Havza’da, eskiden sürgün edilmiş gayri-müslimlerin altınları gitmeden gömdükleri yolunda efsaneler vardı. Hatta bir otelin sahibinin, gayrı-müslimlerin terk ettiǧi bir evde, duvarı başka bir nedenle kazarken orada birden altınlara rastladıǧı ve böylece zengin olduǧu yönünde hikâyeler anlatılırdı. “Kazmayı vurmuş, duvardan altın fışkırmış” diye anlatırlardı.
Tag: Erol Anar
Japonya’dan Bir Film: Shoplifters
Filmdeki aile belki küçük çıkarlarla birbirine bağlanmış, onları bağlayan bağlar çok da kuvvetli sayılmaz. Ama yine de kendi iç ilişkilerinde zarif ve dikkatliler. Birbirlerini koruyorlar ve kesinlikle kötü davranmıyorlar. Herkesin bir görevi var ailede, herkes onu yerine getirdiği sürece de bir sorun yok. Filmde aile babası rolündeki adam, aslında gerçekten baba olmamış ve bu nedenle çaldığı çocukların kendisine baba demesini arzuluyor.
Bozuk Sisteme Bir Tanıklık: I, Daniel Blake
Yine kaybedenlerin hikâyesi bu. Onların sayıları milyonlarla ifade ediliyor. Sistemi elinde tutan zenginlerin sayısı ise yüzlerle sadece. Büyük Britanya sistemin adaletsizliği, ileri kapitalizmin insanlara sunduğu uçurumuna bir tanıklık.
Romanya’dan Bir Film: Touch Me Not (Dokunma Bana)
Korkularımız vardır, cinselliğimizden, iç dünyamızdan, benliğimizden. Bu korkular bizi kendimizle yüzleşmekten ben’i tanımaktan uzaklaştırır. Çünkü korkularımızla yüzleşmeyiz hiçbir zaman. Sartre’ın dediği gibi aslında bütün kapıları kapattık. Bu kapıları hem kendimize, hem da başkalarına kapattık çoktan biz.
Bir İtalyan filmi: Io Non Ho Paura (Hiç Korkmuyorum)
Filmin tanıtımından: “1970 senesinde İtalya’nın sevimli ve küçük bir kasabasında geçmektedir. 10 yaşında olan Michele, bu güzel kasabada güzel ve masumiyet dolu bir hayatı sürdürmektedir. Bir zaman Michelle, arkadaşlarıyla birlikte birbirlerini korkutma üzerine oyun oynarlarken, birdenbire denk geldikleri bir kuyu ile karşılaşır. Kuyunun içerisinde bilinmemesi ve asla görmemesi gerektiği bir sır vardır. İşte o zaman Michele’nin masumiyet dolu olan yaşamı, o andan sonra değişiverecektir.”
İçimizdeki Kuzeye Bir Yolculuk: Bienvenue Chez Les Ch’tis
Türkçeye “Tayinim Çıktı” adıyla çevrilen Bienvenue Chez Les Ch’tis, “Ch’tis’e hoş geldiniz” anlamını taşıyor. Bu bir Fransız komedisi. Ancak yer yer romantizm ağır basıyor. Kuzey denilince, güneyde yaşayan insanlarca çok soğuk bir yer olarak bilinir Fransa’da filme göre. Postane müdürü olarak kuzeye tayini çıkan adam ise, karısının kendisiyle gelmemesi üzerine, tek başına oraya gitmek durumunda kalır.
Bir Fransız Filmi: “Bu Düşen Bir Toplumun Hikâyesi”
“Bu düşen bir toplumun hikâyesi. Düşerken kendini rahatlatmak için sürekli şunu dermiş: Buraya kadar her şey yolunda.” Le Haine (Nefret) bir Fransız filmi. Türkçeye “Protesto”
Özgürlüğün Çağrısı
Özgürlük altından değerli, elmastan daha parlaktır. O yalnız kendisini değil, çevresini de aydınlatır ona sahip olan canlıda. Jack London’ın “Vahşetin Çağrısı” adlı kitabında evcilleştirilmiş; ama
Esnafspor
12 Eylül’den sonra, özellikle gençleri futbol turnuvaları düzenleyerek politikadan uzaklaştırmak hedefleniyordu. Bu amaçla Havza’da o zamanlar birçok futbol takımı kurulmuştu. Bu takımlardan birisi de “Esnafspor” idi.
Kitlelerin Kendi Kendilerini Yönetecek Güçleri Vardır
Anarşizm dogmatik bir kuram olmadığından ve her türlü otoriteyi reddettiğinden, tek bir kategori altında birleştirmek de zordur anarşist düşünceleri. Farklı düşünce biçimleri ve yaklaşımlar ortaya çıkmıştır bu yüzden. Bu da aslında bir zenginliktir. Ancak çok genel olarak şunu söyleyebiliriz belki, anarşizm özgürlüğü arar ve bireyi de toplumun içinde sıradan bir üye olarak ele almaz, bireyin özgünlüğünü ve birey olmaktan kaynaklanan haklarını da arar, onları korur. Bireyci ve toplumsal olan çeşitleri vardır.