışta, uzayın üç boyutundan ayrı düşünülemez ve dördüncü boyutu oluşturur. Uzay ve zaman nasıl birbirinden koparılamaz ise, varlık ve zaman da birbirinden ayrılamaz bu anlamda. İşte Heidegger’in varlığın zaman tarafından mevcudiyetinin belirlendiği yönündeki vurgusu da bunun içindir bence.

Birinci bölümün sonu…

Erol Anar

Kasım 2018

Paraná

 

 

Not: Bu Yazı 11 yazılık bir dizinin bir bölümüdür. Bu dizinin hazırlanmasında aşağıdaki kaynaklar kullanılmıştır:

Dipnotlar:

[1] Bilime Göre Varlık Nedir? http://www.felsefe.gen.tr
[2] Hawking, Ceviz Kabugundaki Evren, sayfa 119.
[3] ‘Tanrı parçacığı’ buluşu doğrulandı, 14 Mart 2013, https://www.bbc.com.

[4] Big Bang Nat Geo uzay belgeselleri.
[5] Stephen Hawking: Büyük Tasarım, sayfa. 115.
[6] Stephen Hawking ve her şeyin teorisi.
[7] Stephen Hawking: Büyük Tasarım, sayfa. 115.
[8] Bertrand Russell: “Felsefe Sorunları”, Kabalcı Yayınevi, Üçüncü Basım: Kabalcı Yayınevi, 1994. sayfa 20.
[9] Jean-Paul Sartre: Varlık ve Hiçlik, İthaki Yayınları, 4. Baskı, Kasım 2011, İstanbul.sayfa 71-72.
[10] Martin Heidegger: Varlık ve Zaman, Idea Yayınevi, Çeviren:Aziz Yardimli, Birinci baskI; 2004, Istanbul, sayfa 23.
[11] Martin Heidegger: Varlık ve Zaman, Agora Kitaplığı, İkinci Baskı Nisan 2011.sayfa 6, epub.

Kaynakça:

Kitaplar:

Yuval Noah Hararı: Homo Deus Yarının Kısa Bir Tarihi, Kolektif kitap, 1. Baskı, İstanbul, sayfa 429.

Carl Sagan: “Kozmos”, YKY Yayınları, 3. Başım Ekim 1998, İstanbul.

Stephen Hawking: Ceviz Kabuğundaki Evren, Alfa Yayıncılık, 2002, İstanbul.

Stephen Hawking: Büyük Tasarım, Doğan Kitap, 7. baskı / Nisan 2012, İstanbul,

Stephen Hawking: Zamanın Daha Kısa Tarihi, Doğan Kİtap, 1. Baskı: Ekim 2006, İstanbul.

Michio Kaku: “Geleceğin Fiziği”, Çevirmen: Hüseyin Oymak, Yasemin Saraç Oymak,Odtü – Popüler Bilim Dizisi, 2016, Ankara

Bilgi Bilinç ve Yapay Zekâ.

Jean-Paul Sartre: Varlık ve Hiçlik, İthaki Yayınları, 4. Baskı, Kasım 2011, İstanbul.

Richard Feynman: Fizik Yasaları Üzerine, Tübitak Yayınları, 2000, Ankara.

Bertrand Russell: “Felsefe Sorunları”, Kabalcı Yayınevi, Üçüncü Basım: Kabalcı Yayınevi, 1994.

Jean Baudrillard: Tam Ekran, YKY Yayınları, Çeviren Bahadır Gülmez 2. Baskı:İstanbul, Mart 2002.

Jean Baudrillard: Simülakrlar ve Simülasyon, Çeviri: Oğuz Adanır Doğu Batı Yayınları, 6. Başım: Ekim 2011 Ankara.

Michel Foucault: “Kelimeler ve Şeyler”, Bölüm: Vİ, İmge Kitabevi Yayınları, 2, Baskı: Ekim 2001,

Martin Heidegger: Varlık ve Zaman, Agora Kitaplığı, İkinci Baskı Nisan 2011.

Martin Heidegger: Zaman ve Varlık, A Yayınevi, Şubat 2001, Ankara.

Belgesel Filmler:

“O Futuro da Vida em Um Milhão de Anos”, Portugues, You Tube.

The World’s Future in 2100 – An Amazing Future for Humans, You Tube.

O futuro da humanidade, Yuaval Noah Harari, You Tube.

Robô diz que quer destruir Humanos.

Michio Kaku: The Future of Humanity, You Tube.

Two robots debate the Future of humanity

Viagem no tempo,

Michio Kaku Sicim teorisini Açıklıyor videosu, You Tube.

Venüs Gezegeni Türkçe belgesel.

Samanyolu Galaksisi, YouTube.

Gelecekte insan ve teknoloji National Geographic belgeseli.

Nat Geo, Geleceğe Doğru Akıl Karmaşası ve Belgesel Kuşağı.  You Tube.

Comparação do tamanho das Estrelas 2

Big Bang Nat Geo Uzay Belgeselleri.

Zarif Evren Sicim Teorisi Belgeseli, 19 de fev de 2018.

Stephen Hawking ve her şeyin teorisi,

Zamanda yolculuk yapabilir miyiz Stephen Hawking ile National Geographic

Gelecekte insan olacak mı?, Yuval Harari, You Tube.

Paralel evrende yaşamak uzay belgeseli.

11 boyut ve Paralel Evrenler evrenin boyutları, You Tube.

Paralel Evrenler ve Rüyalar, Diğer Dünyalar Dejavu Popüler Bilim TV belgeseli.

Makaleler ve Haberler:

Hawking, Öldükten Sonra Tanrı ve Süperinsanlar Hakkındaki Nihai Tahminlerini Yayınladı, Peki Uzmanlar Ne Dusunuyor?, popsci.com.tr

Endüstri 4.0’a karşı Toplum 5.0’i gelecekte neler bekliyor?, Ilgin Yorulmaz, 20 Ekim 2018, https://www.bbc.com/turkce

Bilime Göre Varlık Nedir? http://www.felsefe.gen.tr

Vernor Vinge tarafından yazılan, “Yaklaşan Teknolojik Tekillik: Post-İnsan Döneminde Nasıl Hayatta Kalınır” başlıklı makale.

Yapay Zekâ Turing Testini Geçti, 9 Haz 2014 Güncelleme 06:44 TSİ, http://www.aljazeera.com.tr/

By John Wenz: Our first contact with aliens might be with their robots,  June 28, 2018, https://www.popsci.com

By Clay Dillow: How scientists will use artificial intelligence to find aliens, November 21, 2016, https://www.popsci.com

Humanity’s days are numbered and AI will cause mass extinction, warns Stephen Hawking, by Sean Martin, Nov 3, 2017, https://www.express.co.uk

“Two robots debate the future of humanity”, Sophia, an A.I. robot on The Tonight Show, You Tube.

The First ‘Robot Citizen’ in the World Once Said She Wants to ‘Destroy Humans’, By Chris Weller, Published on Oct 26,  2017, www.inc.com

Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist

İnsan bedeni gelecekte nasıl bir evrim geçirecek? – Popular Science

https://popsci.com.tr/hawking-oldukten-sonra-tanri-ve-superinsanlar-hakkindaki-nihai-tahminlerini-yayinladi-peki-uzmanlar-ne-dusunuyor/

Sahte Videolar Üreten Bir Yapay Zekâ, Bildiğimiz ‘Gerçekliğin’ Sonunu Getirebilir – Popular Science

https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45899776

Stephen Hawking’den yeni makale: Sıradan insanların sonu gelecek | Gazete insan, 18 Ekim 2018.

‘Tanrı parçacığı’ buluşu doğrulandı, bbc.com

tr.wikipedia.org

Kardashev Ölçeğinin Kısa Bir Açıklaması: İnsanlık Gerçekten Ne Kadar Gelişebilir? – Fizikist

Fas’ta Bilinen En Eski Homo Sapiens Kalıntıları Bulundu, Yazar: Erman Ertuğrul Tarih: 8 Haziran 2017,  http://arkeofili.com

Buyuk Çokus, vikipedi.

Adam Becker, Dergi- Evrenin sonuna dair dört teori, 16 Haziran 2015, https://www.bbc.com/turkce

Dijital diktadan korkun, Ece Piroğlu, 01 Kasım 2018 Perşembe, Cumhuriyet gazetesi, http://www.cumhuriyet.com.tr

Gates: İnsanlık yapay zekâdan kaygı duymalı, 30 Ocak 2015, https://www.bbc.com.

Robotlar, robot üretecek!, 30 Ekim 2018, www.gercekgundem.com

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!